Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Görüyorsunuz ki, Kıbrıs Rum Kesimi'ne Türkiye limanlarının açılması tek sorun değil. Avrupa değerleriyle örtüşmeyen bir toplumla karşı karşıya olmak AB'nin asıl sorunudur" deniliyor.Örneğin... "-Türkiye halkının yüzde 40'ının askeri yönetim istediği...-Yüzde 40'ının 'lokantalar iftardan sonra açılsın' görüşünde olduğu.-Yüzde 60'ına göre başarısızlıkların dini inançsızlıktan kaynaklandığı kanısı.- Yüzde 67'sinin imam nikâhsız evlilik olmasın inancında olduğu.-Yüzde 51'inin bazı siyasi görüşlerin kısıtlanmasını ve ülke çıkarları için insan haklarının ihlal edilebileceğini savunduğu" bir Türkiye.....................................Brüksel'den gelen haberlere göre, daha dün sabah bu araştırma sonuçları İngilizce, Fransızca ve Almancaya çevrilmiş. Türkiye'nin tam üyeliğine karşı olan odaklara gönderilmiş.Ayrıca, Almanya Hıristiyan Demokrat Partisi'nin bülteninde servise konulmuş. .....................................Bu araştırmaları yargılamıyorum. O üniversiteler yapmasa, AB başka kamuoyu araştırma kurumlarıyla zaten toplumun nabzını tutacaktı.Ancak, araştırmaların gerçeklerle örtüşme ölçütü de sorgulanmalı...Asıl önemli olan, toplumun artı-eksi yanılma payları olsa da böyle bir profil çizmesidir. AB yolundaki Türkiye, toplumun değerleri ile AB değerleri arasındaki açıyı daraltmalıdır. Bunun da temeli siyasetin "başörtüsü, imam hatip eksenli" olmaktan uzak tutulmasıdır. Toplumun zihin ekranlarına dine dayalı siyaset girdileri, Atatürk'ün laik Türkiye kimliğini yıpratmakta.Bu çizgi sürerse "AB zaten bizi almayacak" yargısı giderek, "AB'ye girmeyelim, bizi bozar" takıntısına dönüşecektir.AB'ye desteğin yüzde 74'ten yüzde 57'ye düştüğünü gösteren anket sonucu bu kaygıyı doğruluyor.Konu artık müzakere başlıklarının açılıp kapanması olmaktan çıkıyor, Türkiye'de toplumun isteksizliği "etki alanına" giriyor. Tehlikeli bir gidiş.... Bunda elbette AB'den bazı odakların "artık bıkkınlık veren hatta onur kırıcı olarak algılanan tavırları" bir neden...Ama...Türkiye'yi yönetenlerin dini motifleri ağır basan politikaları, söylemleri ve eylemleri de "belirleyici" neden..........................................Buna karşılık, "AB'yle müzakerelerin fiilen başlatılması" gerçekten bir başarı. Brüksel'den edindiğim bilgilere göre Güney Kıbrıs kolonisi neredeyse "yas" içinde. Kendilerini, "aşağılanmış" hissediyorlar. Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanımadan, limanlarını açmadan müzakereleri bastıra bastıra başlatması hiç de azımsanacak şey değil.Fakat...Bu böyle gider sanılmasın. Türkiye zaten daha 3 Ekim'de "limanlarını açacağını" vaat eden imzayı atmıştı. Bunu gerçekleştirmek zorundadır. Ankara'nın yapacağı şey "Önceden ve kendiliğinden adım atmaktır. AB'nin ve Güney Kıbrıs'ın dayatmasıyla harekete geçtiği izlenimini vermemektir." Bu adım eylülde atılırsa... Rumlara ve AB'ye de, Kuzey Kıbrıs'a ticari ambargonun kalkması için bir süre tanınacağı vurgulanırsa, bu sorun aşılabilir. Ama "her şey hallolmuştur" sanılmasın. Kıbrıs hep baş ağrısı olacaktır. Ya aklın yolu? Papadopulos'tan AB üyeleri deyim yerindeyse yaka silkiyor. Ama adam iktidar.Yapacak bir şey yok.Öte yandan, Güney Kıbrıs'ta seçimlerin yakın olması, belki de eksilerden artı üretebilir.Türkiye'nin Lüksemburg'dan çıkardığı bu son kararla Papadopulos'un puanları hayli aşağıya çekildi.Papadopulos'un en güçlü rakibi, Brüksel'deki Türk odaklarına "Denktaş neyse Papadopulos da odur. Seçimlerde Papadopulos'un devre dışı kalması rüzgârı değiştirebilir" dedi. Göreceğiz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Dün sabah, Brüksel'deki uluslararası gazeteciler merkezinde bir konferans. Aynı gün Türkiye'deki gazetelerde yayımlanan, Işık ve Sabancı üniversitelerinin anketi dile getiriliyor.