ABD’nin 2013 yılı Federal Bütçesi’nin gideri 3.8 trilyon dolar, geliri 2.9 trilyon dolar. Açığı 901 milyar dolar. (Bütçe gerçekleşmesinde açık 1.1 trilyon dolara yükseldi.)
Bütçe açıkları sonucu federal hükümetin borç stoku 17.5 trilyon dolara ulaştı. Kamu kuruluşları dışındaki alacaklılara net borç rakamı ise 10.5 trilyon dolar.
Obama, bütçe açığının varlıklı kesimin vergilerinin yükseltilerek kapatılabileceğini böylece borçlanmaya gerek kalmadan ülkenin yönetilebileceğini savunuyor.
Cumhuriyetçiler ise, yüksek gelir grubunun vergilerinin artırılması halinde yatırım ve üretimin yavaşlayacağını ileri sürerek, yüksek gelir grubundaki vergi muafiyetlerinin devamını destekliyorlar, bütçe açığının harcamalarda kısıntı yapılarak kapatılabileceğini söylüyorlar.
Obama seçildikten sonra Cumhuriyetçi ve Demokrat liderler ile yaptığı toplantıda 1.6 trilyon dolar vergi artırımı ve 50 milyar dolar canlandırma harcaması önerdi.
1 Ocak önemli
TÜİK’in “2011 Yılı Yoksulluk Çalışması”na göre, her 100 kişinin 1’i değil de 0.14’ü (Ülke genelinde 103 bin kişi) satın alma gücü paritesi (SAP) ile günde 2.15 dolar tüketim harcaması yapabildi. Her 100 kişinin (Ülke genelinde 2 milyon kişinin) günlük tüketim harcaması ise 4.30 doların altında idi. Bu çalışma uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan yoksulluk oranlarını sergileyen bir çalışmadır.
Bu çalışmaya göre Türkiye’de kişi başı günde 2.15 dolar ve kişi başı 4.30 doların altında tüketim harcaması yapan ve uluslararası yoksul tanımı kapsamına giren nüfusun oranı ve sayısı hızla gerilemiştir. Bu tanımlar kapsamında yakında Türkiye’de yoksul kalmayacak.
(Meraklısı için ara bilgi: Uluslararası 2.15 dolar ve 4.30 dolarlık günlük tüketim harcamaları hesaplanırken her ülkenin “Satın Alma Gücü Paritesi”ne (SAP) göre değerleme yapılıyor. Bizim 2011 yılında kişi başı milli gelirimiz 10.469 dolar. SAP’a göre kişi başı milli gelirimiz 17.553 dolar. Demek ki TL’nin satın alma gücü dolar değerinin (10.469:17.553 = 59.6 ) yüzde 59.6 oranında üzerinde. Bu durumda SAP’a göre 1 TL’nin değeri 2011 yılının ortalama dolar değeri olan 1.68 TL değil (1.68 x 59.6 = 1.004) 1.00 TL
TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) kasım ayında, yıl içindeki zamların uzantısına rağmen sadece 0.38 oranında arttı. 2011 Kasım ayı fiyatları ile/2012 Kasım ayı fiyatları karşılaştırıldığında fiyat artışı yüzde 6.37 oranında. Bu oran 2011 yılının kasım ayında açıklanan yüzde 9.48 fiyat artış oranının altında. İşte buna bakarak enflasyon geriliyor diyoruz.
2012 Kasım ayından geriye doğru 12 aylık dönemde ortalama enflasyon yüzde 9.26 oranında. Bu hesaplama yapılırken sadece uçtaki 2 ayın (2011 Kasımı ile 2012 Kasım ayının) fiyatlarına bakılmıyor. 12 aylık dönemde her ayın fiyat değişiminin ortalaması alınıyor.
Çünkü insanlar sadece 2011 yılının kasım ayı ile 2012 yılının kasım ayında para harcamıyor. 12 ay boyunca para harcanıyor.
