Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MİLLİYET‘te, Müslüm Gürses’in vefatı ile ilgili başlık yanında Mehmet Tez’in yazısı...
Haber ve yorumlarda gördüğüm en güzel başlık:
“Bize has bir Sinatra’ydı...”
Bu kadar mı her şeyi kapsayan bir Müslüm Baba tanımı olur.
Sadece sesi, ünü, karizması, müziği ile değil yaşamdaki yeri, algılanan imajı ile de örtüşüyor.
Ezilmişten, yiğitlik üreten, meydan okuyana evrim geçiren, sıcak yürek, eğilmeyen baş...
“Kocaman adam.”
Sesinle yaşayacaksın.
Üzerine ışık yağsın.
........................
Milliyet’te bir de ilginç yazı dizisi başladı.
12 Mart muhtırası.
Siyasi tarihe böyle geçti ama aslında “darbenin” hasıydı.
Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanıyla Jandarma Genel Komutanı imzalarıyla, “hükümetin derhal görevi bırakması ve yerine askerin tayin edeceği bir hükümetin kurulması” emrediliyor.
“Aksi halde, Meclis’in ve siyasi partilerin kapatılacağı” bildiriliyor.
O sırada, Türkiye’de sadece TRT var.
TRT haber dairesinin başındaki merhum abim Doğan Kasaroğlu’na bu muhtıra veriliyor.
Saat 13.00 haber bülteninde okunması dayatılıyor.
Bu arada, henüz 45 yaşında olan Başbakan Demirel’e de haber uçmuştur.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den o saatleri dinlemiştim.
Anlattıkları -özetle- şöyleydi:
Önce Cumhurbaşkanını (eski Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay’ı) aradım.
Telefona çıkmadı.
Bir defa daha aradım gene mazeret bildirdiler.
Hükümette olanlar malum.
Ya istifa etmeyecektim, asker, muhtırada bildirdiği gibi sadece hükümeti düşürmekle kalmayacak, parlamentoyu da kapatacaktı.
Hiç değilse Meclis’i (o zamanlar hem Millet Meclisi, hem Senato vardı) açık tutmak için istifa daha doğru yoldu.
Yeni hükümete bakan da vermek bu Meclis’i açık tutmak gayretimizin icabıydı.
Demirel’in siyaset yaşamı boyunca temel kaygısı her durumda “Meclis’i açık tutmak” olmuştur.
Meclis açık olursa demokrasiye geçiş kapısı da aralık kalır.
12 Mart’ta Ana Muhalefet Partisi CHP’nin lideri İsmet İnönü de aynı kaygıdaydı.
İnönü “Meclis açık kalırsa demokrasiye geçiş şansı daha yakınlarda olur” diye düşünüyordu.
Asker CHP’li Prof. Nihat Erim’i Başbakan yapmak kararındaydı.
Nihat Erim, “İsmet Paşa’nın onayı olmalı, CHP ve Demirel’in AP’si de bakan vermeli” şartını koşmuştu.
İsmet Paşa “Meclis’in açık kalması için başka çare yoksa” diyerek “Erim’in Başbakan olmasına ve partiden bakan vermeye” razı oldu.
Hem de CHP içinde kıyametler kopmakta olduğunu bildiği halde...
Genel Sekreter Bülent Ecevit ve arkadaşları (içlerinde Baykal da vardı) kazan kaldırdılar.
Partideki görevlerinden istifa ettiler.
Buna rağmen hükümet kuruldu.
Güven oyu aldı.
Tabii ömrü uzun değildi.
Muhtırayı verenlerden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Gürler’in kafasında “Cumhurbaşkanı seçilmek” vardı.
Ama...
Erim’in hükümeti de, onun yerini alan iki hükümet de öylesine yıpranmıştı ve muhtırayı veren komutanların da süngüleri öylesine düşmüştü ki, Gürler’in bu hevesi içinde kaldı.
Cumhurbaşkanı seçim günü, günü ve gecesi TBMM üstünde uçurulan jetler de etkili olamadı.
İstanbul’dan -yanınızda frak da olsun- denilerek alelacele getirtilen kontenjan senatörü Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi.
Bu arada Demirel ve Ecevit tehditlere karşı dayanışma içindeydi.
..............................
Aslında...
Demirel’in “önemli olan TBMM’nin açık, demokrasiye geçiş kapısının böylece aralık kalmasıdır” kararı çok daha gerçekçiydi.
Yoksa...
Asker bütün kurumlarıyla idareye el koymuş olsaydı demokrasiye dönüş takvimi çok daha uzun süreye yayıla-bilir, çekilen acılar -o gün-lerde bile hiç de az olmayan işkencelere, hapislere- rahmet okuttururdu.
Demirel’i 28 Şubat hedefine koyanlar tarihten bu sayfaları da hatırlamalılar.