Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eskiden 'yönetim' vardı, günümüzde 'yönetişim' var. Yönetim tek adam demekti. Yönetişimde yöneticiler (Başbakan bile), yönetilenlerin desteğiyle 'yönetim' gücünü kullanabiliyor. Yönetişim, yönetimin gerektiği her yerde, derneklerde, şirketlerde ama özellikde devlette yönetim anlayışını değiştirdi.Günümüzde başbakanların "Ben iktidarım, ülkeyi istediğim gibi yönetebilirim. Gücümü kimse ile paylaşmam. Kimsenin söz söyleme hakkı yok. Beğenmeyen bir sonraki seçimde oy vermez" deme hakkı kalmadı. Başbakanlar ülkeyi, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, üniversiteler,entelektüellerin katılımı ile yönetecek. Sadece işveren örgütleri TOBB,TÜSİAD değil, işci sendikaları, çiftçi, esnaf örgütleri de konuşacak. Sayın Başbakan alınmayacak,kızmayacak. Söylenenleri yazılanları dikkate alacak. Günümüzde 'yönetişim'in raconu bu. Prof.Dr. C.Can Aktan'ın anlatımı ile, "Demokrasinin üç temel özelliği temsil,katılım ve denetimdir. Halk önce yönetme hakkı vereceği temsilcilerini hür iradesi ile seçecek. Sonra temsilcileriyle yakın ilişki içinde kamusal kararlara katılacak. Daha sonra yetkilerini kötüye kullanmamaları için temsilcilerini denetleyecek. Demokrasiyi gerçekten istiyorsak,mutabakata,diyaloğa,uzlaşmaya,katılım ve iletişime, yani iyi yönetişime önem vermeye mecburuz."Birleşmiş Milletler (BM) teşkilatı Kalkınma Programı ile ülkelerde yönetişim ilkelerinin yerleşmesine çalışıyor. BM'nin tanımına göre 'iyi yönetişim', ancak ve ancak,vatandaşların ve toplumsal gurupların kendi çıkarlarını korumak ve yasal haklarını kullanmak için gerekli mekanizmalara ve kurumlara sahip olmaları ile gerçekleşebiliyor.Biz, halkın çıkarlarını ve yasal haklarını koruyacak yeterli ve güçlü örgütlenmeyi gerçekleştiremedik. İşçi, çiftçi, esnaf örgütlerimiz zayıf. Öğrenci örgütlerimiz, entelektüelleri,sanatçıları, kültür adamlarını çatısı altında toplayan örgütlerimiz yok. Yönetilenleri dinleyecekler Bu nedenle çiftçinin esnafın, işcinin, emeklinin, memurun, öğrencilerim, üniversite çevrelerinin, düşünürlerin ve yazarların sesi çıkmıyor. Bu guruplar 'yönetilenler' olarak 'yöneticiler'in yanında yer alamıyor. Yakın zamana kadar yönetenler (Başbakanlar) ülkeyi sadece basınla diyaloğ kurarak yönetti.Yönetimde basının desteğini almak yeterli sayıldı. Günümüzde basının yanında yönetilenleri, vatandaşları, toplumsal grupları temsil eden yeni örgütlenmeler 'yönetişime' katılma isteği ile ortaya çıktı.Sayın Başbakan bu sivil toplum kuruluşlarından gelen "olumlu yaklaşımlardan" hoşlanıyor ama eleştiri ve öneri geldiğinde büyük tepki gösteriyor. TÜSİAD'ın Sayın Başbakan'ın hoşuna gitmeyen bir açıklaması karşısındaki, "aşırı tepki" en son örnek.Sayın Başbakan 'yönetişim'i öğrenecek. Yönetilenleri dinleyerek, yönetilenlerin görüş ve önerilerini değerlendirerek ülke yönetmenin zafiyet değil, fazilet olduğunu kabul edecek. Bir kişinin ne kadar yetenekli, üstün insan olur ise olsun tek başına ülkeyi yönetmesine ne sinirleri dayanır ne gücü yeter. guras@milliyet.com.tr Dinlemek 'fazilettir'