Irak harbi turizmi de vuracak, ihracatı da... Bunun anlamı milyonlarca insanın aç kalması demektir. Türk ekonomisini ayakta tutan ihracat ile turizmdir. Geçen yıl 15 milyonu aşkın turist geldi. 11.9 milyar dolar döviz bıraktı. Geçen yıl ihracatçılarımız 36.2 milyar dolar döviz getirdi. Bu dövizlerin gerisinde milyonlarca insana aş ve iş imkanı yaratan bir turizm sektörü ile ihracatı besleyen bir tarım sektörü, bir sanayi sektörü var. Turizm sektörü frene bastı Turist Iraka komşu ülkeye gelerek tatilini riske atmak istemez. 2003 yılında turist girişi azalacak. Sadece turizm tesisleri sahipleri güç duruma düşmeyecek. O tesislerde çalışan binlerle insan işsiz kalacak. O tesislere yumurta, et, balık satanlar işsiz kalacak.Turizm sektöründeki sorunlar hem içeride ekonomiyi vuracak hem de döviz gelirinin azalması nedeniyle döviz dengesinin bozulmasına yol açacak. Sayın okuyucularım, bu aylar turizm sektöründe tesislerin turizm mevsimine hazırlık aylarıdır. Binalar tamir edilir. Perdeler, çarşaflar, havlular yenilenir. Bunun bir düzeni, bir sistemi vardır. Çok kimse bundan ekmek yer. Turizm sektörü Irak harbi nedeniyle olumsuz bekleyişlere girdi. Harcamayı kesti. İşletmeler için havlu
<#comment>#comment> Türk ekonomisini ayakta tutan ihracat ile turizmdir. Geçen yıl 15 milyonu aşkın turist geldi. 11.9 milyar dolar döviz bıraktı. Geçen yıl ihracatçılarımız 36.2 milyar dolar döviz getirdi. Bu dövizlerin gerisinde milyonlarca insana aş ve iş imkanı yaratan bir turizm sektörü ile ihracatı besleyen bir tarım sektörü, bir sanayi sektörü var.
Irak harbi turizmi de vuracak, ihracatı da... Bunun anlamı milyonlarca insanın aç kalması demektir.
Turizm sektörü frene bastı
Sayın okuyucularım, bu aylar turizm sektöründe tesislerin turizm mevsimine hazırlık aylarıdır. Binalar tamir edilir. Perdeler, çarşaflar, havlular yenilenir. Bunun bir düzeni, bir sistemi vardır. Çok kimse bundan ekmek yer. Turizm sektörü Irak harbi nedeniyle olumsuz bekleyişlere girdi. Harcamayı kesti. İşletmeler için havlu yapan, çarşaf satanlar ortada kaldı. Turizm tesislerine iş yapmak için bağlantı yapanların bağlantıları iptal ediliyor. Bu olumsuz gelişme sektörden dolaylı biçimde ekmek yiyenlerin işsiz kalmasına yol açtı.
Turist Irak’a komşu ülkeye gelerek tatilini riske atmak istemez. 2003 yılında turist girişi azalacak. Sadece turizm tesisleri sahipleri güç duruma düşmeyecek. O
Derken efendim, ocak ayında toptan eşya fiyatlarında yüzde 5.6 oranında artış ortaya çıkınca, Merkez Bankası Başkanı "Kamu maliyesi bozuldu. Enflasyon kontrolden çıkabilir" şeklinde suçu başkalarına atmaya başladı.Her musibette bir hayır vardır derler... İşte o biçim... Böylece anlaşıldı ki, enflasyonu tek başına Merkez Bankası düşüremez. Enflasyon iki musluktan sulanır. Birinci musluk Merkez Bankasının elindeki para musluğudur. İkinci musluk hükümetin elindeki kamu maliyesi musluğudur. Hükümet kamu maliyesi musluğunu açar ise, Merkez Bankası tek başına hiçbir başarı sağlayamaz. Enflasyon kamu maliyesi musluğundan akan para ile coşar ve koşar...Merkez Bankası bağımsızdır ama para musluğunu kısarak "cürmü kadar yer yakar". Çünkü hükümet de bağımsızdır. Maliye musluğunu bir açar ise ülkeyi paraya boğar. Demek ki, esas olan "takım işi hareket etmek" imiş.Gelelim ocak ayında enflasyondaki kıpırdanmanın gerisine ve berisine... AKP hükümeti işe ileri bir iyimserlik ile başladı. Enflasyonun beklenenin altına inmesi harcama musluğunun biraz açılabileceği inanışına yol açtı. Irak savaşı nedeniyle ABDden hibe ve kredi alınabileceği sanıldı. Bütün bunlar sonucu "bol keseden vaatler" başladı.
