Türkiye nüfusunun en zengin yüzde 20'lik dilimindeki 11.8 milyon insanımızın milli gelirden kişi başına aldıkları pay 2002 yılında ortalama 6.476 dolar...
Nüfusumuzun en fakir yüzde 20'lik dilimindeki 11.8 milyon kişi milli gelirin dağılımından kişi başına ortalama 685 dolar aldıkları için fakir, çok fakir ama... Maalesef, bizim zenginimiz de fakir...
Bakınız çevremize... Kıbrıs Rum Kesimi'nde ülke genelinde kişi başı gelir 15 bin dolar dolayında... Yunanistan'da 20 bin dolara yaklaşıyor... Ama bizim nüfusumuzun, 'en zenginleri, en zenginleri' sandığımız yüzde 20'lik dilimdekilerin geliri, komşularımızın tüm nüfusunun ortalama gelirinin yarısından az...
Sayın okuyucularıma 'milli gelirin dağılımı' ile ilgili özet bir bilgi vermek istiyorum. Milli gelir, bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerini gösterir. Bir ülkede mal ve hizmet üretimi artmadan milli gelir büyümez.
Milli gelir, milli para ile hesaplanır. Sonra ortalama dolar kuru ile dolara çevrilir. Bizim 2002 yılı milli gelirimiz (GSMH) 175.8 milyar dolardır.
Bir yılın milli gelir rakamı, o yılın ortalama nüfusuna bölündüğünde, ülkede yaşayanların, 'kişi başı ortalama milli gelir rakamı' ortaya çıkar. Bizim 2002 yılı ortalama nüfusumuz 68.4 milyon. Kişi başına ortalama milli gelir rakamı 2.584 dolardır.
Kişi başına ortalama milli gelir rakamı ülke halkının üretim gücünü ve refah seviyesini gösterir. Türkiye'de kişi başı ortalama milli gelir rakamı 10 yıldır 2.500 dolar ile 3.000 dolar arasında gidip geliyor. Demek ki, Türk halkı üretemiyor. Üretimini artıramıyor. Üretemediği için milli gelir rakamı 3.000 doların üzerine çıkamıyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nde yaşayanlar kişi başına 15 bin dolar, Avrupa ülkelerinde yaşayanlar kişi başına 25 - 30 bin dolar, üretim yaptıkları işin kişi başına gelirleri de bizim 3 - 5 - 10 katımız. Bizden daha zenginler. Refah içindeler.
Milli gelir rakamının tüm nüfusa bölünce, kişi başı ortalama gelir rakamı çıkar. Ama gerçekte milli gelir ülkede insanlar arasında eşit olarak dağılmaz. Bu eşitsizliği belirlemek için, ülke nüfusu (en fakirden, en zenginine doğru) yüzde 20'lik, yüzde 10'luk, yüzde 5'lik ve yüzde 1'lik dilimleri ayrılır. Önce her dilimdeki nüfusun milli gelirden aldığı pay bulunur. Sonra o dilime milli gelirden düşen pay, o dilimdeki nüfusa bölünerek, o dilimdekilerin kişi başı ortalama geliri belirlenir.
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) geçen hafta sonu 'Hane Halkı Bütçe Anketi'ne dayalı olarak, 2002 yılında Türkiye'de 68.4 milyon olan ortalama nüfusun yüzde 20'lik dilimlerinin gelir dağılımından ne kadar pay aldıklarını açıkladı. Ben de sayın okuyucularıma bu bilgilere dayalı olarak 5 gelir grubunda (diliminde) kişi başına geliri hesapladım.
2002 yılında nüfusumuz 68.4 milyon. Bunu 5'e bölüyoruz. Her grupta 11.8 milyon nüfus var. En fakir 11.8 milyon kişilik grup milli gelirden yüzde 5.3 pay alıyormuş. DİE, 2002 yılı milli gelirini 175.8 milyar dolar olarak açıklamıştı. 175.8 milyar doların yüzde 5.3'ü 9.3 milyar dolar eder. Bunu 11.8 milyon kişiye paylaştırırsak, nüfusun en fakir yüzde 20'lik diliminde kişi başı ortalama gelirin 685 dolar olduğu ortaya çıkar.
Bu tür bir hesaplama nüfusun diğer yüzde 20'lik dilimleri içinde yapıldığında, 2002 yılında en fakirlerde kişi başı ortalama gelir 685 dolar iken, az fakirlerde 1.266 dolar, ortadirekte 1.809 dolar, zenginlerde 2.688 dolar, en zenginlerde de 6.476 dolar olduğu görülür.
Nüfusun yüzde 20'lik 5 dilime ayrılması gelir dağılımındaki çarpıklığı gerçek anlamıyla ortaya koyamaz. Nüfus yüzde 5'lik ve hatta yüzde 1'lik dilimlere ayrıldığında gerçek gelir dağılımı tablosu ortaya çıkar.
Elimizdeki bilgilerle yapılan değerleme gösteriyor ki, (1) 1994 yılından 2002'de kişi başı gelirlerde önemli artış olmamış. Çünkü 8 yılda biz, ülke genelinde milli geliri artıramadık. Çünkü ülke genelinde kişi başı üretim/gelir 1994'te 2.184 dolar iken, 8 yıl sonra çıka çıka ancak 2.584 dolara çıkabildi. (2) Üretimi artırmadan, milli geliri büyütemeyiz. Milli geliri büyütemeden kişi başına geliri artıramayız. Geliri zenginden alarak fakire dağıtarak düzeltmenin imkânı yok. Bu iş devlet zoru ile yapılabilse de görülüyor ki, en zengin sandığımız nüfusun yüzde 20'lik dilimi de genelde fakir. Kimden ne alarak kime vereceğiz?
Sonuç: Fakirlik bizim kaderimiz olamaz. Biz kader mahkumu olduğumuzdan fakir değiliz. Biz üretemediğimizden fakiriz. Biz laf üretmekten, birbirimizi yemekten mal ve hizmet üretmeye vakit bulamıyoruz. Ya üretimi artıracağız ya da fakirliğe razı olarak sesimizi keseceğiz.
Açıklama:
(1) Bu tablo DİE 2002 yılı Hane Halkı Bütçe Anket verilerinden yararlanılarak düzenlendi.
(2) GSMH (Milli Gelir) rakamları daha önce DİE tarafından yayınlanan rakamlardır.
(3) GSMH (Milli Gelir)'in, 5 dilime ayrılan toplam nüfus grupları arasındaki dağılım oranları DİE'nin Hane Halkı Bütçe Anketi ile belirlenen oranlardır.
(4) Bu tablo gösterge olarak hazırlanmıştır. Rakamlar ve oranlar yuvarlatılmıştır.