<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Van'da SHP listesinden belediye başkanlığı seçimine giren DEHAP'lı Mesut Öztürk'ün ev toplantısına katıldım. Gece saat 22.00'de Şabaniye Mahallesi'nde tek katlı, damı toprak bir evin bahçe kapısından içeri girdiğimizde üç beş kişinin bulunduğu bir toplantıya katılacağımı sanıyordum. Evin sokak kapısının önündeki ayakkabıları görünce şaşırdım. Saydım. Tam 91 çift ayakkabı vardı. Ben de ayakkabımı çıkardım. Mesut Öztürk'ün bulunduğu odada kalabalağın arasına sıkıştım. Birbirine açılan odalarda misafirler yere çömelmiş, başkan adayının konuşmasını dinliyordu. Başkan adayı, evi dolduranlara "kent konseyi, mahalle meclisi, katılımcı demokrasi, demokratik güç birliği, sosyal devlet, proje, üretim, eğitim, sağlık, adalet, istihdam" konularında bir şeyler anlatmaya çalışıyor, karşısındakiler de onu dikkatle dinliyordu. Konuşmasının sonunda "Belediye başkanını 5 yıl için seçeceksiniz. Eğer yanlış adamı seçerseniz 5 yılınız yanacak. Ben size söz veriyorum. 2 yıl sonra referandum yapacağım. Yaptıklarım beğenilmiyor ise çekileceğim" dedi. Saat 23.00'e doğru çay ikramı başladı. Ev sahibi Hacı Yakup Tuğçi talihsiz bir ihtiyar. Bir oğlu Konya'da askerlik yaparken nöbette
Bitlisten çıkışta bir daha fişlendim. Artık Silahlı Kuvvetlerimizce iki defa fişlenmiş bir vatandaşım. Bu bilgilerin ne amaçla kullanılacağını bana anlatan olmadı. Ama bölge halkı kanıksamış.Bitliste hayvancılık ölmüş. Halkın gelir kaynağı tütün, bal ve ceviz... Terör nedeniyle köylerin boşaltılması büyük göçe ve hayvancılığın ölmesine neden olmuş. Geçen yıl boşaltılan köylere dönmek isteyenlere izin çıkmış. Ancak sadece "Köyümü teröristler yıktı - yaktı. Devletten hiçbir talebim yoktur" diye kağıt imzalayanlara dönme izni veriliyormuş. Örneğin Yukarı Ölekte 80 haneden sadece 5 hane sahibi dönüş yapmış. Kalan hane sahipleri İstanbul, Mersin ve Adanaya yerleşmiş. Bitlis çarşısı köylere ve köylüye çalışan bir çarşı. Köyler boşalınca esnafın işi bozulmuş.Eski bir yerleşim bölgesi olan Bitliste eski taş evler yanında tarihi kale, 1216 yılında Selçukluların yaptığı İhlasiye Medresesi, 1529da yapılan Şerefiye Külliyesi görülmeye değer yapıtlar. Fakat son yirmi yılda çarpık yapılaşma şehri rezil etmiş. Eski tarihi yapılar rezil binaların arkasında kaybolmuş.Bitlisin siyasi yapısını geniş aileler oluşturuyor. Partiler bir veya birkaç aileye dayanıyor. Azdu ailesi SPnin, Kalo ailesi GPnin,
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
VAN'dan Bitlis'e giderken karayolu üzerinde Balaban Asayiş Kontrol Noktası'nda jandarmalar otomobilimizi durdurdu. Ben ne olduğunu anlayamadım. İsmail Aydın, "Hoca, otomobilden ineceğiz. Kimliğini çıkart. Kayıt yaptıracağız" dedi. Şerafettin Eryılmaz ile birlikte sıraya girdik. Küçük bir kulübede bir jandarma görevlisi bilgisayara önce aracımızın ruhsatını kaydetti. Sonra bizim kimliklerimizi isteyerek bizi fişledi. Kamyoncular, otobüs yolcuları fişlenme kuyruğunda idi.
Bitlis'ten çıkışta bir daha fişlendim. Artık Silahlı Kuvvetlerimizce iki defa fişlenmiş bir vatandaşım. Bu bilgilerin ne amaçla kullanılacağını bana anlatan olmadı. Ama bölge halkı kanıksamış.
