Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Cumhuriyet'in 80'inci yılını kutluyoruz. Böyle bir günde genelde hep başarılardan söz edilir. Ama doğru olan, böyle günlerde bir "durum değerlendirmesi" yapmaktır.
Mustafa Kemal, "İstiklal Savaşı" ile bu ülkenin sınırlarını çizmekle, bu halka bağımsız yaşama imkanı sağlamakla büyük iş yaptı.
Mustafa Kemal, Cumhuriyet yönetimini getirerek, bu ülke halkına kendi kendini yönetme imkanı sağladı.
Mustafa Kemal, ülkesini yönetecek, ülkesini çağdaş medeniyetler çizgisine taşıyacak insanların yetiştirilmesi için eğitime önem verdi. Okulların açılmasını sağladı. Latin alfabesi ile öğretime geçilmesini sağladı.
Mustafa Kemal, yol yaptı, fabrika yaptı.
Ama bütün bunlardan öteye eğitimi olmayan, üretmeyi ve ticareti bilmeyen, sanatla kültürle ilgisi olmayan bu ülke halkına kendine güvenmeyi öğretti. Cesaret verdi. Yaşam biçimini değiştirdi.
İyi de... Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'i ilan etmesinden bu yana 80 yıl, ölümünden bu yana 65 yıl geçmesine rağmen ne değişti?..
Değişim nedir? Bir şeyi kendi başına bıraksanız da değişir... Önemli olan iyiye dönük değişimdir. Ülkelerin, ülkelerde yaşayanların değişimi en iyiye doğru ulaşmadaki beceri ile ölçülüyor.
Cumhuriyet'in 80'inci yılında Türkiye'nin en iyilerden çok uzak olması, değişimde başarının yakalanamadığının göstergesidir.
Kişi başı 3 bin dolarlık milli gelir Türkiye Cumhuriyeti'nin "yüz karası"dır. 3 bin dolarlık kişi başı gelir demek, Cumhuriyet'in 80'inci yılında Türk halkının hala yılda 3 bin dolardan fazla katma değer yaratma becerisini gösteremediğini ortaya koyar. Yılda kişi başına 3 bin dolardan fazla değer üretemeyen, katma değer yaratamayan insanların eğitim düzeyi de, sağlık düzeyi de, hukuk düzeyi de düşüktür. Kültürü, sanatı da düşüktür.
Kıbrıs'ın Rum kesiminde yaşayanlar yılda 15 bin dolarlık, Yunanistan'da yaşayanlar 20 bin dolarlık, Avrupa ülkelerinde yaşayanlar 35 bin dolarlık katma değer yaratırken, Türkiye'de yaşayanlar Cumhuriyet'in 80'inci yılında hala 3 bin dolarlık üretim yapabiliyor ise, Cumhuriyet'in 80'inci yıldönümünde, başarılarını sıralayacak yerde başarısızlıklarını sıralayarak, başarılı olmanın yollarını aramamız gerekir.
Üretim gelirdir. Gelir refahtır. Refah içinde yaşayan insanlar birbirini yemez. Biz parasızlıktan ve de yiyecek bir şey bulamadığımızdan birbirimizi yiyoruz. Cumhuriyet'in 80'inci yılında gündemin başında yatırım, üretim konuları yok. Üniversite sorunu var, kılık kıyafet sorunu var... Olamaz böyle bir şey.
Cumhuriyet'in 80'inci yılını kutlarken hiç kimse, ülkenin IMF ve ABD yönetiminin baskısından ne zaman kurtulabileceğini, ne zaman dış politikada ve ekonomide bağımsız kararlar alma imkanına kavuşabileceğini bilemiyor. Hatta bunlar tartışılamıyor bile...
Cumhuriyet'in 80'inci yılını kutlarken hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin iç ve dış borç cenderesinden ne zaman kurtulabileceğini, eğitime, sağlığa ve adalete ve de altyapı yatırımlarına ne zaman harcama yapabileceğini bilemiyor. Hatta bunlar tartışılmıyor bile...
Cumhuriyet'in 80'inci yılını kutlarken ülkede hiçbir dinamik güç "durum değerlemesi" yapamıyor. Cumhuriyet'in 80'inci yılında ülkeyi bu hale getiren "düzen"i değiştirmeyi hiç kimse tartışmıyor. Kimsede bu güç yok. Gençlik, üniversiteler "afyon yutmuş" durumda... Çiftçi, esnaf örgütlenemiyor. Sarı sendikacılık işçi hareketini öldürmüş. Entelektüeller ekmek parası peşinde... "Asker - politikacı - büyük işadamı" üçlüsü "düzen"i koruyor. Ve bu "düzen", Cumhuriyet'in 80'inci yılında Türkiye'yi bu noktada kilitleyen düzen.
Bundan memnun iseniz, Cumhuriyet'in 80'inci yılınızı kutlarım...