Üretici fiyatını artıramıyor
Aslında halkımızın cebinden çıkan ve halkı ilgilendiren oran ve gerçek enflasyon işte bu 12 aylık ortalama tüketici fiyatları artış oranıdır.
Kasım ayında ÜFE (Üretici Fiyatları Endeksi) yüzde 1.66 oranında arttı. Kasım/kasım artış yüzde 3.60 oranında, 12 ayda ortalama artış 6.89 oranında.
Askeri kötülemek şimdilerde moda oldu. Sayın İshak Alaton “Doğu’da iki yatırımım yandı. Kararı üniformalı, apoletli bir takım adamlar aldı. General Aytaç Yalman bizi kovdu. ‘Güneydoğu’ya yatırım istemiyorum’ dedi” demiş.
Sayın İshak Alaton her halde yakın geçmişi yanlış hatırlıyor. Ben neyin ne olduğunu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) Öyküsü isimli kitaptan ve de Siirt ve Muş’ta Meyan Kökü Tesisleri Projelerinin sorumlusu Sayın Erol Üyepazarcı’nın hatıratından aktaracağım. Ama önce bir özet vereyim.
Sayın İshak Alaton’un sözünü ettiği Siirt ve Muş’taki 2 yatırım TSKB’nin önderliğinde yöre kalkınmasına katkı amacıyla ve yöre halkının ortaklığı ile gerçekleştirildi. Daha sonra Alarko, İsrail’den teknoloji getirmek ve ihracat garantisi vaadi ile bedelsiz olarak sermayeden pay aldı. Vaadini yerine getiremedi. Sermaye artırımına katılmadı. İki tesis ortada kaldı.
Şimdi de olan biteni sıralayayım.1970’li yıllarda DPT’nin öncülüğünde sanayinin ülke yüzeyine dengeli yayılabilmesi için “Geri Kalmış Yöreler”e yatırımlarda öncelik verilmesine başlandı. Yöresel birikimleri yatırıma dönüştürmek, sanayi tesislerini bölge halkınca sahiplenmesine yol açmak arayışında,
Yeni kuşaklar Afyon Kaymağı’nı tadamayacaklar. Çünkü (1) Afyon Kaymağı’nı yapmak için manda sütü bulmak imkansız hale geldi. (2) Afyon Kaymağı’nı yapacak insan yok.
Önce Afyon Kaymağı nedir onu anlatayım.
Afyon Kaymağı manda sütünden yapılır. Manda sütünün yağ ve katı madde oranı yüksektir. Manda sütünün yağ oranı yüzde 8.0, inek sütününki ise yüzde 3.5-4.0’tür. Manda çok az süt verir. Bir sağımda 2.5- 3.0 lt süt alınabilir.
Kaymak yapacak köylü kadın sabah sağımını yapar. Ocağa meşe odununu dizer. Ateşler. Ateşin üzerine içi süt dolu bakır tencereyi koyar. Süt kendi halinde bir iki saatte göbek bağlar. Tam kaynamadan 95 dereceye ulaştığında ocaktan alınır. Tencerenin üzeri tülbent ile kapatılır. Soğurken süt yavaş yavaş rutubet verir. Sütün üzeri kaymak bağlar. Köylü kadın akşam sağımını yapınca, sütün üzerindeki kaymak tabakasını kenarından aralayarak, tencereye akşam sağımı sütü ekler. Tencere tekrar ocağa konulur. Yavaş ateşte bir iki saat sonra kaynama başlamadan ateşten indirilir. Tencerenin üzeri tekrar tülbent ile örtülür. Oda sıcaklığında 5-6 saat soğumaya bırakılır. Soğuyunca, sütün üzerindeki kalın kaymak tabakası lüle halinde toplanır. Tepsiye yerleştirilir.
İran’dan doğalgaz alamazsak, gazsız kalırız. İran’a doğalgaz parasını altın göndererek ödemeye mecburuz. “Altın ile ödeme yapmak ihracat mı değil mi?” tartışmasını ağzımıza sakız eyledik. Bindiğimiz dalı kestik. Dünya alem “hülle”mizi öğrendi.
