Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Pump priming, talep azalması sonucu "geberik" hale gelmiş piyasaları hareket geçirmeyi sağlayacak bir politikaya verilen isimdir.
Önce bilmeyenlere, duymayanlara "pump priming"in ne olduğunu anlatayım. Eski günlerde kuyulardan su çekmek için "el tulumbaları" kullanılırdı. El tulumbası denilen şey, kalın, dökme demirden yapılmış geniş bir silindir içinde yukarıya aşağıya inip çıkan bir pistondur. Kolunu indirip, kaldırdıkça silindir içindeki piston da yukarı ve aşağıya hareket eder. Yukarıya çıkarken hava ile birlikte kuyudan suyu emer. Aşağıya inerken de suyu öndeki oluktan kovaya boşaltır.
Pistonun, silindir içinde yukarı aşağı hareket ederken hava kaçırmaması için, pistona iyice yapışması için deriden geniş bir conta kullanılır. Güneş altında kalan el tulumbalarının dökme demir gövdesi kızar. Bu deri contası kurur. Tulumbanın kolu ne kadar indirilip kaldırılsa piston hava kaçırdığından kuyudan su çekmez.
Bu durumlarda bir yerlerden bir kova su bulunur, o su tulumbanın tepesinden içeriye, pistonun inip çıktığı silindirin içine boca edilir. Bu arada tulumbanın kolu indirilip kaldırılır. Üzerine su boca edilen piston inip çıkarken kuruyan deri yumuşar. Üzerindeki suyun da etkisi ile piston hava kaçırmadan kuyudan suyu emmeye başlar. Tulumbayı çalıştırmak için üzerine boca edilen o bir kova su "can suyu"dur. O su olmadan kuruyan pistonlar su çekmez. Tulumba işe yaramaz.
Pump priming İngilizce bir deyimdir. Tulumbaya can suyu vermek anlamında kullanılır.
Feridun Ergin Hoca’nın anlatımıyla "durgunluk dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak amacıyla piyasaya satın alma gücü çıkartılmasını ve kamu harcamalarının artırılmasını hedef alan tedbirler bütününü" ifade eder.
Ekonomi uzmanları, durgunluk dönemlerinde piyasayı canlandırmak için devletin piyasaya para sürmesini, tulumbayı işletmek / çalıştırmak için tulumbaya boca edilen bir kova suya benzetir.
Pump priming, para musluklarını sonuna kadar açmak, devamlı para basmak, bütçe açığını devamlı hale getirmek, önüne gelene para dağıtmak değildir.
Pump priming, su çekmeyen tulumbayı çalıştırmak için bir kova suyu gözden çıkarmak demektir. Tulumba çalışır, kuyudan su çekmeye başlar ise, akan sudan o bir kovayı tekrar doldurmak imkanı her zaman vardır.
Pump priming politikasını benimseyenlerin kullanabilecekleri değişik tedbirler vardır. Örneğin Merkez Bankası reeskont mekanizması ile bankaların kredilerini ucuzlatır ve artırır. Merkez Bankası, bono ve senet satın alarak piyasaya para salar. Üretici kuruluşların vergileri ertelenir. Bütçenin bir yıl açık vermesi göze alınır.
Pump priming, ünlü Keynes isimli iktisatçının savunduğu ekonomiye devlet müdahalesinin farklı bir anlatımıdır. Keynes’e göre, "piyasa devlet için değil, devlet piyasa için vardır. Piyasa kendi imkanlarıyla durgunluktan çıkamıyor ise, devlet kamu harcamalarını artırarak durgunluğu sona erdirmek, üretimi harekete geçirmek sorumluluğunu taşır."
İster "pump priming" deyiniz, ister Keynesçi politikalar deyiniz, kamunun piyasaya (bir defalık için bile olsa) para salması enflasyonu harekete geçirir. Döviz fiyatını artırır. Kolay ve iyi bir iş değildir.
Sayın okuyucularım, "Madem öyle, bu yazının ne gereği var?" diyerek sual eyleyecekler. Ben de hatırlatacağım: "Ateş yakar, su boğar". Ateş yakıyor, su boğuyor diyerek ateşi ve suyu kullanmıyorum diyemezsiniz. Önemli olan ateşi yakmayacak, suyu boğmayacak şekilde kullanmaktır... Aynen başkalarının yıllardır kullandığı gibi...