Ernst&Young’un (EY) COO’su (Chief Operation Officer) John Ferraro, “Dünyada ve Avrupa’da olan bitenlere bakılırsa Türkiye şanslı ülkedir denilebilir... Önce, bankacılık sistemi güçlü olduğundan çalkantılardan daha az etkileniyor, sonra da krizden çıkışta gelişen ekonomilerin önemi artıyor. Önemi artan, gelişen ekonomiler listesinin başında da Türkiye var” diyor.
EY tarafından düzenlenen ve geçen hafta sonu Monte Carlo’da yapılan “Yılın Girişimcisi“ yarışması töreninde, EY’in Türkiye Başkanı Osman Dinçbaş’ın da bulunduğu bir sohbet toplantısında John Ferraro’ya, “N’olacak bu dünyanın ve de Türkiye’nin hali” sorusunu yönelttim.
Kuruluşu 1849 yılına kadar giden, halen 140 ülkede 144 bin çalışanı ile faaliyet gösteren, bankaları, şirketleri denetleyen, şirketlerin alım satımına, birleşmesine aracılık eden bu danışmanlık kuruluşunun COO’sunun değerlemeleri ve de “Türkiye şanslı ülke” demesi önemli. Çünkü her ülkedeki kendi ofisleri aracılığıyla olan biteni rakamlara dayalı olarak izleyebiliyor.
Ferraro diyor ki, “Önce sorunun tek kaynağının Amerika’daki konut kredilerine dayalı toksit kâğıtlar olduğu sanılıyordu. Bu bankaları sarstı. Bankalar toparlanırken, Avrupa ülkelerinin aşırı borçlanma haberleri ve borçlarını döndürememe riskleri konuşulmaya başlandı. Bu durum finansal piyasalarda güveni yok etti. Borç kâğıtlarından oluşan banka portföylerindeki riskin büyüklüğü ortaya çıkınca bu defa euro’ya güven yok oldu.”
Bizim bankaların durumu iyi
John Ferraro, Türk bankalarının konservatif/riskten çekinen politikalarının ülkenin bu krizden daha fazla zarar görmemesini sağladığını söylüyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’ye enerji ve turizm alanlarında yabancı sermaye girişlerinin başlayacağını, yabancı sermaye yatırımları için Türkiye’nin cazibesinin artacağını tahmin ediyor.
Euro’nun güven ve değer yitirmesini, kriz sonrası büyük tartışmalara rağmen hâlâ ülkelerde ve finansal sistemde saydamlık gerçekleştirilememesine, finansal sistemi disiplin altına alacak ve küresel olarak uygulanacak düzenlemelerin (düzenleyici regulasyonların) uygulamaya konulamamasına bağlıyor.
Ferraro‘yu dinledikten sonra, BDDK’nın ve Merkez Bankası‘nın yayımladığı raporları okuyarak bankalarımızın başka ülkelere göre neden daha iyi durumda olduğunu anlamaya çalıştım. Gördüm ki;
- Bizim bankalar ortalama olarak özkaynaklarının 8.5 katı aktif yaratırken, Fransız, Alman, İngiliz bankaları 22-23 kat yaratıyor. AB bankaları ortalaması 35 kat.
- Bizim bankalarımızın sermaye yeterlilik oranları (sermayelerinin toplam yükümlülüklere oranı) yüzde 20 iken AB bankalarında yüzde 10 dolayında.
- Bizim bankalarımızın kredilerinin milli gelire oranı yüzde 43 iken bu İngiltere’de yüzde 282, Almanya’da yüzde 129.
- Avrupa bankalarının kredilerinde borç krizine düşen bankaların riskli kredileri ağırlıklı. Bizim bankalarımızda bu risk yok.