Boğazlıyan İç Anadoluda Konya - Ankara yolu üzerinde şimdilerde Yozgata bağlı bir ilçe. Osmanlı döneminde Boğazlıyanda isyan çıkmış. Osmanlı hükümeti "Her türlü tedbirin alınarak isyanın bastırılması" için kaymakama talimat vermiş. İsyan bastırılmış ama çatışmada çok sayıda can kaybı olmuş. Bunun üzerine İstanbuldaki Alman, İngiliz ve Fransız sefirleri hükümeti tehdit etmeye başlamış. "Hani Tanzimat Fermanı vardı? Hani Osmanlı ülkesinde her cins, ırk ve dine mensup bütün halkın can, ırz ve mal güvenliği olacaktı? Eğer hükümet can kaybına sebep olan kaymakamı cezalandırmaz ise, Avrupa ülkeleri bundan böyle Osmanlıya borç vermez. Eski borçlarının da hemen ödenmesini ister..." Osmanlı hükümeti bu baskıya dayanamamış... Kaymakamı İstanbula çağırmış. Kaymakam, "Ben hükümetin emrini yerine getirdim. Osmanlıya karşı isyanı bastırdım" diyerek dirense de, "Kusura bakma" demişler, "Osmanlının âli menfaati için seni asacağız..." Adamcağız "Ya çoluğum çocuğum ne olacak?" diye sormuş. "Merak etme Devlet - i Âli onlara bakar" demişler ve de dediklerini yapmışlar. Kaymakamı asmışlar. Çoluk çocuğuna maaş bağlayarak Çiftehavuzlarda bir ahşap köşk vermişler.Bu hikayeyi bana hatırlatan dostum Ege
<#comment>#comment> Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı’nın işi zor. Çünkü "Boğazlıyan kaymakamı"nın durumuna düştü.
Boğazlıyan İç Anadolu’da Konya - Ankara yolu üzerinde şimdilerde Yozgat’a bağlı bir ilçe. Osmanlı döneminde Boğazlıyan’da isyan çıkmış. Osmanlı hükümeti "Her türlü tedbirin alınarak isyanın bastırılması" için kaymakama talimat vermiş. İsyan bastırılmış ama çatışmada çok sayıda can kaybı olmuş.
Bunun üzerine İstanbul’daki Alman, İngiliz ve Fransız sefirleri hükümeti tehdit etmeye başlamış. "Hani Tanzimat Fermanı vardı? Hani Osmanlı ülkesinde her cins, ırk ve dine mensup bütün halkın can, ırz ve mal güvenliği olacaktı? Eğer hükümet can kaybına sebep olan kaymakamı cezalandırmaz ise, Avrupa ülkeleri bundan böyle Osmanlı’ya borç vermez. Eski borçlarının da hemen ödenmesini ister..." Osmanlı hükümeti bu baskıya dayanamamış... Kaymakamı İstanbul’a çağırmış.
Kaymakam, "Ben hükümetin emrini yerine getirdim. Osmanlıya karşı isyanı bastırdım" diyerek dirense de, "Kusura bakma" demişler, "Osmanlının âli menfaati için seni asacağız..." Adamcağız "Ya çoluğum çocuğum ne olacak?" diye sormuş. "Merak etme Devlet - i Âli onlara bakar" demişler ve de
Bu durumda bizim yapmamız gereken, harbin insan ve para faturasını küçük tutmak için hazırlıklı olmak. Harbin ekonomimizi kısa dönemde çökertmemesi, orta ve uzun dönemde kalkınmayı frenlememesi için alınacak tedbirleri belirlemektir.Çünkü bu harp sadece devletin ekonomik gücünü olumsuz etkilemeyecek, sanayicisi, esnafı ve işçisi ile bir kesimi, memuru, emeklisi, işsizi, güçsüzü ile öteki kesimi vuracak. İstemesek de bu harp olacak. Ben Irak harbine de, başka harplere de karşıyım. Ama anlıyorum ki, ben istemesem de, hükümet istemese de, TBMM hayır dese de bu harp olacak. Olaylar dışımızda gelişiyor - Irak harbi er geç olacak.- Harp sonunda değişecek dengeleri yeniden kurmak için - mecburiyetten - ABD bu bölgeye yerleşecek. Açık anlatımıyla ABD Türkiyeye komşu ülke konumuna gelecek.- Irakta harp sonrası rejimin değişmesiyle iş bitmeyecek. Ortadoğuda başka ülkelerde de taşlar yerinden oynayacak. Yeni oluşumlar ortaya çıkacak.- Bu tabloda Türkiyenin ne harp kararında ve ne de harp ile başlayacak yeni düzenleme hareketinde sözü olacak.- ABDnin Türkiyeden bekleyişi, Irak harbinde ABD ile işbirliği yapması. Türkiyeden asker istenilmiyor. Türk askerinin Irakta savaşması istenilmiyor. Türk
<#comment>#comment> İstemesek de bu harp olacak. Ben Irak harbine de, başka harplere de karşıyım. Ama anlıyorum ki, ben istemesem de, hükümet istemese de, TBMM hayır dese de bu harp olacak.
