SEKA işçilerinin ve de sendikanın mücadelesine arka çıkanlar, yollara dökülenler, gösteri yapanlar, yazı yazanlar inandılar ki, işçiler ve sendika (1) Özelleştirme politika ve uygulamalarına karşı çıkıyor. (2) SEKAnın parça parça satışını ve de İzmit fabrikasının kapatılmasını önlemeye çalışıyor. (3) İzmit fabrikasının, İzmit ekonomisi için önemine inandıklarından fabrika yıkılarak yerine park yapılmasın, diyor. (4) İzmit fabrikasında bulunan yepyeni makinelerle ülke ekonomisine katkıda bulunmak, üretimi sürdürmek istiyor.Halbuki onlar ihbar ve kıdem tazminatlarını aldıktan sonra, İzmitte bir kamu kuruluşunun bordrosuna girmekten başka bir şey istemiyorlarmış. Belediyenin işçi bordrosundan ayda 1 milyar TL maaş almaya razı oldular. SEKAnın "O, yepyeni ve üretim yapılabilir" dedikleri makinelerinin hurdaya gitmesine, "O, yaşamalı dedikleri fabrika binasının yıkılmasına", fabrikanın, parka dönüşmesine razı oldular... "Bizim kanımızda SEKAnın kanı dolaşıyor" diyen fabrika işçileri, yıkılacak fabrikanın yerine yapılacak belediye parkında, belediye işçisi olarak, çimleri sulamaya, yolları süpürmeye razı oldular.Şimdi denilecek ki, "Sen SEKA işçisi olsaydın ne yapardın? İnsanların işsiz kalmasını mı istiyorsun?" İnsanların ekmek parasını düşünmelerinden, işsiz kalmamak için mecbur kaldıklarında her işi küçümsemeden yapmalarından doğal bir şey olamaz.Yanlış olan, bu arayışa başka kılıflar geçirilmesi, "Vatan, millet, Silistre" nutku atarak halkı başka yönlere çektikten sonra, halkın gücünün basit pazarlıklarda kullanılmasıdır.İşçiler ve sendika, "İzmit fabrikası kapatılamaz. Bu fabrikanın İzmit için ekonomik önemi var. Bu fabrikanın makineleri yepyeni. Bu fabrika ufak bir parasal destekle özel sektör tesisleriyle rekabete girebilir" iddiasıyla ortaya çıktıklarında Başbakan, "İzmit tesislerini sendikaya bir kuruş bedel ile satalım. Sendika işletsin" dedi. Sendikadan ve işçilerden ses çıkmadı. Hükümet, işçilere diğer SEKA fabrikalarında iş teklif etti. İşçiler, "Biz İzmit fabrikasını terk edersek fabrika kapanır. Onun için bir yere gitmeyiz" dedi. Ama sonuçta (bazı gazete manşetlerine göre), "mutlu çözüm"e ulaşıldı. Mutlu çözüm şu: İşçilere ihbar ve kıdem tazminatları ödenecek. İşçilere İzmit Belediyesi iş verecek. Belediyenin işçiye mi ihtiyacı var, parası mı çok. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Danışmanı Ömer Polat diyor ki, "Belediyenin 3.149 işçisi vardı. Yeni yasayla belediye sınırı genişledi. 600 işçi daha bordroya girdi. Köy Hizmetleri belediyeye bağlandı, 450 işçi de oradan geliyor. SEKAdan da 706 kişi gelecekmiş. Kocaeli Belediyesinin ihtiyacı olanın 3 misli işçisi oldu."SEKA işçilerinin belediyeye aylık maliyeti 1.5 trilyon lira. Kocaeli Belediyesi, Türkiyenin borcu en fazla olan belediyesi. 4.5 milyar dolar borcu var.Belediyelerin ödeyemediği borcu, ödeyemediği işçi ücretlerini devlet ödüyor. Devlet kim? Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey Amcam ve İşçi Memed Kardeşim...Bu sona "mutlu son" denilebilir mi? Bundan sonra sendikaların ve işçilerin benzer mücadelelerinde kamuoyu aynı desteği verebilir mi? Ben bilemiyorum... guras@milliyet.com.tr SEKA işçileri de, sendikaları da (kusura bakmasınlar bu yazdıklarıma, ama gerçek o ki) fabrikayı sattı. Sadece fabrikayı değil, onları destekleyenleri de (bu arada beni de) sattı.