Önümüzdeki günlerde IMF ile ilişkiler gündemin "gene" en önemli konularından biri olacak.
Sanmayınız ki, Türkiye'nin ödemeler dengesi açığı (olağan döviz gelir giderleri açığı) IMF'nin yardımı olmadan çözülemez. Sanmayınız ki, IMF yeşil ışık yakmaz ise, Türkiye döviz bulamaz. Sanmayınız ki, IMF olmadan Türkiye belini doğrultamaz. Sanmayınız ki, Türkiye ile IMF anlaşmaya varır ise gürül gürül döviz akar. Bu dövizlerle Türkiye iç borcu da temizler, dış borcu da...
O halde, bu IMF işi acep neden gündemden bir türlü düşmez ve de ısıtılıp ısıtılıp önümüze gelir ki?
(1) IMF'nin işi yok. IMF kendine iş bulmak, vakit doldurmak zorunda. IMF'nin Türkiye masasında çalışıp, ekmek yiyen (daha doğrusu havyar yiyip, viski içen) değişik milletlere mensup çok sayıda (yüksek maaşlı) uzman var. Bunlar Türkiye'ye gelip gidecek ve de Türkiye'yi çok, çok, çok, hem de pek çok "sorunlu ülke" gösterecek ki, maaşlarını almaya devam etsinler.
(2) Bizim bürokratlar, giden politikacıya, gelen politikacıya ülkenin sorunlarını anlatmaktan bıktı... Ekonomiden sorumlu hükümetler, başbakanlar, bakanlar, partiler, politikacılar üç günde bir değişiyor. Her gelen kendine göre "ahkam" kesiyor. Bizim bürokratları hafife alıyor. Sorunların ciddiyetini anlamıyor. Buna çare olarak bizim bürokratlar IMF'yi kullanıyor. IMF'yi "başöğretmen" koltuğuna oturtuyor. "- IMF bize bunu söyledi. IMF bizden bunu istedi. IMF şunu yapmazsanız kötü olur dedi. IMF şu programı verdi" diyerek IMF'yi bir baskı unsuru olarak kullanıyor.
Günümüzde IMF sadece ekonomisi çöken ülkelerle, ödeme güçlüğüne düşen ekonomilerle uğraşıyor. Bizim gibi yapısal sorunları olan ülkelere sadece "nasihat" veriyor.
IMF'nin klasik "nasihat" reçetesi: (1) Devalüasyon yapın, (2) Gümrükleri açın, (3) Bütçeyi denkleştirin şeklinde üç maddeden ibaret basit bir reçetedir.
Bizim bürokratlardan öğrendiğini bize satan, (daha doğrusu bizim bürokratlara yardım etmek için, onlardan öğrendiğini reçete olarak tekrarlayıp duran) IMF uzmanlarının şimdilerde ağızlarına sakız ettikleri önlemler şunlar: (1) Denk bütçe, (2) Bankalar Kanunu'nun değiştirilerek bankaların denetiminin sağlanması, (3) Sosyal güvenlik reformu için ilk aşamada emeklilik yaşının yükseltilmesi, (4) Özelleştirmenin hızlandırılması, (5) Tarım ürünlerinde fiyat destekleme uygulamasına son verilmesi.
Biz döviz fiyatını her gün ayarladığımızdan devalüasyon yapın diyemiyorlar. Biz gümrükleri daha önceden açtığımızdan koruma duvarını indirin diyemiyorlar. Onların yerine bunları söylüyorlar. Bunları da IMF istediği için değil, yapmamız gerektiği için yapmamız gerek...
Ama bizim politikacılarımız bunların faturasını üstlenmekten kaçındığından IMF faktörü devreye giriyor.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025