Türkiye'de bir "dolarizasyon" gerçeği var. Türk halkının tasarruflarının yarısı dolara bağlı. Bankalardaki mevduatın yarısı dolar. Halkın cebindeki paranın yarısı dolar.
Tasarruflar dolara bağlı olunca, alışverişte de dolar kullanılıyor. Alışverişte kullanılan paranın da yarısı dolar.
Türk parasına güven yok olunca, enflasyon nedeniyle Türk parası devamlı değer kaybedince, halkımız mecburiyetten "dolarcı" oldu. Devalüasyon korkusu, vergi korkusu, nereden buldun kanunu korkusu gibi korkular ile de dolara bağlı tasarrufların bir bölümü yastık altına girdi, bir bölümü de yurtdışına portalandı.
Şu günlerdeki dolar bolluğunun arkasında halkın AKP'ye güveni var. Halk AKP nereden buldun diye sormaz, devalüasyon yapmaz, vergi getirmez inancı ile yavaş yavaş yastık altından dolarları çıkardı, yurtdışındaki dolarları usul usul getirmeye başladı.
Piyasada bu nedenle dolar bollandı... Ama doların kıtlığına alışmış bürokrasi doların bolluğundan rahatsız olmaya başladı. Ne yaparız, nasıl yaparız da doların yastık altından çıkmasını, yurtdışındaki dolarların Türkiye'ye dönmesini önleriz diyerek formüller aramaya başladı. Bulunan formül:
Yurtiçinde dolarla alışverişin yasaklanması.
Bankalar aracılığıyla yurtdışına çıkarılacak dövizlerdeki bildirim sınırının 50 bin dolardan 15 bin dolara indirilmesi.
Bugüne kadar "dövizde tam bir serbestinin olduğu Türkiye'de", döviz konusunda gene "yasaklama" ve "sınırlama" getiriliyor.
Hem de ne zamanda? Halkın AKP hükümetine güvenerek dolardan yavaş yavaş Türk lirasına dönmeye başladığı dönemde. Bu kararın uygulanmaya konulması bir yana, tartışılması bile insanları üşütüyor.
Hükümet bindiği dalı kesemez
Döviz ile alışveriş dolarizasyonun bir sonucudur. Daha önce Türk lirası yerine dolar tuttuğu için dolar ile alışveriş yapıyor. Alışverişte dolar kullanınca da dolarını elden çıkarıyor. Dolar ile alışverişi yasaklamak işe yaramaz. Esas olan dolar tutmayı, dolar taşımayı yasaklamaktır. Bunun sonu yasağa gider diyerek korkan halk paniğe uğrar, tekrar Türk lirasından dolara dönmeye, doları yastık altında istiflemeye başlar.
Eskiden kambiyo kontrolü var iken yurtdışına kadar kuryelerle kaçırılır, Türkiye'ye doları yurtdışından kuryeler taşırdı. Turgut Özal doların bankalarca yurtdışına çıkarılmasını, getirilmesini serbest bıraktı.
Şunu kabul edelim ki bizde aşırı serbestlik var. Giriş çıkışlarda belli ölçüde kayıt gerekli. Ama bu kayıt işini halka anlatarak, daha uygun bir zamanda düzenlemekte yarar vardır.
Kararname hazırlığını, "yurtdışına döviz çıkışında bildirim zorunluluğu 50 bin dolardan 15 bin dolara indiriliyor" şeklinde duyurmak, insanları ürkütür.
Kısaca, dolarla alışverişi yasaklamanın gereği ve yararı yok. Bildirim sınırını 50 bin dolardan 15 bin dolara çekmenin ise zamanı değil.
Anadolu anlatımıyla bu gibi işlerin "şuyuu vukuundan beterdir!"