<#comment>#comment> Enflasyon düşüyordu. Hatta ve hatta hedeflenen oranın altına inmişti... Bu olumlu gelişmeye Merkez Bankası sahip çıkıyordu. "Merkez Bankası’nın tek görevi, tek hedefi var... Enflasyonu aşağıya çekmek... Banka bunda da başarılı..." deniliyordu.
Derken efendim, ocak ayında toptan eşya fiyatlarında yüzde 5.6 oranında artış ortaya çıkınca, Merkez Bankası Başkanı "Kamu maliyesi bozuldu. Enflasyon kontrolden çıkabilir" şeklinde suçu başkalarına atmaya başladı.
Her musibette bir hayır vardır derler... İşte o biçim... Böylece anlaşıldı ki, enflasyonu tek başına Merkez Bankası düşüremez. Enflasyon iki musluktan sulanır. Birinci musluk Merkez Bankası’nın elindeki para musluğudur. İkinci musluk hükümetin elindeki kamu maliyesi musluğudur. Hükümet kamu maliyesi musluğunu açar ise, Merkez Bankası tek başına hiçbir başarı sağlayamaz. Enflasyon kamu maliyesi musluğundan akan para ile coşar ve koşar...
Merkez Bankası bağımsızdır ama para musluğunu kısarak "cürmü kadar yer yakar". Çünkü hükümet de bağımsızdır. Maliye musluğunu bir açar ise ülkeyi paraya boğar. Demek ki, esas olan "takım işi hareket etmek" imiş.
Gelelim ocak ayında enflasyondaki kıpırdanmanın gerisine
Acaba tasarrufu olanlardan, parasını TL mevduat veya döviz mevduatı olarak değerlendirenler, altın satın alarak kasaya koyanlar, Hazine bonosuna para bağlayanlar, borsada oynayanlar ne kazandı, ne kaybetti?Halkımızın bir bölümü enflasyonu TEFEdeki artışa bakarak, bir bölümü, TÜFEdeki artışa bakarak ölçüyor. Bu sütunun altında hem TEFEye hem TÜFEye göre tasarruf sahiplerinin ocak ayında ve son bir yılda, cari olarak ve de enflasyondan arındırılmış olarak (reel olarak) ne kazanıp ne kaybettiklerini gösteren bir tablo var.Görülen o ki, artık parasını dolara bağlayarak bankada dolar mevduatı hesabı açtıranlar kazanamıyor. Hatta kayıplar söz konusu. Bunda ABD doları fiyatındaki artışın enflasyonun gerisinde kalmasının ve de bankaların döviz mevduatına çok düşük faiz ödemesinin büyük rolü var. Dolar TEFEye göre de TÜFEye göre de kaybettiriyor. Dolar tutanlar kaybederken euroya yatırım yapanların son bir yıl içinde kazanç sağladıkları görülüyor.Son yılın en karlı yatırımı altın. Altın ocak ayında da, son bir yıllık dönemde de iyi değer artışı gösterdi.Altın gibi bir yatırım da Hazine bonosu. Devlet baba öyle bol faiz veriyor ki, enflasyona rağmen bonoya yatırım yapanlar reel olarak
<#comment>#comment> Ocak ayında TEFE (toptan eşya fiyatları) yüzde 5.6 oranında, TÜFE (tüketici fiyatları) yüzde 2.6 oranında arttı. Ocak ayı sonu itibariyle yıllık fiyat artışı TEFE’ye göre yüzde 32.6 oranında, TÜFE’ye göre yüzde 26.4 oranında.
Acaba tasarrufu olanlardan, parasını TL mevduat veya döviz mevduatı olarak değerlendirenler, altın satın alarak kasaya koyanlar, Hazine bonosuna para bağlayanlar, borsada oynayanlar ne kazandı, ne kaybetti?
