Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu dalga 2001 dalgasından daha vahşi... 2013 başından bu yana yıllık devalüasyon dolarda % 23.4, euro’da % 27.5 oldu

Devalüasyon % 23’ü aştı

Biz, dolar tükendikçe, dolar fiyatının “devlet emir ve kumandası ile” yükseltilmesine alışmıştık. Dolara devlet tarafından yapılan zamma da devalüasyon diyorduk.
2001 yılının şubat ayında ise “IMF’in emir ve kumandası” ile döviz fiyatları serbest bırakıldı. Piyasa dalgalandı. Piyasa kendi devalüasyonunu kendisi yaptı.
O zamandan bu yana “Merkez Bankası”nın gözetim ve kontrolünde doların fiyatı iniyor. Çıkıyor. Dalgalanıyor. Dolar kendi kendini “revalüe” ediyor. (Değer kazanıyor) ya da “devalüe” ediyor (Değer yitiriyor.)
Son aylarda dalga boyu arttı. Merkez Bankası önce dalgaları kontrol edeceğini sandı. Beceremedi. İp elinden kurtuldu. Bunu da itiraf etti, erken konuşmuşum dedi.
Bon gelişmelerle birlikte döviz fiyatı aldı başını gidiyor.
2013 yılı başından bu yana 1 yıllık devalüasyon:
- Dolarda yüzde 23.4’tür.
Dolar 31 Aralık 2012’de 1.786 TL idi. Dün ise tabelada 2.206 TL yazıyordu.
- Euro’da yüzde 27.5’tir.
Euro 31 Aralık 2012’de 2.357 idi. Dün 3.005 TL oldu.

Yaşanan bu dalga başka dalga!
Şimdiki dalga 2001’deki dalgalı kura geçişte ekonomiyi sarsan dalgadan daha vahşi.
Başka anlatım ile şimdilerde Türk Lirası’nın (TL) değer kaybı 2001 devalüasyonundaki kayıpların çok çok üzerinde.
Çünkü:
- 2001 yılında dolar değeri ilk dalgada yüzde 19 ve daha sonraki günlerde yüzde 43 artarken, ülkede enflasyon yüzde 68.5, faiz oranları yüzde 72.0 idi.
- 2013 yılında enflasyon yüzde 7.4 iken, faiz yüzde 9.5 iken dolar fiyatı yüzde 23.4 oranında artıyor. Euro fiyatı yüzde 27.4 artıyor.
Enflasyonun ve faiz oranının iki katını aşan devalüasyon ekonomiyi ezer geçer. Bunun şakası yok ama, Büyük Türk Büyüklerimiz durumu umursamıyor gibi duruyor.

Önemli olan bu dönemi en az hasarla atlatmak...
- Neden oldu, şöyle oldu, böyle oldu tartışmalarının bu noktada yararı yok. Önemli olan döviz.
- Döviz fiyatlarındaki aşırı artış kaçınılmaz olarak insanlarımızı üzecek.
- Her şeyden önce genel bir “servet erimesi” endişesi yaşanacak.
- Şirketlerin, bankaların kârlılıkları zarara dönüşecek. Yatırımlarda ve üretimde yavaşlama olacak.
- Ne var ki, biz daha önceki yıllarda da benzer dalgalanmaları yaşadık. O dalgaları nasıl aştı isek, bu dalgaları da aşarız.
- Biraz üzüleceğiz, biraz zarar ziyan ödeyeceğiz. Ama olan biten sürpriz değil. Göstergeler, uzun süredir işlerin iyi gitmediği konusunda bizi uyarıyordu.

TL’nin değeri namusumuzdur
Namusumuzla oynamaya kalkanı alnından vururuz...


Cari açık sorunu ve de iç tasarrufların yetersizliği yeni bir konu değildir. Yıllardır Türk ekonomisinin ana konusudur. Ama yıllardır da biz (1) Döviz ucuz olsun isteriz. (2) Tasarrufları artırmak, kemer sıkmak bize zor gelir. Sayın okuyucularıma daha önce yazdığım bir hikâyeyi hatırlatmak istiyorum...
Yıl 1960. Askerler iktidara el koymuş.
Milli Birlik Hükümeti kurulmuş. Ekonomi zor durumda. Döviz de yok Türk Lirası da...
Washington’da IMF’de çalışmakta olan Kemal Kurdaş’ı Maliye Bakanı olarak Ankara’ya çağırmışlar.
Kemal Kurdaş (1920-2011) Maliye müfettişi iken IMF’de çalışmaya gitmiş. Hem Türk maliyesini biliyor, hem de dışarıda olan bitenden haberdar.
Milli Birlik Hükümeti’nin ilk bakanlar kurulu toplantısına yapılıyor. Toplantıya başkanlık eden Cemal Gürsel ve hükümetteki Milli Birlik Komitesi üyeleri askeri üniformaları ile masanın etrafına dizilmişler. Cemal Gürsel “Sayın Maliye Bakanı” diyor, “Döviz yok. Türk parası yok. Ne yapacaksınız?”
Kemal Kurdaş hazırlıklı. Başlar anlatmaya, “Önce tasarruf tedbirlerine ihtiyacımız var. Türk Lirası kaynak yaratacağız. Bu arada döviz sorununu çözmek için devalüasyon yapmaya mecburuz, “yapmaya mecburuz” der demez masanın karşı köşesinde oturan üniformalı Milli Birlik Komitesi üyesi binbaşı soruyor; “Devalüasyon yapacaksınız da, ne yapacaksınız?”

Türk Lirası çok değerli!
Kemal Kurdaş, “Türk Lirası çok değerli duruma geldi. TL’nin değerini düşüreceğiz binbaşım...” der demez binbaşı ayağa kalkıyor. Belinden tabancasını çıkararak, masanın üzerine “küttt” diye bırakıyor...
Kemal Kurdaş’a dönerek bağırıyor; “Türk parasının değeri, bu devletin namusudur... Ben bu devletin namusu olan Türk parasının değeri ile oynamaya kalkanı alnından vururum!..”
(Kemal Kurdaş Maliye Bakanlığı’nda 1 yıl kaldı. Daha sonra ODTÜ rektörlüğüne getirildi. 8 yıllık rektörlük döneminde üniversitenin kampüsünün inşasında ve öğretim kalitesinin yükseltilmesinde büyük katkısı oldu) Bir gerçek ki, bizde iktidar olan politikacılar duvara toslayıncaya kadar, tutabildiklerince Türk parasının değerini tutarlar.
Ucuz dövizi, kıymetli TL’yi pek severler. Nasıl sevmesinler, bu sayede piyasa canlanır, enflasyon düşer, ekonomi sanal da olsa büyür... Öte yandan, ihracat düşüyormuş, ithalat artıyormuş, cari açık sorunu ortaya çıkıyormuş. Eeee... Olacak o kadar. Gittiği yere kadar gider...
Ama bir gün piyasa harekete geçer. Piyasada TL’nin değeri paldır küldür aşağıya iner... Ne yapalım kader bu!