Üst gelir grubunun alışveriş ettiği Akmerkez canlı idi. Ünlü bir giyim firması yüzde 50 tenzilat ile satışa başlamış. Bir pantolon almak için dükkâna girdim. Satış elemanı, "Kalabalık, kuru kalabalık. Gezmeye gelen var. Satın alan yok" dedi. Bir başka dükkânda beni uyardılar. "Hocam, Akmerkez'de kiminle konuşsanız, satış yok. Dükkân kirasını çıkaramıyoruz, diye yakınır. Ama boşalan dükkânları kiralamak için sırada yüz kişi bekler. Bu işe akıl ermez" dediler. Bayram öncesi İstanbul'un ünlü alışveriş bölgesi Mahmutpaşa'da alışılmış bayram canlılığı yoktu. Orta ve alt gelir grubunun alışveriş yaptığı Hürriyet Çarşısı ve Havuzlu Han'da esnafla konuştum. "İşler çok kötü" diye yakındılar. Mahmutpaşa esnafından dostum Kürkçü Mustafa'ya "Durum nedir?" diye sual eyledim. Cevabı ilginç idi: "Abi, bizim buranın esnafı benimle konuşurken de, işler çok kötü, diyor. Bir de bakıyorum otomobillerini yenilemişler. Yepyeni gıcır gıcır Mercedes ile evlerine dönüyorlar." Bayram öncesi yolları boş görünce, bir dostuma, "İnsanlar, parasızlık ve de kuş gribinin moralleri bozması nedeniyle sokaklara çıkmaz olmuş. Evlerine kapanmış" diyecek oldum. Gülerek cevapladı: "Atatürk Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı uçakla tatile gidenlerle dolu. Sadece havalimanları dolu değil, havalimanlarına giden yollarda arabalar kuyrukta bekliyor. Otobüslerde yer bulmak imkânsız. Sen neden söz ediyorsun?"Düşünmeye başladım... Ben neden söz ediyorum? Benim kafamı karıştıran ne? Herhalde bu ülkede birbirine zıt iki yaşamın varlığı... Bu iki yaşamdan hangisine bakacağımı bilememenin şaşkınlığı... Bayram tatilinde (ve de her türlü tatilde) sıcak bir ülkede denize girmek veya karlı bir ülkede kayak yapmak için uçak ile yurtdışına çıkma imkânına sahip kişilere bakarak "mutlu" olmak varken... Acaba ben, neden fakirlikten ve de bilgisizlikten hastalıklı tavuğu keserek yemek zorunda olanlara bakarak "dertleniyorum". Kavun yiyenler Sayın okuyucularım, depremler, felaketler, Doğu ve Güneydoğu'da ve de Anadolu'nun birçok unutulmuş köşesinde yaşayan milyonlarca Türk'ün fakirliğini, bilgisizliğini, unutulmuşluğunu gözler önüne getiriyor. Tuzu kuru olanlar neyin ne olduğunu ancak o zaman anlıyor. Sonra hemen unutuyor.Bayrampaşa'da bir kahvehanede bana sorulan ve cevaplayamadığım bir soru ile bu yazıyı bitireceğim. Çay içerken yaşlı Karadenizli bir vatandaş, "Hoca" dedi, "Bu göçmen kuşlar yıllardır bizim memleketin üstünden geçerler. Bizim memlekette yıllardır tavuklar, hindiler, kazlar, ördekler sokaklarda dolanır. Bunca yıl bir şey olmadı da, neden bu yıl kuş gribi bizi vurdu? Bu göçmen kuşlar başka ülkelerde de uçuyor. Başka ülkelerde de sokakta, tarlada dolaşan kanatlı hayvan var. Neden o ülkelerdeki kanatlılar kuş gribine yakalanmıyor?" guras@milliyet.com.tr Kelek yiyenler