Sertab'ın hakikisi 12 milyon korsanı 2 milyon

12 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Eurovision Şarkı Yarışması birincisi Sertab Erener'in albümlerinin hakikisi 12 milyon lira, korsanı 2 milyon lira.
Sertab Erener'in yapımcısı Sony Music şirketinin tepe yöneticisi Melih Ayraçman'a, "Neden böyle?" diyerek sual eyledim...
Anlattı. "Sertab beş yıldır Sony Music'in mukaveleli sanatçısı. Yapımcı şirket Sertab için Türkiye'de 2 albüm yaptı. Albümlerin her biri 600 bin sattı. Sertab'ın yurtiçinde ilgi görmesi iyi de, daha önemlisi dışarıda tanınması. CD'lerinin yurtdışında satılması. Sony Music'in Türkiye ayağı Avrupa'nın diğer ülkelerindeki Sony Music kuruluşlarıyla beş yıldır bunun için işbirliği yapıyor.
Sertab'ı Avrupa müzikseverine tanıtmak için, Ricky Martin ve de Yunanlı sanatçı Mando ile düet yapması, Jose Carraras ile sahne alması sağlandı. Sony'nin Belçika'daki kuruluşu Avrupa piyasası için albümünü çıkardı. Eurovision seçmelerinde izleyicilerin reyini alabilmesi için yarışma öncesi plağı bastırılıp, 2 bin 500 yüz radyo ve TV istasyonunda çalınması sağlandı. Böylece Avrupalının kulağı Sertab'a alıştı. Turneler düzenlendi. Berlin'de sahneye çıktı... Bütün bunlar Sony Music tarafından sağlandı. Başarı tabii ki sanatçının. Ama bir

Yazının Devamı

Gönül Paksoyun tasarımları Borusanda

11 Ekim 2003

Bu salonda geçtiğimiz aylarda Erol Akyavaşın resimleri sergilenmişti. Geçen salı gününden bu yana ise, "Koleksiyondan Kreasyona" başlığı altında Gönül Paksoyun koleksiyonu ve tasarımları sergileniyor.Gönül Paksoy, Adanalı bir hanım. Anne tarafı Kölemenoğlu sülalesinden. "Cebel - i Bereket"ten. Baba tarafı "Musul"dan. Aile önce Darendeye sonra Kadirliye yerleşmiş. Altı kardeşten üçü Ceyhanda yaşıyor. Üçü İstanbulda. Her kardeşin bir "ana işi", bir de "keyif işi" var. Doğan ve Şahin Paksoy Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Resim ve seramik yapıyorlar. Gönül Paksoy, "kimya mühendisi". Doktorasını bitkilerin boyar madde olarak kullanılması üzerine yapmış. Çukurova Üniversitesinde öğretim üyesi iken ayrılmış. 1989 yılında İstanbula göç etmiş. Önce küçük tarihi objelere ve takıya ilgi duymuş. Sonra ham ipeği, keteni ve pamuğu, bitki boyalarıyla renklendirerek kendi tasarımıyla giysiye dönüştürmeye başlamış.Gönül Paksoy tasarımı giysilerin ve bu giysilerde kullanılan kumaşın "farkı" var. Özgün tasarım ve kumaşlar "Gönül Paksoy" özelliğini yansıtıyor. Gönül Paksoy, tasarımlarında "Tekke" giysilerinden "Kaftan"lardan esinleniyor. Bunların sadeliğini giysilere yansıtıyor.Gönül Paksoy,

Yazının Devamı

Gönül Paksoy'un tasarımları Borusan'da

11 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Asım Kocabıyık tarafından kurulan, şimdilerde Ahmet Kocabıyık tarafından yönetilen Borusan Grubu'nun otomotiv bölümü BMW, Range Rover, Mini Cooper marka otomobillerin Türkiye mümessili. Borusan Otomotiv'in İstanbul İstinye'de büyük bir teşhir ve servis binası ve de bu binanın üst katında 2 bin metrekarelik bir sergi salonu var.
Bu salonda geçtiğimiz aylarda Erol Akyavaş'ın resimleri sergilenmişti. Geçen salı gününden bu yana ise, "Koleksiyondan Kreasyona" başlığı altında Gönül Paksoy'un koleksiyonu ve tasarımları sergileniyor.
Gönül Paksoy, Adanalı bir hanım. Anne tarafı Kölemenoğlu sülalesinden. "Cebel - i Bereket"ten. Baba tarafı "Musul"dan. Aile önce Darende'ye sonra Kadirli'ye yerleşmiş. Altı kardeşten üçü Ceyhan'da yaşıyor. Üçü İstanbul'da. Her kardeşin bir "ana işi", bir de "keyif işi" var. Doğan ve Şahin Paksoy Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Resim ve seramik yapıyorlar. Gönül Paksoy, "kimya mühendisi". Doktorasını bitkilerin boyar madde olarak kullanılması üzerine yapmış. Çukurova Üniversitesi'nde öğretim üyesi iken ayrılmış. 1989 yılında İstanbul'a göç etmiş. Önce küçük tarihi objelere ve takıya ilgi duymuş. Sonra ham ipeği, keteni ve pamuğu,

