Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Esnaf Coşkun Efendinin ilgisi, sadece ve sadece, işini büyütmek için bankadan kolaylıkla ve yeterli ölçüde ve uzun vade ve faizle kredi alıp alamayacağıdır. Bankaların görevi ise, parası olanlarla ihtiyacı olanlar arasında aracılık etmek, Ayşe Hanım Teyzemlerin parasını "emanete almak", emanete hıyanet etmemek için gereken özeni göstererek, bu emanet parayı, faizini ve ana parayı söz verdiği gün iade edebilecek kişilere kredi olarak kullandırmaktır.Esnaf Coşkun Efendinin kullandığı kredi bankanın değil, Ayşe Hanım Teyzemin parasıdır.Bankadaki para, banka sahibinin değil, Ayşe Hanım Teyzemin parasıdır. Bu nedenle, Esnaf Coşkun Efendi, aldığı krediyi ödemez ise, krediyi aldıkdan sonra batırırsa, "Nasıl olsa bankanın parası, ödemezse ödemez" denilemez. Bankalarla ilgili yasalarda düzenleme yapılırken Ayşe Hanım Teyzemi sadece ve sadece, bankaya yatıracağı "kefen parası"nın güvencede olup olmayacağı, bankadaki parasını istediği zaman geri alıp alamayacağı ve de bankanın parasına yüksek faiz ödeyip ödemeyeceği ilgilendirir. Bu nedenle, banka batarsa, "Bankanın sahibi batmış... Batarsa batsın..." denilemez. Bu nedenle, devlet banka kurulmasına izin verirken dikkatli olmak zorundadır. Bankalar faaliyetini sürdürürken dikkatli olmak zorundadır. Devletin banka kurulurken ne yapacağı, bankalar faaliyetini sürdürürken bankaları nasıl denetleyeceği, ne Ayşe Hanım Teyzemi ve ne de Esnaf Coşkun Efendiyi ilgilendirir.Devletin görevi bankayı batırmayacak olanlara bankacılık izni vermek, izin alanların da bankalarını batırmayacak şekilde faaliyet gösterip göstermediklerine dikkat etmektir. Bir bankanın batmasıyla, bir bakkalın, bir tekstil fabrikasının batması aynı şey değildir. Bir bankanın batması diğer bankaları da etkiler. Bir banka batarken başka bankaları da peşinden sürükleyebilir. En önemlisi, batan bankanın alacaklıları (Ayşe Hanım Teyzem gibi bu bankaya mevduatını yatıranlar) paralarına hemen kavuşmak ister. Ama bu paraları kullananlar (Ayşe Hanım Teyzem gibi bankaya mevduat yatıranların paralarıyla kredi alanlar) şu veya bu nedenle borçlarını ödeyemez. İşte o zaman "gümbürtü kopar".Normal olan uygulama, Ayşe Hanım Teyzem gibi sadece "tasarruf mevduatı sahiplerinin" bankalardaki paralarını belli bir limit dahilinde (Bizde 50 milyar liraya kadar) devletin güvence altına alması, bundan sonra da bankanın batışına (tasfiyesine) izin verilmesidir.Bu "normal uygulama" ülkemiz için de benimsenen bir uygulamaydı. Ama, Kasım 2000di Demirbank batınca hükümet (1) Sadece tasarruf mevduatı için olan 50 milyarlık güvenceyi, bankanın bilanço içi ve dışı tüm alacaklıları için genişletti. (2) Bankanın batışına izin vermedi. Bankayı devraldı. Yüksek faizli bono çıkararak bankanın açıklarını tıkır tıkır karşıladı. İç borcu şişiren bu bonoların ana paralarını ve faizini şimdilerde Ayşe Hanın Teyzemler maydonoz ve dolmuş parasındaki KDV ile ödemeye çalışıyor. Batsın diyemeyiz Demirbanktan sonra başka bankalar da sapır sapır döküldü. Aynı uygulama devam etti. İşlerin normale döndüğü sanıldığında "normal