Halkımızın bir bölümü enflasyonu TEFE’deki artışa bakarak, bir bölümü, TÜFE’deki artışa bakarak ölçüyor. Bu sütunun altında hem TEFE’ye hem TÜFE’ye göre tasarruf sahiplerinin ocak ayında ve son bir yılda, cari olarak ve de enflasyondan arındırılmış olarak (reel olarak) ne kazanıp ne kaybettiklerini gösteren bir tablo var.
Görülen o ki, artık parasını dolara bağlayarak bankada dolar mevduatı hesabı açtıranlar kazanamıyor. Hatta kayıplar söz konusu. Bunda ABD doları fiyatındaki artışın enflasyonun gerisinde kalmasının ve de bankaların döviz mevduatına çok düşük faiz ödemesinin büyük rolü var. Dolar TEFE’ye göre de TÜFE’ye göre de kaybettiriyor. Dolar tutanlar kaybederken euroya yatırım yapanların son bir yıl içinde kazanç
İhracatımızın düşük rakamlarda seyrettiği dönemlerde işçi dövizi önemli bir döviz kaynağı idi. İhracat rakamı artarken işçi dövizi girişi gerileyince, işçi dövizinin döviz dengesi bakımından önemi giderek azaldı.Almanyaya işçi hareketinin başladığı 1976 yılında işçi dövizi ihracat dövizinin yüzde 50si dolayında idi. 1980de bu pay yüzde 58e tırmandı. 1990da işçi dövizi girişinin ihracat dövizi girişi yanındaki büyüklüğü gene de yüzde 25 gibi önemli oranda idi. 2002de 11 aylık döneminde ise işçi dövizi, ihracat dövizinin sadece yüzde 5i büyüklüğüne geriledi. İşçi dövizi girişindeki gerilemenin değişik nedenleri var: Yurtdışına artık eskisi gibi işçi gidemiyor. Avrupa ülkeleri Türk işçisi kabul etmiyor. Müteahhitlerimiz eskisi kadar yurtdışında iş alamıyor. Müteahhitlerimiz istedikleri kadar Türk işçisi çalıştıramıyor. İş yaptıkları ülkeler kendi işçilerini çalıştırma mecburiyeti koyuyor.Daha önce giden işçilerimizden yurtdışında kalanlar yerleşik düzene geçti. Ailelerini yanlarına getirdi. Bu nedenle Türkiyeye para göndermiyorlar.İşçilerimizin bulundukları ülkelerde vergi mevzuatı ve kara para mevzuatı Türkiyeye para göndermeyi kısıtlıyor. Yurtdışındaki işçilerimiz geçen yılın ilk
<#comment>#comment> Yurtdışındaki işçilerimiz geçen yılın ilk 11 ayında Türkiye’ye 1.8 milyar dolar döviz gönderdi. Halbuki 2001’de 2.5 milyar dolar döviz göndermişlerdi. İşçi dövizi girişi sadece geçtiğimiz yıl gerilemedi, uzun süredir düşüş var. 1998’de işçi dövizi girişi 5.3 milyar dolardı 2001’de 2.7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
İhracatımızın düşük rakamlarda seyrettiği dönemlerde işçi dövizi önemli bir döviz kaynağı idi. İhracat rakamı artarken işçi dövizi girişi gerileyince, işçi dövizinin döviz dengesi bakımından önemi giderek azaldı.
Almanya’ya işçi hareketinin başladığı 1976 yılında işçi dövizi ihracat dövizinin yüzde 50’si dolayında idi. 1980’de bu pay yüzde 58’e tırmandı. 1990’da işçi dövizi girişinin ihracat dövizi girişi yanındaki büyüklüğü gene de yüzde 25 gibi önemli oranda idi. 2002’de 11 aylık döneminde ise işçi dövizi, ihracat dövizinin sadece yüzde 5’i büyüklüğüne geriledi. İşçi dövizi girişindeki gerilemenin değişik nedenleri var:
Yurtdışına artık eskisi gibi işçi gidemiyor. Avrupa ülkeleri Türk işçisi kabul etmiyor. Müteahhitlerimiz eskisi kadar yurtdışında iş alamıyor. Müteahhitlerimiz istedikleri kadar Türk işçisi çalıştıramıyor. İş yaptıkları