Yazının Devamı

On bir yılda 100 dolar döviz hesabında 203, TL hesabında 834 dolar oldu

10 Ekim 2003

Bu hesaba önce inanamayacaksınız ama ben hem anlatacağım. Hem rakamları vereceğim.Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey Amcam ile Hacı Emmim bundan on bir yıl önce bir araya gelmişler. Her birinin 100 doları varmış. "Bu parayı nasıl değerlendirelim?" diye tartışmışlar. Anlaşamamışlar. "Herkes istediğini yapsın... On yıl sonra bakalım... Kimin parası ne olmuş?" diyerek ayrılmışlar.(1) Ali Rıza Bey Amcam, 100 dolarını, dolar olarak tutmaya karar vermiş. Gitmiş bankada vadeli "döviz mevduat hesabı" açtırmış. On bir yıl parasına dokunmamış. Doların faizi yüzde 2.88 ile başlamış. Yüzde 11.68e kadar yükselmiş. 2002de yüzde 3.68e düşmüş. 2003 yılı sonunda Ali Rıza Bey Amcamın döviz mevduatındaki doların faizli bakiyesi 203 dolara ulaşmış.(2) Hacı Emmim, "Ben paramı faize yatırmam... Enflasyondan korunsun yeter" diyerek parasını bir "faizsiz finans kuruluşu"na emanet etmiş. 1993te (on bir yıl önce) 100 doların karşılığı 1 milyon 445 bin 800 TL imiş. Faizsiz finans kuruluşu bu parayı her yıl enflasyon oranı (TÜFE - Tüketici Fiyat Endeksindeki artış oranı) kadar artırmış. 2003te Hacı Emmimin faizsiz finans kuruluşundaki parası 337 milyon 858 bin 660 liraya yani 218 dolara yükselmiş.(3) Ayşe Hanım

Yazının Devamı

On bir yılda 100 dolar döviz hesabında 203, TL hesabında 834 dolar oldu

10 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Son on bir yılda 100 dolarını bankada döviz hesabında tutanların 100 doları 203 dolar olurken, 100 dolarını bozdurarak Türk Lirası mevduat hesabı açtıranların 100 doları 834 dolar oldu.
Bu hesaba önce inanamayacaksınız ama ben hem anlatacağım. Hem rakamları vereceğim.
Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey Amcam ile Hacı Emmim bundan on bir yıl önce bir araya gelmişler. Her birinin 100 doları varmış. "Bu parayı nasıl değerlendirelim?" diye tartışmışlar. Anlaşamamışlar. "Herkes istediğini yapsın... On yıl sonra bakalım... Kimin parası ne olmuş?" diyerek ayrılmışlar.
(1) Ali Rıza Bey Amcam, 100 dolarını, dolar olarak tutmaya karar vermiş. Gitmiş bankada vadeli "döviz mevduat hesabı" açtırmış. On bir yıl parasına dokunmamış. Doların faizi yüzde 2.88 ile başlamış. Yüzde 11.68'e kadar yükselmiş. 2002'de yüzde 3.68'e düşmüş. 2003 yılı sonunda Ali Rıza Bey Amcamın döviz mevduatındaki doların faizli bakiyesi 203 dolara ulaşmış.
(2) Hacı Emmim, "Ben paramı faize yatırmam... Enflasyondan korunsun yeter" diyerek parasını bir "faizsiz finans kuruluşu"na emanet etmiş. 1993'te (on bir yıl önce) 100 doların karşılığı 1 milyon 445 bin 800 TL imiş. Faizsiz finans