Bu durumda bizim yapmamız gereken, harbin insan ve para faturasını küçük tutmak için hazırlıklı olmak. Harbin ekonomimizi kısa dönemde çökertmemesi, orta ve uzun dönemde kalkınmayı frenlememesi için alınacak tedbirleri belirlemektir.
Çünkü bu harp sadece devletin ekonomik gücünü olumsuz etkilemeyecek, sanayicisi, esnafı ve işçisi ile bir kesimi, memuru, emeklisi, işsizi, güçsüzü ile öteki kesimi vuracak.
Geçen hafta sonu Irak’ta savaşmaya hazırlanan bir büyük ülkenin, bir büyükelçisinin, büyük gazetelerin dış politika yazarları ve emekli büyükelçilerle sohbetinde bulundum. Benim anladıklarım şunlar:
- Irak harbi er geç olacak.
Kanunların sık sık değiştiği, kanunların uygulanmadığı, hukuk sisteminin işlemediği kişiye özel uygulamaların olağan hale geldiği ülkede, kanuna uyan, namuslu insanların iş yapması imkânsızdır. Namuslu işadamı kanuna uymayan rakipleri karşısında yaşayamaz.Türkiye krizlere girip çıkıyor. Her kriz sonunda faturayı halk ödüyor. Krizi çıkaranlara, krizin oyuncularına hiçbir şey olmuyor. Her kriz sonunda yeniden yapılanma gündeme gelince aynı sorumlular, aynı oyuncular sahneye çıkıyor. Oyunun kaideleri değiştiriliyor. Kişiye özel yeni kaideler konuluyor. Yeni kaidelere göre oyun tekrar başlatılıyor.Gücü üstün olan, sesini daha fazla çıkaran kazanıyor. Gücü daha az olanın, sesini daha az çıkaranın veya sesini hiç duyuramayanın önüne geçiyor.Bu ortam ülkede kanun, hak, hukuk, namus yargılarının altüst olmasına yol açıyor. İnsanların devlete, kanuna, adalete güveni sarsılıyor. Kanuna uyan, çalışan, vergisini veren başarıya ulaşabilir şeklindeki inanış ortadan kalkıyor. Bu ülkede kanuna uyanın, vergisini ödeyenin, kişiye özel düzenlemelerden yararlanamayanın iş yapmasına, rekabete dayanmasına imkân yoktur inancı yerleşiyor.Böyle bir ortamda hangi ciddi işadamı uzun vadeli, ciddi, ekonomik
<#comment>#comment> Türkiye’de kumarın serbest olduğu, çok sayıda kumarhanenin açıldığı dönemde, Las Vegas’ın kumar şehrinden eğlence şehrine dönüşmesine öncülük eden, Las Vegas’taki tesislerin çoğunu kuran ünlü yatırımcı Steve Wyne Türkiye’de kumarhane ve eğlence tesisleri yapmaya niyetlenmiş. Uzun çalışmalardan sonra "Türkiye’de yatırım yapılamaz. Çünkü Türkiye’de hukuk sistemi işlemiyor. Kanunların sık sık değiştiği, kanunların uygulanmadığı yerde insan namusuyla para kazanamaz" demiş... Bunları söyleyen "Las Vegas’ın kumarhaneler kralı..."
