Onların, olağandışı mesajları taşımak misyonları, acil ve zorlu sorunlarda devreye girer. ABD'de bu "uçan büyükelçiler", bazen daha önceki başkanlar bile olabilir. Örneğin Cartel...Başbakanlık danışmanı "büyükelçi" sıfatlı Ahmet Davutoğlu, sanıyorum böyle bir işlevi üstlenerek Başbakan tarafından Suriye'ye gönderildi.Son 3 ayda Almanya, İran, Irak, Kazakistan, ABD gibi önemli 11 ülkeye bu sıfatla gitti.AKP politikalarını ve Ahmet Davutoğlu'nun görüşlerini paylaşmak ya da paylaşmamak bir şeydir... Siyasetin gerçeklerini kabul etmek başka şey...Bir hükümetin başbakanı, kendi adına mesajlarını iletmek, çözüm üretmek üzere özel misyonla kendi danışmanını sancılı coğrafyalara göndermişse, olayı, "olağan diplomatik kanalların dışına çıkmış olmak" sorgulamasına konu yapmak yanlıştır.Buna karşılık... Mesajın içeriği ve politikalar elbette eleştirilebilir.İkisini karıştırmamak gerek...........................Birbirine karıştırılmaması gereken diğer iki boyut ise "muhalefet etmek" ile "ülke yararlarıdır."Eğer... Ortadoğu daha da karışırsa, İsrail, Filistin arasındaki "alevler", dün Lübnan'a sıçradığı gibi Suriye'ye, Irak'a, hatta İran'a da yayılan bir bölge yangınına dönüştüğünde, Türkiye duman altı olmaktan uzak kalamaz.Daha açık ve somut olarak açayım...Türkiye'nin zaten kuş gribi ve rahiplere saldırılar nedeniyle debisi düşen turizm girişleri, neredeyse durabilir.Turizm sektöründen ekmek yiyen 5 milyon insanımız zorda kalır.Dahası... İhracat da büyük darbe yer.Hangi ciddi firma, üç sınırı ateşler içinde olan bir ülkenin üretim istikrarına güvenerek vadeli ihracat siparişleri için anlaşma imzalar?..Elbette alternatif ülkelere yönelir.Bitmedi.Böylesine karışmış bir Ortadoğu'da üç sınırı alevler içindeki -netameli- bir Türkiye'ye yabancı sermaye gelir mi?Dün İsrail, Lübnan'a girdi. İMKB çakıldı.Her an kaçabilecek esnekliğe sahip sıcak para bile böylesine duyarlıysa, yatırıma dayalı dış sermaye haydi haydi fren yapar.Ekonomi, bu üç ayağın da çökmesiyle elbette durabilir... Krize bile girebilir.Faturasını yeniden işsiz dalgalarıyla biz öderiz...........................Yer darlığı nedeniyle giremediğim başka -olası- "bunalım türevleri" de var.Ama... Sadece o mu?Ortadoğu'daki alevler, "uluslararası terörü" de havai fişekler gibi patlatacaktır. Türkiye'nin de bundan etkilenmeyeceğinin güvencesi nedir?Hadise, İsrail-Filistin çatışması boyutlarından, Irak'ta olduğu gibi Şii-Sünni... Ya da -ağzımdan yel alsın- Alevi-Sünni çatışmalarına da uzanabilir............................Sezebildiğim kadarıyla Türkiye, bu olasılıklara karşı "pro-aktif" politika uyguluyor. İran için devreye girdiğinde gösterilen bazı olumsuz tepkilere karşın, bu kez ABD, İsrail, Filistin, İngiltere ve hatta Rusya, "Türkiye diyalog kanalını" destekliyor. Son olumsuz gelişmeler gerçekleşmeseydi, belki de bir "çözüm platformu" oluşmak üzereydi.Şimdi de hâlâ bu umut var.Sorun "psikolojik..."Filistin -ya da daha odaklanarak adres vereyim- Hamas, kaçırılan İsrailli onbaşıyı ve diğer İsrailli rehineleri iade çizgisine yakın. Ama ne karşılığı? İsrail hapishanelerindeki kadın, yaşlı ve çocukların serbest bırakılması koşuluyla...Fakat... "Ya İsrail sözünü tutmazsa?.." O soruya karşı henüz "inanılır" bir teminat bulabilmiş değil.İsrail de öyle.Diplomasi trafiği, bu güvencenin formülünü oluşturmak için sürüyor.Ya en tehlikelisi?İsrail, "duvar sınırdır" açıklamasını yapar ve duvarın kendi tarafındaki Kudüs'ü, İsrail toprağı olarak ilan ederse, konu, Hazreti Muhammed'in karikatürleri bunalımının 10 milyon katı güçte bir nükleer psikolojik bombaya dönüşebilir. Serpintilerinden, Türkiye dahil tüm bölge kendini kurtaramaz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Dünya liderlerinin, doğrudan kendilerini temsil eden "flying ambassador"ları vardır. Yani... "Uçan büyükelçiler..."