Yazının Devamı

Türkiyede "mezar" yurtdışında "dolar"

9 Ekim 2003

Varlıklı olduğu bilinen, bilinmeyen insanlarımızın hiçbiri, "yurtdışında ölmeyi" düşünmüyor. Bu memlekette yaşıyor, bu memlekette ölmek istiyor. Mezarlıklarda da yer bulmak zorlaştığından öncelikle bir "mezar" yeri satın alıyor.Ama bu memlekette yaşamaya, bu memlekette ölmeye kararlı olan bu insanlar, Türkiyede "mezar alırken, yurtdışında da dolar almaya" devam ediyor.Varlıklısı ile, varlıksızı ile bu ülkede yaşıyoruz... Ama bu ülkenin "parasına güvenemiyoruz"! Varlıklı kesim için şimdi moda "yurtiçinde mezar, yurtdışında dolar almak..." Onun içindir ki, varlıklı kesimin tasarruflarının yarısı, hatta yarısından çoğu yurtdışında.Parasını yurtdışına çıkarmayanların bankalardaki mevduatının yarısı dövizde.Parasını bankalara yatırmayarak, cebinde ve yastık altında saklayanların parasının yarısı dolar veya euroda.Piyasada alışverişte dönen paranın yarısı dolar veya euro.Halbuki paralarını döviz olarak saklayanlar, bu paralara yatırım yapanlar çok az gelir elde ediyor. Türk lirası tasarruflar kısa ve uzun dönemde daha fazla getiri sağlıyor. Sadece 1994 ve 2001 yıllarında döviz tutanlar kazançlı çıktı. Ama, bu kazançlar "spot" kazançlar oldu. Uzun dönemde Türk lirasında kalanlar hep

Yazının Devamı

Türkiye'de "mezar" yurtdışında "dolar"

9 Ekim 2003

<#comment>
<#comment>
Varlıklı kesim için şimdi moda "yurtiçinde mezar, yurtdışında dolar almak..."
Varlıklı olduğu bilinen, bilinmeyen insanlarımızın hiçbiri, "yurtdışında ölmeyi" düşünmüyor. Bu memlekette yaşıyor, bu memlekette ölmek istiyor. Mezarlıklarda da yer bulmak zorlaştığından öncelikle bir "mezar" yeri satın alıyor.
Ama bu memlekette yaşamaya, bu memlekette ölmeye kararlı olan bu insanlar, Türkiye'de "mezar alırken, yurtdışında da dolar almaya" devam ediyor.
Varlıklısı ile, varlıksızı ile bu ülkede yaşıyoruz... Ama bu ülkenin "parasına güvenemiyoruz"!

Yazının Devamı

Enflasyon patlayacak döviz bitecek endişesi

8 Ekim 2003

Bunlar çok çok eskiye ait hatıralar değil. Unutmayınız... 1979larda Ecevit iktidarında benzin karneye bağlanmıştı. Margarin yağında, pirinçte, ampulde ve tüpgazda hem karaborsa hem de kuyruk vardı.Çünkü birçok malın fiyatında ve de dövizin fiyatında "narh" vardı... Memduh Hoca (Prof. Memduh Yaşa) der ki, "Bu ülkede ekmek ve gazyağı gibi malların kıtlığı yaşandı ama altın veya elmas kıtlığından kimse yakınmadı. Çünkü ekmekte, gazda narh vardı. Altına, elmasa narh koymak kimsenin aklına gelmedi." Cuma sabahları rahmetli babam beni uyarırdı: "Oğlum, akşama evine dönerken otomobilinin benzinini doldur. Evinizde şeker, çay, pirinç yoksa bakkala uğra... Onları da al. Mutfak dolabına koy... Cumartesi, pazar ne olur ne olmaz... Hükümet ya zam yapar, ya malları karneye bağlar..." Meşhur 24 Ocak Kararları sayesinde 1980lerin ortasında "serbest piyasa ekonomisi"ne geçtik. Mallar ve hizmetler üzerindeki (narh) fiyat kontrolü kalkınca "mal piyasaları" çalışmaya başladı. Mal kıtlığı, kuyruk, karaborsa unutuldu.Ama döviz ve faiz üzerindeki kontrol (veya "kontrol" demeyelim de "müdahale" diyelim) devam ettiği için bu defa halkımız başka tür "endişe/korku" içine girdi: "Enflasyon patlayacak -

Yazının Devamı