Olayların içinden Toplam nüfusumuz 73 milyon iken, 23 milyon öğrencimiz var. Öğrenci sayımız 18 Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan daha fazla.Bu çocuklarımızı, gençlerimizi okutmak, eğitmek için okula, öğretmene, eğitim araç ve gereçlerine ihtiyacımız var. Kısaca "önce paraya, sonra eğitim sistemini doğru dürüst kurup işletmeye" ihtiyacımız var.Son 4 yılda yaklaşık 85 bin yeni derslik yapılmasına rağmen ilköğretimde ortalama olarak kentlerde bir sınıfta 42 öğrenci, kırsalda 23 öğrenci ders görüyor. Öğretmen başına 27 öğrenci düşüyor. Bu öğretim döneminin okul, öğrenci ve öğretmen sayılarını bilemiyoruz. Bu yılın rakamları derlenerek henüz yayımlanmadı. O nedenle 2005-2006 öğretim dönemi rakamlarına dayalı olarak, okullarımızın, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin durumu hakkında özet bilgi vereceğim. İlköğretimde toplam öğrenci sayısının yüzde 54'ü hâlâ ikili öğretim görüyor. Yüzde 5.4'ü, birleştirilmiş sınıflarda ders yapıyor.Milli gelirimizin (GSYİH) yüzde 4.33'ünü kamunun eğitim harcamaları için kullanıyoruz. 25 AB ülkesinde bu oran yüzde 5.24 dolayında. Milli gelirimizden kamunun eğitim harcamalarına giden pay yükseliyor ama, bizde genç nüfus ve dolayısıyla öğrenci sayısı fazla.Derslik sayısını artırmak, eğitim araç ve gereçlerini çoğaltmak önemli ama, "iyi öğretmen"ler bulmak daha da önemli. "İyi öğretmen" demek önce "iyi eğitim görmüş" sonra da "kendini devamlı yenilemiş" öğretmen demek. Bunların da üzerinde "maddi sorunlardan arındırılmış" öğretmen demek.Bizde öğretmenlerin kadro sorunları, konut ve yaşam şartlarının zor olduğu yörelerdeki lojman sorunları ve ücret sorunları devamlı gündemdedir. Bir yanda öğretmen açığından söz edilirken, öte yanda atama ve kadro bekleyenlerin sayısının fazlalığı çelişki teşkil eder. İkili öğretim devam ediyor Şu günlerde çok sayıda öğretmen kadro bekliyor. Atanamayan "sınıf öğretmenleri" dertlerini anlatacak makam arıyor. Böyle bir "sınıf öğretmeni"nden Eda Durmuş'tan aldığım mesajla bu yazıyı bitireceğim. Eda Durmuş yazıyor: Ben bir köy öğretmeniyim. Dağ karanfilleri, kardelenler yetiştiren bir öğretmenim. Benim sınıfımda kaloriferler, klimalar yok. Benim sınıfım öğrencilerimin nefesiyle ısınır. Çocuklarım üşümesin diye kendimi yakarım. Çocuklar, yarının umudu... Onların kiminin ayağında kara lastik, kimisinin ayağında naylon terlik. Dağları aşındırır umutla. Son bir hamleyle gelirler ilim, irfan yurdu olan okullarına. Sınıf dediğiniz de dört duvar bir yapı. Okul dediğiniz de bundan öte bir şey değil. Kâinata açılan bir pencere. Kapıları ise dünyaya açılır. Öğretmen girince sınıfa, bir sevinç ve heyecan, başlar şimdi ilmin senfonisi. Ben bir köy öğretmeniyim, gecelerim kara tahta, parmaklarım tebeşir. Fecrimde devler güreşir. Bizleri ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman öğretmen, başöğretmen diye bölenlere inat, ben bir öğretmenim." Sınıf öğretmeni kadro bekliyor guras@milliyet.com.tr