Bu söylem Suna Kıraç'ın...Yazıya, bu söylemi izleyen satırların oluşturduğu paragrafla başlamayı düşünmüştüm...Vazgeçtim. İçimde, Suna Kıraç'ın "ÖMRÜMDEN UZUN İDEALLERİM VAR" adlı kitabının renk renk söylemlerini ve anılarını yansıtmak isteği ağır bastı.Zaten "yazan, yazıyı değil; yazı, yazanı" istediği yere götürür...Başlıyorum:- Ben, annemin sakin suları yerine, "babasının kızı" denilen fırtınalı bir denizde yaşadım.- Çocukluğumuz üç değişik evde geçti. Tanrı'ya şükürler olsun ki, o evlerde analı babalı, sıcacık bir aile ortamında mutlu büyüdük................................- Kolejde orta 2. sınıfta okuduğum yıl, yaz tatilinde Kadırga İlkokulu'na, gönüllü öğretmenlik yapmak için gittim. O okulda ülkemin yaşadığı sefaleti ve eğitimin içler acısı durumunu henüz çok küçük olmama rağmen bütün ağırlığı ile hissettim. (Bu deneyim, Suna Kıraç'ın yaşamında büyük etki yapmıştır. Koç Topluluğu'nun sosyal sorumluluk anlayışı içinde eğitim amaçlı vakıf çalışmalarında Suna Kıraç, merhum Vehbi Koç'un sağ koluydu. Daha sonra TEGV'nin kurucusu ve lokomotifiydi. Pera Müzesi, Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Vakfı ve şimdi kurulmakta olan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ayrı yayın konuları olacak çok değerli eğitim, kültür ve sanat hizmetleridir. G.C.).................................- Kolejde şiirler, tercümeler, tiyatro ve film eleştirileriyle entelektüel bir atmosferi paylaşıyorduk. Ben, Engin'e (Cezzar) hayran; Çiğdem, Genco Erkal'la çıkıyor; Ayşe, Halit Refiğ'in ağzının içine bakıyor. Hafif sol espride yaşıyoruz.- Wharton School of Finance'tan kabul geldi. Dünyaca ünlü bu okula kabul edilmiş olmanın verdiği gururla, gitmeyi çok istiyordum............ Ailem gitmeme izin vermiyordu... Ben "Vehbi Koç Üniversitesi" mezunuyum. 35 yıl birlikte çalıştık. Bu benzersiz okulun ilk ve tek öğrencisiyim...................................- İnan beni dansa kaldırmak istedi. "Ben dans etmem" yanıtını verince kös kös yerine oturdu. "Vay bu kızı alacak adamın haline!.." diye düşünmüş.- Ben çılgın, İnan ise düzgün ve olgun bir adamdı... (İnan Kıraç o sırada Otoyol Genel Müdürü'ydü. G.C.) Aile içinde beğenilen, takdir edilen bir damat adayı olarak sivriliyordu.- İnan, bana "Ya bugün yüzük takarız ya da bu iş biter" dedi............ Aynı kararlılıkla, bir yüzük kaça alınır bilmediği için Ali Kurt'a koşmuş ve borç para istemiş... Şirketten avans çekmişler.- Annem bana "Sen Kadir Gecesi doğmuşsun" derdi. Doğrudur. İnan'ın benim için büyük bir şans olduğunu sonraları çok daha iyi anladım.Tartışmalarımız sonrası kim kendisini haksız bulursa ya da gönül almak isterse diğerine kedilerin çıkardığı "mır" diye seslenir. İlişkinin yeniden normalleşmesi için karşı tarafın da mutlaka "mır mır" demesi gerekir.- Bir sabah yataktan kalktım, "Ben kararlıyım" dedim. Artık çocuğum olsun istiyordum. İnan bu kararıma coşkuyla katıldı... "Kızımızın adı İpek olsun" dedi. İpek'le beraber bütün hayatımız değişti. Her şey İpek'e göre ayarlanmaya başlandı.Ve kitaptan benimle de ilgili birkaç satır...- İpek'in bütün şikâyeti, çalışmamız, evde olmayışımız ve akşamları Cıvaoğlu'ndan haberleri dinleyip geceleri sık sık çıkmamızdı. "Güneri Cıvaoğlu'nu benden çok mu seviyorsunuz?.. Eve geldiğinizde benimle ilgilenin" diye sızlanırdı.(Şımarsam mı, üzülsem mi?.. G.C.)Bugün sevgili dost Suna Kıraç için güzel şeyler yazmayı sürdürmek istiyorum ama yerim bu kadar...Ona ve büyük dostlukların insanı İnan Kıraç'a İpek'leriyle birlikte, Tanrı'nın gülümsemesini diliyorum... g.civaoglu@milliyet.com.tr "Hayatı bir MR makinesine benzetiyorum..."