Merkez Bankası son dönemde doların fiyatının yerlerde sürünmesini önlemek, dolar fiyatını 1.50 TL’nin üzerlerinde tutabilmek için 2 önemli
karar açıkladı.
- 29 Temmuz 2010 tarihinde yabancı para ile bankalarda açılan hesapların zorunlu karşılık oranları (bu hesaplara yatırılan dövizden, Merkez Bankası’na devredilmesi gereken dövizin oranı)
0.5 puan artırılarak yüzde 10 oranına yükseltildi.
Böylece banka kasalarından 719.6 milyon dolar para çekildi.
Hedef doların fiyatındaki gerilemenin önlenmesi, dolar fiyatının yukarıya doğru hareketine yol açmaktı.
Karardan bir gün önce 28 Temmuz’da Merkez Bankası'nın dolar alış fiyatı
Uzun süredir aradığım ve Tokat’ta bile bulamadığım, tülbent üzerine Tokat Yazması’nı İstanbul’da Taksim Gezisi’ndeki el sanatları sergisine katılan Çanakkaleli bir hanım sanatçıdan satın aldım. Aslında ben, “Kara Kalem” Tokat yazması peşinde idim; ama şimdilerde bunu basan sanatkâr kalmamış. “Elvan Baskı”ya razı oldum.
Yazma konusunu yazının sonuna bırakarak, İstanbullulara Taksim Gezisi’ne gitmelerini tavsiye edeceğim.
Taksim Gezisi’nde 66 küçük kulübede Türkiye’nin değişik şehirlerinden gelen sanatçılar, gerçek anlamda kendi el sanatlarını sergiliyor.
Seher Mete, Rize’den gelmiş. Rize yöresinde Rumlardan kalma “feretiko” bezlerini satıyor. Feretiko bezi çözgüde pamuk, atkıda kendir ipi ile dokunan çok özel bir bezdir.
İzzet Erkaç, Aydın’dan gelmiş. Efeler diyarında, varlıklıların prestij giysisi “Körüklü Çizme” satıyor. Körüklü çizme, koncu akordeon körüğü gibi olan, efe pantolonu altına giyilen yapımı çok zor bir çizmedir. Günümüzde ne ustası, ne de bu çizmeyi giyecek babayiğit adam da kalmadı.
Anadolu’ya özgü sanatlar var
Bir süredir Babacan ortalıkta yok. Mali Kural’ın TBMM gündemine alınmamasına gücendiği için ortalıktan çekildiği sanılıyordu.
Fakat şimdilerde farklı bir görüntü ortaya çıkmaya başladı. Mali Kural bahane edilerek Babacan’ın sindirildiği anlaşılıyor.
Ortaya çıkan tabloyu iyi okumak gerekir:
- Bu tabloda Mali Kural’dan vazgeçilir bir görünüm yaratılması önemlidir ama...
- Daha da önemlisi, Hükümet’in en ciddi ve çalışkan bakanlarından Babacan’ın gözden çıkarılmak üzere olmasıdır.
Mali Kural nedir? Mali Kural, ülkenin, savurganlığı önlemek için ve de kaynaklarını büyümeye yönlendirmesi için bağlayıcı kararlar almasıdır.
Dün gazetelerde bir haber vardı: Akbank tüm bankacılık hizmetlerini iPad’a sığdırmış. Akbank müşterileri, bankacılık işlemlerini iPad’ten yapmakla kalmayacak hisse senedi, fon alımı ve finans haberlerinin takibi için iPad kullanacakmış. Akbank bu hizmetini ilanlarla tanıtmaya başlıyormuş. Büyük müşterilerine de iPad dağıtılacakmış.
Dün Milliyet Ekonomi’de Şükrü Andaç’ın yazısı vardı. Bu yazıdan öğrendiğimize göre, Türkiye’de Apple mağazalarında iPad satışına başlanmadan önce dışarıdan iPad getirerek mağazalarında gıda reyonunun yanında satış yaptığı için Apple firması Migros’a dava açmaya hazırlanıyormuş.. .
Apple’ın taşınabilir bilgisayar ve akıllı telefon arası çok fonksiyonlu tablet bilgisayarı iPad, 3 Nisan 2010 tarihinde ABD’de ve birçok ülkede satışa sunuldu. Büyük ilgi gördü. Türkiye’de Apple temsilciliğini yapan Bilkom ise bu ürünü ancak eylül sonunda satışa sunacak. Bu nedenle meraklıları yurt dışından satın alıyor. Getirtiyor. Daha önce başka Apple ürünlerinde de benzer sorunlar oldu..
Yeni teknoloji seviliyor
Apple, şimdilerde iletişim teknolojisindeki yenilikçiliğiyle lider bir Amerikan kuruluşu.
Önce bilgisayar teknolojisindeki yenilikler ve farklılıklar
Merkez Bankası’nın ezberi bozuldu. Yıllar boyu enflasyonu kontrol etmek için yüksek faiz politikası uyguladı, enflasyonu aşağıya çekemedi. Şimdi yepyeni bir tablo ile karşı karşıyayız: Faizler aşağıda. Enflasyon geriliyor.
Son 3 aydır fiyatlar devamlı düşüyor. Mayısta tüketici fiyatları 0.36, haziranda 0.56, temmuzda 0.48 oranında geriledi. Bir önceki yılın temmuzuna göre fiyat artışı yüzde 7.58 oldu. 12 aylık ortalama fiyat artışı yüzde 7.59 oranında. Ne oluyor da fiyatlar geriliyor? Şeytan bunun neresinde?
