Tarihin “esiri” değil “öğrencisi” olmak... Bu söylemi seviyorum.
“Çözüm süreci” için “rehber” bu kelimeler.
“Tarihin esiri” nasıl olunur?
Cevap:
‘Geçmişteki bütün yanlışlara, acıların, kanın, şiddetin, travmalarına yapışıp kalmakla, “nefret söylemlerine” dil bağımlısı olmakla, zamanın “karanlık gücüne” tutunmakla...‘
Ya “tarihin öğrencisi” olmak?
Cevap:
Geçmişin yanlışlarından dersler çıkararak, demokrasi, insan hakları ve eşitlik ışıkları yansıtan “zamanın aydınlık yüzüne” geçmek şuuruyla...
HALKIN NABZI
BÜTÜN kamuoyu araştırmaları halkın, “geçmişten dersler çıkarabilmiş, iyi tarih öğrencileri olduğunu” gösterir.
Toplumun çoğunluğu “kanın durması için çözüm” istiyor.
Kürt yurttaşlarımızın da büyük çoğunluğu...
AK Parti seçmen çoğunluğunun yanı sıra CHP’lilerin de yarıdan fazlası...
“Çözüm istemek” çoğunluğun nabız atışıdır.
“Süreç” ise farklı düşüncelere açık...
Ancak...
Şu aşamada önemli olan çoğunluğun nabız atışı.
“Sürece” gaz veren budur.
“Süreci” AK Parti iktidarı başlattı ama rüzgarı estiremeseydi yolda kalırdı.
Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan dün Star’da şöyle yazmıştı:
Seçimle işbaşına gelmiş hiçbir iktidar halka rağmen bir adım atamaz, Anayasal ve yasal düzene rağmen oldu bittiler yapamaz.
Başbakan padişah mı, halkın kabul etmeyeceği bir şeyi nasıl verecek, hukukun cevaz vermediği bir adımı nasıl atacak?
............... tezvirat yapılan konuların gerçekleşmesi mümkün mü?
PKK’YI NE KESER
AKDOĞAN bu satırları, süreci bir “al-ver” veya bir “taviz ilişkisi” gibi gösteren iddialara karşı yazmış.
Ama...
Masanın karşı tarafının da gerçekleri var.
Buna da işaret ediyor:
Teröre başvuranlar demokrasi ve siyasete güvenmedikleri, bu yolla ütopyalarına ulaşamayacaklarını bildikleri için bu yönteme başvurmuşlardır.
PKK sadece o günkü demokrasi açığı sebebiyle dağa çıkmış değil, demokrasiyle ulaşılamayacak hedeflere sahip olduğu için bu yöntemi seçmiştir.
Yalnızca devletin değil, toplumun da kabul etmeyeceği aykırı ve uçuk projeleri silah dayatmasıyla gerçekleştirmeye soyunmuşlardır.
........... bunu düşünmek bile akla zarardır.
Yani silah dayatmasıyla alamadığını PKK masada almayı aklından geçirmemeli.
Abdullah Öcalan da Nevruz’da “silahlı mücadeleyle istediklerimizi aldık” demedi.
“Demokratik zeminde siyasetin, silahın yerini alacağını” söyledi.
Peki...
Ne olacak?
Bekleyip sürecin akışını gözleyeceğiz.
Ne olmalı?
“Makulün normalde aranacağı bir süreç” ortak aklın yoludur.
“Çözüm” için toplum isteği “sürece” destekle örtüşmeli.
“Sürecin 4 atlısını” Akdoğan şöyle tanımlıyor:
“Meşru, makul, rasyonel ve kabul edilebilir.”
5’incisini ben ilave edeyim; “sürdürülebilir...”
Bu 5’incisi küresel rehberdir.
Doğadan enerjiye ve suya, sanayiden öz varlıklara, ekonomiye, dostluktan sağlığa, sevgiden evliliğe, güvenlikten güvenirliğe, samimiyetten siyasete vb...
“Saman alevi” değil, “sürdürülebilirlik...”