Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bundan sonra bu kuruluşları blok olarak alacak güçte yerli sermaye grubu yok. Yabancılara satarsak, (1) Çok ucuza satabileceğiz. (2) Satın alanlar coşturmak, koşturmak için almayacak. Pazarı kontrol için alacak.Bu durumda mecburen, bu iki kuruluşun hisse senetlerini halka arz edeceğiz. Bu iki kuruluşu, KİT statüsünden, halka arz yoluyla çıkarabileceğiz. İşte bunun içindir ki, bu noktadan sonra bu iki kuruluşu halka arz yoluyla özelleştirmek "uzmanlara göre", ülke ekonomisi için daha da isabetli bir karar olacak. Sektörü tanıyanlar diyor ki, "Biz ham petrolü dışarıdan taşıdığımız için rafineri ve petrokimya birlikteliği (entegrasyonu) kaçınılmaz bir zorunluluktur. Petrokimya tesisinin kullandığı tüm girdiler rafineri çıkışlıdır. İşte bunun içindir ki, Tüpraş ve Petkim yan yana kuruldu. Birbirine borularla bağlandı. Ama zamanla bu iki kurum arasındaki bağlar kesilmeye başlandı. Bundan ülke zarar gördü. Görüyor."Bu işi bilenlerin anlattığına göre yeni rafineri ve petrokimya yatırımları artık enerji kaynağının bulunduğu ve işçiliğin ucuz olduğu Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine kayıyor. Ciddi firmalar, petrol bulunmayan Türkiyede Petkim ve Tüpraş gibi küçük kapasiteli ve hantal tesislere para bağlamak istemiyor. Bu tesisleri büyütmeye para harcamak istemiyor. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının başına yapacakları yatırımlarla Türkiye pazarına girmek yabancı yatırımcılar için daha cazip. Petkim ve Tüpraşın "blok satış şeklinde" yabancılara satışına çalışılacak yerde, hisse senetlerinin yüzde 50sinden büyük bölümünün halka arzı yoluyla özelleştirilmesini savunanlar şunları söylüyor: "Bu iki kamu kuruluşunun günümüz rekabetinde coşmasını ve koşmasının önündeki iki engel (1) Devlet personel rejimi ile (2) Devletin karışık denetim mekanizmasının baskısıdır. Sermayenin yüzde 50den fazlasının özel sektöre geçmesiyle bu iki sorun çözülecek, tek bir sorun kalacaktır: Politikacıların yönetimi belirleme sorunu. İyi niyet olur ise bu sorun çözülebilir."Petkimin durumunu bilenler diyor ki, "Petkim gibi kuruluşlar 17 yıldan beri özelleştirilmeyi bekliyor. Bu uzun sürede nasıl olsa satılacaklar denilerek bu kuruluşlara yatırım yapılmadı. Kuruluşlar eskidi. Kapasite artıramadı. Ekonomik ölçeğe ulaşamadı. Pazarlarını kaybetti. Rekabet güçlerini kaybetti. Personel yaşlandı. Mevcut personelin kıdem yılı 25 yıla dayandı. Buna karşılık bu kuruluşlar yeni, genç insan kaynağından mahrum kaldı. Bu 17 yıl süresinde yönetim ağırlığı ve karar yetkisi Ankaraya odaklandı."Özelleştirme için bekleyen bu kuruluşların her şeye rağmen, olumsuz şartlara rağmen verimli duruma getirilebileceğini ileri sürenler Petkimde son yıllardaki olumlu gelişmelere işaret ediyor. "Petkimde 2004ün başından itibaren yeniden yapılanma çalışmaları başlatıldı. 2003te 215 trilyon zarar eden kurum, bu yılın ilk altı ayını 100 trilyon kârla kapattı. 2005 yılı kâr hedefi 250 trilyon lira. Teknoloji yenileme, maliyet düşürme, kapasite artırma amacıyla kendi imkânlarıyla bu yıl 100 milyon dolarlık yatırım hedef alındı.""Halka arz şeklindeki özelleştirmelerde" yönetimi belirleme gücünü politikacılar ellerinde tuttuklarından, ben bu tür özelleştirmeye karşıyım... Ama, Petkim ile Tüpraşın özel durumu gerçekten uzmanların anlattığı şekilde ise, yapacak başka şey kalmamış demektir. guras@milliyet.com.tr Tüpraşın yabancılara satışı için B planından söz ediliyor. Hisse senetlerinin blok olarak (bu defa) açık artırmayla satılacağından söz ediliyor. Gerçekçi olalım, Petkim ve Tüpraşın hisse senetlerini blok olarak yerlilere veya yabancılara satmak şansımızı yitirdik. Biz bu iki kuruluşu neden "özelleştiriyorduk"? Özel sektör statüsünde bunlar daha verimli çalışır, büyür, coşar, koşar diyorduk. Bunlardan gelecek parayla borçları öderiz diyorduk.