Bitlis'te hayvancılık ölmüş. Halkın gelir kaynağı tütün, bal ve ceviz... Terör nedeniyle köylerin boşaltılması büyük göçe ve hayvancılığın ölmesine neden olmuş. Geçen yıl boşaltılan köylere dönmek isteyenlere izin çıkmış. Ancak sadece "Köyümü teröristler yıktı - yaktı. Devletten hiçbir talebim yoktur" diye kağıt imzalayanlara dönme izni veriliyormuş. Örneğin Yukarı Ölek'te 80 haneden sadece 5 hane sahibi dönüş yapmış. Kalan hane sahipleri İstanbul, Mersin ve Adana'ya yerleşmiş. Bitlis çarşısı
Baksı köyü, Bayburta 45 km. uzakta. Şaman geleneklerinin sürdüğü bu köyde 80 hanede 480 kişi yaşıyor. Göçler nedeniyle mevcut topraklar kullanılmıyor. Geleneksel çömlekçilik ve dokumacılık ölmüş. Küçükbaş hayvan kalmamış, büyükbaş hayvan sayısı 200e düşmüş. İşte bu köyün Çoruh Vadisine bakan yamaçlarında şimdilerde Doğu Anadolunun en büyük müzesi inşa ediliyor. Bu müzenin 323 M2lik dönemsel sergi binası, 370 M2lik toplantı binası, 240 M2lik kütüphane ve atölye binası ve 287 M2lik konuk evinin inşaatı tamamlanmış durumda. 985 M2lik sürekli sergi binasının yapımına yakında başlanacak. Binaların çizimi ve yapımında kullanılan taşlar tamamen yöresel karakteri taşıyor.Bu projenin arkasında Baksıda doğan bir köy çocuğu var. Bu köy çocuğunun adı Hüsamettin Koçan. Koçan ilkokulu Baksıda okumuş. Bayburtta sanat okulunu bitirip İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokuluna gelmiş. Bu okulda asistan olmuş. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde doktorasını yapmış. Doçentliğini almış. Şimdilerde bu fakültenin dekanı. Köyünü unutmamış. Türkiyede bir ilki gerçekleştiriyor. Köyüne, Doğu Anadolunun adı sanı bilinmeyen bir köyüne bir müze ve bir sanat merkezi kuruyor. Müzenin
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Baksı, Bayraktar köyünün eski adıdır. Baksı, "Kırgız Türkçesi"nde "Şaman" anlamına gelir. Şaman, bazı doğa güçlerine sahip olan, kötü ruhları kovan, hastaları iyi eden gönüllü "otacı" tabiplere verilen isimdir. Şaman, sıradan insan ile onun ulaşamadığı göksel güçleri, gerçekleştirdiği "ruhsal yolculuk"larda buluşturan kişidir.
Baksı köyü, Bayburt'a 45 km. uzakta. Şaman geleneklerinin sürdüğü bu köyde 80 hanede 480 kişi yaşıyor. Göçler nedeniyle mevcut topraklar kullanılmıyor. Geleneksel çömlekçilik ve dokumacılık ölmüş. Küçükbaş hayvan kalmamış, büyükbaş hayvan sayısı 200'e düşmüş. İşte bu köyün Çoruh Vadisi'ne bakan yamaçlarında şimdilerde Doğu Anadolu'nun en büyük müzesi inşa ediliyor. Bu müzenin 323 M2'lik dönemsel sergi binası, 370 M2'lik toplantı binası, 240 M2'lik kütüphane ve atölye binası ve 287 M2'lik konuk evinin inşaatı tamamlanmış durumda. 985 M2'lik sürekli sergi binasının yapımına yakında başlanacak. Binaların çizimi ve yapımında kullanılan taşlar tamamen yöresel karakteri taşıyor.