Enflasyon ‘fiyat artışları’nı sürekli kılan üç sarmal vardır:
- Ücret fiyat sarmalı. (Fiyatlar artınca, ücretler de artırılır. Ücret artınca, fiyatlar artar. Bu böyle uzar gider.)
- Devalüasyon-enflasyon sarmalı (Enflasyon artınca, dövizin değeri artırılır. Ne kadar enflasyon, o kadar kur ayarlaması yapılır. Kur ayarlaması enflasyonu artırır. Enflasyon artıkça kur artırılır. Bu böyle uzar gider.)
- Faiz-enflasyon sarmalı (Enflasyona neden olan harcamaları frenlemek için faiz artırılır. Faiz artınca maliyetler artar. Ülkeye sıcak döviz girişi hızlanır. Bütçe açığı büyür. Bu böyle uzar gider.)
Tuta kelebeği (domates güvesi) adında bir zararlı, domateslerin yeşillerini yemeye başladı. Domatesin içine giriyor. Kelebek İzmir, Bodrum ve Antalya’dan Anadolu’ya doğru yayılıyor. Tarlaları silip süpürüyor. Seracılar tedbir almaz ise, sera domateslerini de yiyecek.
“Yaz olsun da tarla domatesi yiyelim. Domatesin tadını alalım” diye bekleşir dururuz. Çanakkale domatesi özlemiyle günler geçer. Geliniz görünüz ki, bundan sonra tarla domatesi yemek hayal olacak.
Güney Amerika’da ortaya çıkan, bir yumurtayla bir nesil bırakabilen “Tuta absaluta” adındaki kelebek (domates güvesi), 2007 yılında İspanya’dan Akdeniz bölgesine giriş yaptı. Günde 35 km mesafe alabilen ve hızla yayılan bu kelebek, bitkinin sapında, yaprağında ve meyvesinde dokunun altına giriyor. Bitkinin sapı, yaprağı kuruyor. Eğer her şeye rağmen bitki ürün verebilir ise ürün kurtlu ürün oluyor.
2007 yılında İspanya’da görüldüğünde önlem almamız lazımdı. Tarım Bakanlığı tehlikeye gereken önemi vermedi.
Bile bile kapıyı açtık
2009 yılında Tuta kelebeği (domates güvesi), Urla’nın Yağcılar bölgesinde, Çeşme’nin Ovacık Köyü’nde, Çanakkale’nin Batakova beldesinde, Bodrum’un Mumcular bölgesinde tespit edildi. Tarım
Eskiden üniversite sayısı az olduğundan, öğrenciler üniversite bulmakta zorlanırdı. Üniversite sayısı şimdilerde o kadar arttı ki, üniversiteler öğrenci bulmakta zorlanıyor.
Üniversite sayısı artıyor ama, öğretim üyesi sayısı artmıyor. “Hocasız üniversite” neye yarar?
Dostum Ege Cansen uyardı. Dedi ki “Ekonomik kriz sonrası, konut yap-satçıları müşteri bulmakta zorlandıkları için, gazetelerde sayfa sayfa konut ilanları yayınlanır oldu. Şimdi konut ilanlarının yanında çarşaf çarşaf özel üniversitelerin ilanları yer almaya başladı. Öğrenci çekebilmek için de hemen hepsi burs vaat ediyor. İyi derece yapmış öğrenciler için şans kapısı açıldı. Sadece bedava okumayacaklar... Ceplerine her ay para koymayı vaat edenler bile var. İyi derece yapmış öğrenciler üniversiteye prestij getirecek. İyi de üniversiteye kim para getirecek? Bu özel üniversiteler paralı öğrenciyi nasıl bulacak? Puan sistemine göre kapılarını sonuna kadar açamazlar. Bu durumda nasıl yaşayacaklar?”
(Burada bir konuyu tartışmaya açmak istiyorum. Türkiye’de sadece vakıf üniversitesi kurulabilir. Üniversitenin kuruluş izni alabilmesi için vakıf varlıkl ve gelirlerinin üniversiteyi yaşatabilecek büyüklükte olması ve
Türkiye’de her konuda eleştiri yapılıyor. Ama müzikte eleştiri yok. Orkestralar ve sanatçılar sadece övülüyor.
Doğuş Holding’in desteği ile her yıl Turgutreis’te gerçekleştirilen Uluslararası Müzik Festivali’nin altıncısında İngiliz Kraliyet Filarmoni orkestrası ile İdil Biret çaldı. Fazıl Say ve arkadaşları çaldı. Beş bin müziksever orkestrayı, İdil Biret’i, Fazıl Say ve arkadaşlarını ayakta dakikalarca alkışladı. Ben de sıradan bir müziksever olarak orkestrayı, İdil Biret’i, Fazıl Say’ı ve arkadaşlarını çok, hem de çok beğendim.
Konserden sonra gazeteleri açtım. Acaba müzik eleştirmenleri orkestrayı ve sanatçıları nasıl değerlendirmişler öğrenmek istedim… Ama tek bir müzik eleştirisi yok. Konser yazılarında kimler konseri izlemiş, izleyenler nasıl alkışlamış sadece bunlardan söz ediliyor.
Borusan Holding’in desteği ile Borusan Filarmoni Orkestrası ve Fazıl Say Salzburg’da konser verdi. Ben izlemedim. Ama merakla gazetelerde eleştiri yazısı aradım. Konserle ilgili yazılarda gene konseri kimlerin izlediği, konser öncesi ve sonrası gidilen davetler anlatılıyor, yabancı ve yerli izleyicilerin konseri pek beğendikleri yazıyordu.
Hatasız kul olur mu?
Acaba şef, sanatçılarla