Aydın-Muğla yolundan 26 km içeriye girdik. Karpuzlu ilçesine ulaştık. Maden ocağı için yapılan yoldan dağa tırmandık... Her yer kaya... Ama kayaların arasında Manisa laleleri (anemonlar) açmış. Kayalık arazi zeytin ağaçları ile kaplı. Bu yıl zeytinler geç olgunlaşmış. Köylüler zeytin topluyor. Dağın tepesine çıkınca şaşırdık. Altı kuleli akropolis duvarlarının çevirdiği bir antik kent. İnsan ayağı değmediğinden 2 bin 300 yıldır ayakta kalmış. Büyük Menderes ile Dalaman Çayı arasındaki topraklar Karya Bölgesi. Bu kent ise Alinda antik kenti. Akropolisin hemen eteğinde Alinda tiyatrosu. 34 sıralı. Her sıra 300 kişi için yapılmış. Demek ki, bu tiyatroda 10 bin kişi temsil izlermiş. Demek ki, burada 40 - 45 bin kişi yaşarmış. Tiyatronun içi zeytin ağaçları ile kaplanmış. Burası "içinde zeytin tarlası bulunan dünyanın tek antik tiyatrosu" olmalı. Her şey ilk günkü gibi duruyor. Çünkü insanlar buralara tırmanmaya üşenmiş. Taşları taşıyamamış. Kenti yıkarak yağma edememiş. Alinda, Egedeki antik kentlerin sadece biri. Geçen hafta pazar sabah 08.00de İzmirden çıktık. Akşam 20.00de döndük. 12 saatte 5 antik kentten, İonyanın merkezi Efesten, dünyada ilk bilimsel çalışmaların yapıldığı Miletten geçtik. 2 kent dolaştık. İzmirde hekim, avukat ve öğretim üyelerinden oluşan ve kendilerine "Dionysos" adı veren bir arkadaş grubu var. Her ay bir yeri dolaşıyorlar. Tarih meraklısı Nedim Atilla grubun önderi. Gidilen yerler hakkında önceden çalışıyor. Geziye katılanlara bilgi veriyor.Geçen pazar sabahı nefis bir "bahar sabahı" idi... Gök masmavi, etraf yemyeşildi. İzmirden İonyanın içlerine doğru yola çıktık. İonya Gediz ile Büyük Menderes nehirleri arasında kalan bölge. Karayolu "höyükleri" yararak yapılmış. Yol tarihi delerek geçiyor. Selçukta 1867de tren istasyonu ile birlikte yapılan ve Batı Anadolunun ilk modern oteli olduğu söylenen "Carpouzo"nun bahçesinde, Efese su götüren 2000 yıllık su kemerlerinin, 400 yıllık çam ağacının altında çıtır simit ve peynir yedik, çay içtik. St. Jean Bazilikasını, İsa Bey Camiini ve sinagogu görüp James D. Cookun bulduğu heykelleri, British Museuma taşıdığı arkeolojik alanın önünde dolaştık. Alinda antik kenti Yol boyu dağlara yaslanan Metropolisin kazılar sonu ortaya çıkarılan hamamını gördük. Dönüş yolunda Alabanda antik kentini gezdik. Alabanda antik kenti de ayak değmemiş, yoldan ve gözden uzak bir antik yerleşim bölgesi. Tiyatrosuna ulaşmak için çitlere, senatosuna ulaşmak için taş duvarlara tırmanmak gerekiyor.Ege Bölgesinde İzmirde, Türkiyede yaşayanlar bu güzelliklerin farkında mı bilemiyorum... Ama farkında olsalar önce bu güzellikleri tanır, sahip çıkar, sonra başkalarına tanıtırlar... Binlerce yıl önce (MÖ 400lü yıllarda) Herodot demiş ki: "İonyalılar (İzmiri ve Efesi de içine alan, Gediz ile Büyük Menderes arasındaki topraklarda yaşayanlar) ülkelerini dünyanın en güzel gökyüzü altında kurdular..." İşte biz de geçen pazar o dünyanın en güzel gökyüzünün altında dolaştık... guras@milliyet.com.tr Alabanda antik kenti