uygulamaya" dönüldü. Bankalardaki sadece tasarruf mevduatı için devlet güvencesi 50 milyar lira olarak ilan edildi. Geliniz görünüz ki, İmar Bankası batınca, hükümet tekrar bilanço içi ve dışı tüm yükümlülükleri üstlenmek zorunda kaldı. Sadece bilanço içi ve dışı değil, kayıt dışı alacakları bile iç borcu artırarak ödedi.Yeni bir bankalar yasa tasarısı hazırlanıyor. Bu tasarıyla bankaların "Fona devrine" son veriliyormuş. Sadece tasarruf mevduatı sahibinin 50 milyara kadar olan parası güvence altına alınacak, bankaların batmasına göz yumulacakmış. IMF ile de böyle anlaşılmış.Bizim atasözlerimiz önemlidir. (1) Bekara hanım boşamak kolay gelirmiş. (2) Hafıza - i beşer, nisyan ile malulmüş. (İnsanlar her şeyi çabuk ve kolay unuturmuş.)2000 yılı sonlarında Demirbank, içeriden ve dışarıdan 6 - 8 milyar dolar borçlanarak, bu dövizleri Türk lirasına çevirmiş, yüksek faizli Hazine bonosu satın almıştı. Yabancıların başlattığı hareketle, yabancı yatırımcılar ve Türk bankaları Türk lirasından dövize dönme telaşına girince, banka sistemi allak bullak oldu. Önce Demirbank, sonra Halkbank açığa düştü. Gecelik faiz yüzde 7-8 binlere fırladı.O günlerde yürürlükte olan kanunlara göre devlet "Batan banka batar. Devletin sorumluluğu sadece tasarruf mevduatı için verilen 5 milyar liraya kadar olan güvencedir" demek istedi.Bugün eleştiriliyor ama o gün hiçbir hükümet bunu göze alamazdı. Keyif için değil mecburiyetten, güvence sınırsız hale getirildi. Bankalar Fona devredildi. Aksi halde tüm banka sisteminin çökmesi, halkın sokaklara dökülmesi söz konusuydu. Demirbankı unutma Bugün unutuluyor ama operasyon "IMFnin zorlamasıyla yapıldı". IMF yetkilileri "Bankacılık krizini önlemek için 10 milyar dolar veririz. Ancak, batan bankaların bilanço içi ve dışı tüm yükümlülüklerini hükümet üstlenecek. Benzer şartı IMF Asyadaki bankacılık krizinde de hükümetlerden istemişti" dedi.Batan bankalarda yabancı banka ve finans kuruluşlarının da alacağı vardı. Eğer bankaların batışına izin verilseydi, bunlar ödenmeyecekti. Halbuki bunların ödenmemesinin "uluslararası sorunlara neden olduğu" biliniyordu. IMF bu tür sorunları önlemek ve de normal olarak yabancıların alacaklarını kurtarmak arayışındaydı.1994te Tansu Çiller hükümeti döneminde üç banka battığında, yabancıların bu üç bankada batan 120 milyon dolarcığı yıllarca bizim hükümetlerin başına bela oldu. 120 milyon dolarını batıranlar yıllarca bizim hükümetlerle uğraştı.Bu uzun anlatımın vereceği mesaj şu: Normal olan, güç duruma düşen bankanın tasfiyesidir. Normal olan, batan bankadaki sadece tasarruf mevduatına 50 milyara kadar güvence verilmesidir. Ama unutmayınız, "Burası Türkiye abicim. Burada olmaz olmaz... Büyük konuşmamak gerekir" siz gene normali düşününüz, normale göre mevzuatı düzenleyiniz ama Allah göstermesin işler karışırsa, o gümbürtüye hiçbir mevzuat, hiçbir hükümet dayanamaz. O nedenle "teorik tartışmalarla vakit geçireceğinize, millete akıl satacağınıza, işinize bakınız. Bankaları doğru dürüst denetleyiniz. Hiçbir banka batacak duruma gelmesin. Yeter." guras@milliyet.com.tr IMF masum değil