Dolar önce 1.3 YTL'den 1.7 YTL'ye yükseldi. Şimdilerde 1.5 YTL'den işlem görüyor.Ucuz dövize dayalı ucuz ithalattan kaynaklanan talep enflasyonuyla nisan ve mayıs aylarında fiyatlar yükselmeye başlamıştı. Bir yanda dünya emtia fiyatlarındaki artış, öte yanda döviz fiyatındaki yükselme haziran ayında üretici fiyatları endeksinin (ÜFE) yüksek çıkmasına yol açtı.Tabii ki döviz fiyatının 1.3 YTL'den 1.5 YTL'ye tırmanışı önemlidir. Tabii ki, aşağıya inmekte olan enflasyonun tırmanışa geçmesi önemlidir.Ama unutulan, döviz fiyatının ve enflasyonun nereden nereye geldiğidir.2002-2003-2005 yıllarında dolar fiyatı bugün yüksek bulduğumuz 1.5 YTL'ler dolayında (hatta üzerinde) dolaşıyordu. 2002 yılında ÜFE yüzde 30.8 oranındaydı. 2003 yılında yüzde 13.90, bir yıl sonra yüzde 13.80 oldu. İnsanlar ekonomideki olumlu gelişmeleri olağan kabul ediyor da, olumsuz gelişmeler paniğe yol açıyor. Olumsuz gelişmeler "abartılıyor". Döviz fiyatı ve enflasyon aşağıya inerken ülkede tabii ki iyi şeyler oldu.Ama şimdi döviz fiyatı ve enflasyonun iki-üç yıl önceki çizgiye çıkar gibi olmasını iş âlemine ve halkımıza bir felaket olarak anlatmak ne ölçüde doğrudur?- İşadamları döviz fiyatının 1.3 YTL'den 1.5 YTL'ye yükselmesi karşısında, "Battık, batıyoruz" havasına girer ve de işlerini küçültmeye, işçi çıkarmaya, işçi ücretlerini kısmaya çalışırsa, bunlar ekonomide daralmaya daha da kötüye gidişe yol açmaz mı?- Bu halk yıllık yüzde 60 oranında fiyat artışlarında yaşadı. Bugün enflasyon yüzde 10'u aşar diye panik havası pompalanıyor. Bu halk yüzde 10'un altında enflasyonu sadece 2005 yılında yaşayabildi.Tabii ki 2006 yılında enflasyonun yüzde 5 dolayında kalması çok iyi olurdu. Ama piyasaya enflasyon korkusu pompalayarak fiyat artırmak için fırsat bekleyenlere yeşil ışık yakmak halka kötülük etmek değil midir? İnerken ses çıkmıyordu - İşverenlerimiz istikrar tedbirlerine uyum arayışında istihdam kıstı. İşçi alınmıyor. İşçi ücretlerine uzun süredir önemli zam yapılmıyor. Çalışanlar işlerini kaybetmemek için seslerini çıkaramıyor. Kayıt içindekiler asgari ücrete, kayıt dışındakiler ne verilirse verilsin'e razı oluyor. Şimdi "Ekonomi battı batıyor" bahanesiyle işçilere yol vermek, ücretleriyle oynamak doğru mudur?İş âlemi, işveren risk taşıdığı için, ekonomideki dalgalanmaları izlemek zorundadır. Ekonomideki dalgalanmalara göre pozisyon almak zorundadır.- İş âlemi ve işveren, olan biten karşısında paniğe kapılarak gereksiz yere küçülme arayışına girerse, bu önce kendilerine, sonra çalışanlarına, sonra ekonomiye, sonra halka zarar verir.- İş âlemi ve işveren, krizleri fırsat olarak değerlendirmeye kalkarak, çıkarmak istediği işçileri çıkarmak, düşürmek istediği ücretleri düşürmek, artırmak istediği fiyatları artırmak için kullanırsa "günah işlemiş" olur.Ekonominin temel sorunu üretememektir. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle (üretemedikçe) ekonomide dalgalanmalar devam edecek. Her dalgalanmada "ortalık telaşa verilir" ve de iş âlemi işveren ve halk, abartılı şekilde paniğe uğrar ise, bundan kimse yarar sağlamaz. guras@milliyet.com.tr Üretmeden kurtuluş yok