Bunun için faizleri artırdı. Sadece faiz artırmakla kalmadı, ülkeye döviz girişinin devamını sağlamak için, faizi gereken zamanda, gereken ölçüde artırmaya devam edeceğinin işaretini (mesajını) verdi. Merkez Bankası, döviz fiyatını stabilize ederek (çıktığı çizgide kalmasını sağlayarak) enflasyonu frenlemek istiyor. Merkez Bankası, ülkeye (yüksek faizden yararlanmak amacıyla) kısa vadeli döviz gönderenlere ve göndereceklere diyor ki: Döviz göndermeye devam ediniz. Dövizden YTL'ye dönerek paranızı Hazine Bonosu'na yatırınız. (1) Yüksek reel faiz alacaksınız. (2) Enflasyonu, dolayısıyla, döviz kurundaki yükselmeyi frenleyeceğiz. Korkmadan dövizi bozdurunuz.Merkez Bankası, döviz borcu veya alacağı olanlara, dolar fiyatı 1.55-1.65'lere indiğinde dövize hücum ederek döviz satın alanlara diyor ki: Türk Lirası'ndan dövize dönmeyiniz. Döviz fiyatı daha da artacak endişesinden kurtulunuz. Döviz fiyatını bu çizgide korumak için, faiz silahını sonuna kadar kullanacağız. Merkez'in mesajı net Döviz bulmanın 2 yolu vardır: (1) Üretirsiniz. Üretim hem istihdamı hem de geliri artırır. Üretim ve gelir artışı, enflasyonu aşağıya çeker. Ürettiğinizi ihraç edersiniz. Ülkeye bol döviz gelir. Bu döviz kalıcı dövizdir. Bu tür politikalar ülkenin sağlıklı kalkınmasını sağlar. (2) Borçlanırsınız. Faiz karşılığı döviz bulursunuz. Bu dövizle ucuz ucuz ithalat yaparsınız. Ucuz ithalat enflasyonu aşağıya çeker ama ülke üretim ve ihracat yapamaz hale gelir. İşsizlik ve fakirlik artar. Gelen döviz bir süre sonra çıkar. Bu sürdürülemez bir politikadır.Bizim ülkemizde enflasyonun çapası "döviz fiyatı"dır. Halkımız, işadamlarımız, politikacılarımız, enflasyonu dolar fiyatından izler. İnsanlarımız, dövizin, nereden, nasıl, ne pahasına geldiğine bakmaz. İşte bu nedenle de Merkez Bankası, enflasyonu aşağıya çekmek için reel faizi yükselterek, yurtdışından döviz girişini hızlandırmaya ve de ihtiyacın üzerinde döviz girişi sağlayarak döviz fiyatını ucuz tutmaya çabalıyor. Borçla yaşıyoruz Merkez Bankası'nın döviz fiyatını stabilize ederek enflasyonu dizginlemeye dönük çabalarının parasal kesimde getireceği iyiliklere karşın, reel kesimde neden olacağı yıkımlardan söz eden yok.İç talebin daralması, yatırımların duraklaması, üretimin gerilemesi, işsizliğin artması, gelir dağılımının bozulması, alt gelir grubunun fakirleşmesi, kalkınmanın yavaşlaması "olağan" gelişmelermiş gibi gösteriliyor.Biz yanlış ekonomi politikaları sonucu tökezlendikçe, ayakta kalabilmek için geri adım atacaksak, nasıl ilerleyeceğiz de, bizim çok önümüzde koşanlarla aramızdaki mesafeyi kapatacağız? Bizim kişi başı üretimimiz (katma değer yaratma gücümüz) ve gelirimiz 4-5 bin dolar. Üye olmak için kapısında beklediğimiz AB ülkelerinin ortalama kişi başı üretimi ve geliri 20-30 bin dolar... Uluslararası ilişkilerde ülkelere, "Kişi başına üretim gücüne-kişi başına gelirine göre konuş!" derler. guras@milliyet.com.tr Üretimi düşünen yok