Bu projenin arkasında Baksı'da doğan bir köy çocuğu var. Bu köy çocuğunun adı Hüsamettin Koçan. Koçan ilkokulu Baksı'da okumuş. Bayburt'ta sanat okulunu bitirip
Belediyelerimizin Hazineye olan 11.5 katrilyon liralık borçlarının 6 katrilyon liralık bölümü vadesi geldiği halde ödenemeyen borçlar.Levent Akbayın Dünyada yayımlanan yazısında verdiği rakamlara göre, belediyelerimiz yurtdışında Hazine garantisiyle aldıkları döviz kredilerini ödeyemediklerinde, Hazine Türkiyenin kredi itibarını kurtarmak için bunları tıkır tıkır ödüyor. Bugüne kadar belediyelerin aldığı fakat Hazinenin ödemek zorunda kaldığı dış kredilerin tutarı 5.1 milyar dolara ulaştı.Gene Levent Akbayın verdiği rakamlardan öğrendiğimize göre belediyeler 1997 yılından bu yana borçları için sadece 1.6 katrilyon liralık ödeme yapabildi. Bu da Maliye Bakanlığı ile İller Bankasının belediyelere yapacağı ödemelerden kesinti ile gerçekleştirildi.Dış borç yükünde Adana Büyükşehir Belediyesi, 333 milyon dolar ile ilk sırada. Hazine garantili borçta ise ilk sırada İzmit Büyükşehir Belediyesi 3.3 katrilyon lira borç ile yer alıyor.Belediyelerin bu iç ve dış borçları ödeyebilmeleri imkânsız. Sonunda bu borçların tamamı Hazinenin yani halkın üzerinde kalacak. Bu ise çok büyük bir haksızlığa neden olacak.Ankarada, İzmirde, İstanbulda, Adanada, Bursada belediye başkanlarının döşediği
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Belediyelerimizin Hazine'ye 11.5 katrilyon lira borçları var. Hazine garantili (açık anlatımıyla ödemediklerinde Hazine'nin ödeyeceği) dış borçlarının toplamı ise 2.2 milyar dolar.
Belediyelerimizin Hazine'ye olan 11.5 katrilyon liralık borçlarının 6 katrilyon liralık bölümü vadesi geldiği halde ödenemeyen borçlar.
Levent Akbay'ın Dünya'da yayımlanan yazısında verdiği rakamlara göre, belediyelerimiz yurtdışında Hazine garantisiyle aldıkları döviz kredilerini ödeyemediklerinde, Hazine Türkiye'nin kredi itibarını kurtarmak için bunları tıkır tıkır ödüyor. Bugüne kadar belediyelerin aldığı fakat Hazine'nin ödemek zorunda kaldığı dış kredilerin tutarı 5.1 milyar dolara ulaştı.
Gene Levent Akbay'ın verdiği rakamlardan öğrendiğimize göre belediyeler 1997 yılından bu yana borçları için sadece 1.6 katrilyon liralık ödeme yapabildi. Bu da Maliye Bakanlığı ile İller Bankası'nın belediyelere yapacağı ödemelerden kesinti ile gerçekleştirildi.
Dış borç yükünde Adana Büyükşehir Belediyesi, 333 milyon dolar ile ilk sırada. Hazine garantili borçta ise ilk sırada İzmit Büyükşehir Belediyesi 3.3 katrilyon lira borç ile yer alıyor.
Günümüzde Bursalı, Denizlili, Kayserili işadamları kestane, horoz, pastırma değil, sanayi ürünü yağıyor, satıyor. Sadece doğdukları büyüdükleri şehirlerde değil, Türkiyenin her köşesinde ve dünya pazarlarında mal satıyor.Bizim petrolümüz yok, kömürümüz yok, dünyaya ün salmış ilim - bilim adamımız, ağır sanayiimiz, elektronik sanayiimiz, halkını düşünen doğru dürüst liderimiz yok ama, bolca müteşebbisimiz var.Bunun ne demek olduğunu anlamak için, uzağa değil Rusyaya bakmak yeter. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinde yetmiş yılda ülke sanayinin zirvesine tırmandı. Elektrik, demir çelik, kömür, buğday üretiminde rekorlar kırıldı. Astronotlar göklerde dolandı. Derken efendim rejim değişti. Rejim değiştiğinde (rakamlara inanılamaz ama) tam 17 milyon (evet 17 milyon) mühendis ve bilim adamı işsiz kaldı.Ama mevcut ağır sanayi, mevcut altyapı, mevcut teknik kadro, yetişmiş bilim adamı, mevcut araştırma ve geliştirme sistemi "Yeni Rusya"nın, yeni yapılaşmasını başlatamadı. Çünkü geçen yetmiş yıllık sürede "müteşebbis" yetişememişti.Yeni Rusyanın yeni yapılanmasına soyunan ve müteşebbis diye ortaya çıkan az sayıda Rus, devleti soydu. Onlar zenginleşti. Devlet iflas etti.Eğri oturalım,