Kanunların sık sık değiştiği, kanunların uygulanmadığı, hukuk sisteminin işlemediği kişiye özel uygulamaların olağan hale geldiği ülkede, kanuna uyan, namuslu insanların iş yapması imkânsızdır. Namuslu işadamı kanuna uymayan rakipleri karşısında yaşayamaz.
Türkiye krizlere girip çıkıyor. Her kriz sonunda faturayı halk ödüyor. Krizi çıkaranlara, krizin oyuncularına hiçbir şey olmuyor. Her kriz sonunda yeniden yapılanma gündeme gelince aynı sorumlular, aynı oyuncular sahneye çıkıyor. Oyunun kaideleri değiştiriliyor. Kişiye özel yeni kaideler konuluyor. Yeni kaidelere göre oyun tekrar başlatılıyor.
Gücü üstün olan, sesini daha fazla
Yeni yasa ile Tekelin destekleme alımlarından çekilmesi öngörüldü. Üretici tütünü iki yoldan satabilecekti: (1) Üretici alıcı firmalarla alım - satım sözleşmesi yapabilecekti. (2) Sözleşme yapamayanların malları açık artırma ile satılacaktı.Cumhurbaşkanı Sezer yasayı veto etti. Cumhurbaşkanının veto gerekçesi şu idi: (1) Sözleşme yapamayan ve tütününü açık artırma ile de satamayan üreticinin tütününün ne olacağı yasada belirtilmiyor. (2) Tütün üretiminde değişen düzen sonucu üretimden çekilecek çiftçinin geleceği bu yasada dikkate alınmamış. Yasa Cumhurbaşkanının vetosuna rağmen yürürlüğe girdi. Ve de Cumhurbaşkanının korktukları oldu.Tütün çok sayıda aileyi ilgilendiren bir tarım uğraşısı. Yaklaşık 400 bin aile tütünden ekmek yiyor. 2002 yılı ürününün 155 bin ton olduğu tahmin ediliyor.Tarımda olan biteni yakından izleyen ekonomi yazarı Ali Ekber Yıldırımın derlediği bilgilere göre yeni yasanın getirdiği düzende 2002 yılı ürünü için özel sektörden 14 firma 103 bin üretici ile 92 bin ton tütün üretimi için sözleşme yaptı. Sözleşme yapılan üreticilerin tamamına yakını Ege Bölgesinden. Güneydoğu Anadolu Bölgesinden sözleşme yapabilen üretici sayısı sadece 50.İyi de sözleşme
<#comment>#comment> Yeni Tütün Yasası ile destekleme alımı uygulamasına son verildi. Daha önceleri tütün ekenler ürünü özel sektöre satamadığında, Tekel üreticinin elindeki tüm tütünleri ilan edilen bir fiyat ile satın alıyordu. Açık anlatımıyla üretici için asgari bir fiyat ve de alım garantisi vardı.
Yeni yasa ile Tekel’in destekleme alımlarından çekilmesi öngörüldü. Üretici tütünü iki yoldan satabilecekti: (1) Üretici alıcı firmalarla alım - satım sözleşmesi yapabilecekti. (2) Sözleşme yapamayanların malları açık artırma ile satılacaktı.
Cumhurbaşkanı Sezer yasayı veto etti. Cumhurbaşkanı’nın veto gerekçesi şu idi: (1) Sözleşme yapamayan ve tütününü açık artırma ile de satamayan üreticinin tütününün ne olacağı yasada belirtilmiyor. (2) Tütün üretiminde değişen düzen sonucu üretimden çekilecek çiftçinin geleceği bu yasada dikkate alınmamış. Yasa Cumhurbaşkanı’nın vetosuna rağmen yürürlüğe girdi. Ve de Cumhurbaşkanı’nın korktukları oldu.
Tütün çok sayıda aileyi ilgilendiren bir tarım uğraşısı. Yaklaşık 400 bin aile tütünden ekmek yiyor. 2002 yılı ürününün 155 bin ton olduğu tahmin ediliyor.
Tarımda olan biteni yakından izleyen ekonomi yazarı Ali Ekber Yıldırım’ın