Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Sabahtan akşama, akşamdan sabaha, "ağzımıza sakız" ettik. Çenemiz durmuyor: "Politikacılar cepçi. Bakanlar ve hatta başbakan bile menfaat karşılığı iş yapıyor. Bürokratlar rüşvet alıyor. İşadamları vurguncu. Ekonominin yarısı 'yeraltı ekonomisi'. Ortalıktaki paranın yarıdan fazlası 'karapara'. Bankacıların tamamı hortumcu. Santral kuranlar devleti soyuyor. Yol yapanlar avanta alıyor. Yolsuzluk diz boyu..."
Bunları kim söylüyor? Biz söylüyoruz... Bir defa mı söylüyoruz... Hayır devamlı tekrarlıyoruz. Bu söylenenlerin "belgesi" yok ama, bizler bunları inanarak söylüyoruz.
Biz bunları söyleyince yabancılar ne yapsın? Bunlar metre ile ölçülebilen, kilo ile tartılabilen, rakama dökülebilen bulgular değil ki... Bunlar "değer yargıları"... Bunu da en iyi, o ülkede yaşayanlar, "eli taşın altında olanlar bilir" diyerek yabancılar da Türkiye'yi bu gözle değerlendiriyor.
Bir örnek vereyim. Dünya Bankası Türkiye temsilciliği, "Türkiye Hakkında Değerlendirme Raporu" hazırlıyor. Dünya Bankası Türkiye temsilcisi rapor taslağı hakkında bilgi verirken, "Dünya Bankası, Türkiye'de kamuoyundaki algılamaya göre rüşvet ve yolsuzluğun, enflasyondan ve işsizlikten sonra üçüncü büyük ekonomik sorun konumunda olduğunu belirledi" diyor. (a.a./5 Kasım 2003)
Dikkat buyurunuz, Dünya Bankası'nın yakında dünyaya dağıtılacak raporunda "Türkiye'de rüşvet ve yolsuzluğun, enflasyon ve işsizlikten sonra üçüncü sorun olduğu bulgusunun kaynağı ne?" Bir ölçü mü var, belge mi var? Hayır... "Türkiye'deki kamuoyundaki algılama" böyle...
Türkiye'de hiç mi "yolsuzluk", hiç mi "rüşvet" yok?.. Var... Ama ne ölçüde? Dünyanın en rezil ülkesi biz miyiz? Biz değiliz ama, "Bizden kötüsü yok" diyerek yabancıları inandırdık. Bu yazının altında BMI (Business Monitor International) isminde bir araştırma kuruluşunun para ile satılan ve dünyanın her ülkesindeki yatırımcıların, bankacıların, işadamlarının izlediği son yayımlanan Türkiye raporundan aktardığım bir tablo bulacaksınız.
Ortadoğu ülkelerinin "işadamı gözlüğü ile" en rezil ülkesi, en düşük not alan ülkesi Türkiye!.. Değerlemede milli gelir rakamına, sanayideki alt ve üstyapıya, üretim gücüne bakılmıyor... Değerlemeye esas olan "sübjektif değerler", genelde o ülke insanının algılamalarını yansıtıyor: "Uzun ve kısa dönemde politik yapıdaki istikrar ve güven, uzun ve kısa dönemde piyasadaki bekleyiş, piyasanın canlılığı ve güvenirliği... Bunlara ayrı ayrı not veriliyor. Sonra bu notlara göre ülke notu belirleniyor. Tabloya bakınız ve üzülünüz. Türkiye İran, Ürdün, Lübnan, Suriye gibi ülkelerden de rezil durumda. Ortadoğu ülkeleri listesinin en sonunda.
Derecelendirilen 94 ülke arasında baştan 70'inci sırada... İnsaf, bu kadar da olmaz... Ama ne yapalım ki "kendimiz ediyoruz, kendimiz buluyoruz". "Biz kötüyüz, biz kötüyüz" diyerek direndikçe, karşımızdakiler ne yapsın?