Ama mecbur kaldığımız için oradan buradan İran’a altın yollamaya devam ediyoruz. 2012’nin ağustos-eylül aylarında altını Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden yollamıştık.
Ekim ayında yollayacağımız işlenmemiş altını farklı ülkeler üzerinden yollamaya çalışmışız. Ekim ayında BAE’ne 489 milyon dolarlık, İsviçre’ye 460 milyon dolarlık, İngiltere’ye 155 milyon dolarlık, Hindistan’a 101 milyon dolarlık işlenmemiş altın ihracatı gerçekleştirmişiz. Bu altınların ne kadarının İran’a ulaştığını ise bilemiyoruz.
Havayolu ile transfer oluyor
Dış ticaret istatistiklerinde “İnciler, kıymetli ve yarı kıymetli taşlar ve metaller” kaleminde yer alan değerlerin tamamı “işlenmemiş altın” ithalat ve ihracatını kapsamıyor.
Önceki gün Afyon’a gittim. Vali İrfan Balkanlıoğlu, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser ve sanayiciler ile görüştüm. Bir şehre gittiğimde, ekonomi ile ilgilenen bir kişi olarak genelde sadece oda, borsa, dernek başkanları ve de sanayiciler ile sohbet ederim. Afyon’a gidince beni uyardılar. “Vali ve Belediye Başkanı ile de konuşacaksın. Onlar Afyon ekonomisinde olan biteni herkesten iyi bilir” dediler. Gerçekten de Vali ve Belediye Başkanı ile konuşunca etkilendim. Vali kısa sürede Afyon’un potansiyelini öğrenmiş. Belediye Başkanı’nın masası proje dolu. “Biz diyorlar, oda, borsa, dernek başkanları ve sanayiciler ile bir aradayız. Tek hedefimiz var: Afyon’u markalaştırmak.”
Bir gün, Afyon konusunda olan biteni öğrenmek ve sanayi bölgesinde tesis dolaşmakla geçti. Ertesi gün Şekerbank’ın düzenlediği Anadolu’nun Üretenleri başlıklı toplantıda, Afyon ekonomisinin geleceği üzerine yapılan konuşmaları dinledim. Öğrendiklerimi özetleyeyim.
Afyon’un tek sorunu hava yolu ulaşımının olmaması idi. Geçen günlerde Uluslararası Zafer Havalimanı’nın açılması ile bu sorun da çözüldü. Afyon zaten karayolu bağlantı kavşağında. Hızlı tren
Yerlisi yabancısı şuna inanıyor ki, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar çok kâr ediyor... Hem de ekonominin durumu ne olur ise olsun... Ekonomi yavaşlasa da, firmalar güç duruma düşse de bankalar kâr ediyor.
- Bankaların kâr etmesine sevinenler var: Bunlar borsadan banka hisse senetlerini satın alanlar. (Çoğu da yabancı). Borsa işini bilenler banka hisse senetlerine hücum ediyor. Banka hisse senetleri borsa endeksini patlatıyor. Çatlatıyor. Dünya şampiyonu yapıyor.
- Bankaların kâr etmesine üzülenler var. Bunların sayısı da az değil:
- Kimine göre bankalar mevduat sahiplerine az faiz verdikleri, kredi faizini yükselttikleri için kâr ediyor. Bankalar kredi faizini indirmeli, mevduat faizine bindirmeli.
- Kimilerine göre bankalar her türlü bankacılık hizmetinden para alıyor. Parasız yapacakları işi para ile yapıyor. Hem de fahiş fiyat ile. Bankalar olağan hizmetleri ya parasız yapmalı ya az ücret almalı. (Böyle düşünenler bankaları Rekabet Kurulu’na şikayet etti. Bankalara toplam 5 milyar TL ceza geleceği söyleniyor!)
Bankaların sermayeleri ile birikmiş kârlarından oluşan özkaynakları var. Bankaların özkaynakları geçen yıl 141 milyar TL idi, bu yıl (yüzde 19