Turkcellin satışı, olan bitenin ne başıdır, ne sonudur. Haberleşme (telekomünikasyon) sektöründe özelleştirme uygulamasında önce PTTnin "P"si (posta hizmetleri) özelleşti. Dağıtım işi (lojistik adı altında) önce yerli şirketlerce yapılmaya başlandı. Sonra yabancı şirketlerin hakimiyetine girdi. Cep telefonu işi önce Turkcell, Telsim gibi yerli şirketlerce başlatıldı. Sonra İtalyanların Ariası geldi. Ardından devreye Aycell girdi. Derken önce Aycell, Aria ile birleşti. Şimdi Turkcell yabancılara satılıyor. Ardından Telsimi yabancılar alacak. PTTnin "T"si (Türk Telekom) yabancılara satılmak üzere...Ereğliyi yabancılara satacağız... Tüpraşı yabancılara satacağız... Demek ki, haberleşme (telekomünikasyon) sisteminden sonra demir çelik ve rafineri tesislerini de yabancılara satmak üzereyiz.Bir ara açıklamaya gerek var. Burada tartışılan, yabancı sermayenin ülkeye gelerek sabit sermaye yatırımı yapması, yeni teknoloji ve ek üretim ve istihdam imkanı sağlaması değildir. Bunu yıllardır dört gözle bekliyoruz... Biz yabancılar gelerek bizim yapamadığımızı yapsınlar diye beklerken onlar geliyor, bizim yılların birikimiyle yapabildiklerimizi satın alıyor. Turkcellin yabancılara satılacağı duyulunca, "Oh... Oh... Dolarlar geliyor... Oh... Oh.... Borsa yükselişe geçiyor... Oh... Oh... Ardından Yapı Kredi de satılacak... Oh... Oh... Karamehmet nasıl da teslim bayrağını çekti (!)" diye sevinenler, olan bitenin (veya resmin bütününün) sadece bir noktasını görenlerdir. Sayın okuyucularım, yabancılar bizim sütçülerin, yoğurtçuların, şekerlemecilerin, gazozcuların, sucuların işlerini satın aldı. Umursamadık... Şimdi kamunun ve özel sektörün yılların birikimiyle ortaya çıkardığı büyük şirketler ve bankalar da teker teker satılıyor...İyi de... Biz ne yapacağız? Bizim ekonomi politikamızın hedefi nedir? Bizim sanayileşme, kalkınma, istihdam stratejimiz nedir? Biz yabancıların teker teker satın aldığı kendi kurduğumuz fabrikalarda "ucuz düz işçi" olarak çalışarak mı yaşayacağız? Her şeyin ötesinde bizim milli bir sanayi politikamız olmayacak mı?Yabancı sermayeye evet.. Yabancı sermaye ülkeye gelsin, sabit sermaye yatırımı yapsın. Ama yerli sermaye ile devletin ve özel sektörün ortaya çıkardığı belli başlı ekonomik birimler yabancı hakimiyetine girerse, bu ülkede devlet nasıl bir yatırım, üretim, istihdam ve büyüme politikası sürdürebilir? Devletin ekonomiyi yönetmede ne gücü olabilir? Yabancı sermaye, küresel pazarlara dönük hesaplar içindedir. Bundan doğal da bir şey olamaz. Yabancı sermaye Türkiyede sabit sermaye yatırımı yapacak yerde bir Türk şirketini satın alıyor ise, (doğal olarak) bir "pazar hesabı" içindedir. Bilançosunu süslemek için şirket alır. İhracat rekabetini önlemek için şirket alır. Bu durumlarda satın aldığı şirketi büyütmez, hatta kapatır. Kar - zarar, büyüme gibi kaygılar ön planda değildir. Önemli olan, küresel hesaplardır. Her şeyi satıyoruz Okuyucularımdan Serdar Aytamanerden bir mesaj aldım. Diyor ki: "37 yaşındayım. Yazılım yapan küçük ölçekli bir bilişim firmasının ortağıyım. Turkcell de müşterilerimiz arasında. Altı yıldır Turkcell için teknoloji geliştiriyor, üretiyoruz. Turkcellin satış haberi duyulduğunda Turkcellde yeni bir teknoloji gelişimini hedef alan bir proje üzerinde çalışıyorduk. Şaşırdık kaldık. Yüksek teknoloji kuruluşu yerli sermaye hakimiyetinde değilse, hızla gelişen iletişim sektöründe yerli teknolojinin gelişmesinin önüne set çekilir. Turkcellin dünya çapında şirket haline gelmesinin ardında çalışanlarının sürekli geliştirdikleri teknoloji var.Emekli olduktan sonra on yıl Aselsanda çalışan Tümgeneral Aytekin Ziylanın 20 Mart 2004 tarihinde Cumhuriyetin Bilim ve Teknik ekinde bir yazısı yayımlandı. Aytekin Ziylan diyor ki: "... ulusal teknolojinin gelişebilmesi için ulusal şirketlerin varlığı gerekir. Ulusal şirket yok ise, ulusal teknolojinin gelişmesine de özel sektör katkıda bulunur ve ne de devlet teşvik edebilir. Telekom veya Tüpraş yabancı sermayeye satılınca, bu şirketlerin bulunduğu sektörlerde teknoloji geliştirerek ulusal katma değeri artıracak, rekabet üstünlüğü olan yeni ürünleri geliştirmeye dönük teknolojiyi kim araştıracak, kim geliştirecek?" Üretenler kime çalışacak? Turkcelllin yabancılara satışı haberleri üzerine Aytekin Ziylan bir mesaj gönderdi. Diyor ki: "Türkiyede telekomünikasyon sektöründe üretim yapan üç büyük şirket (Alcatel Teletaş, Netaş, Siemens) yabancı ortaklı şirketler. Türk Telekomun satışı gündemde. Avea yabancı ortaklı. Turkcellden sonra Telsim de yabancılara satılınca telekomünikasyon alanında ulusal teknoloji geliştirilmesini destekleyecek ve bu teknolojilerin ürüne dönüştürülmesini sağlayacak ulusal bir kuruluşumuz olmayacak.Aytekin Ziylan, bir de örnek veriyor... "Fransız telekom şirketini ziyaret eden bir Türk uzman, teknoloji departmanındaki düğün bayram havasını görünce şaşırmış. Anlatmışlar... Bizim şirket bir başka ülkede ihale kazandı... Demek ki, bundan sonra bize iş yağacak... Biz burada onlar için teknoloji geliştirerek satacağız..." İşte bu örnek gösteriyor ki, bizim kurduğumuz yabacıların satın aldığı şirketler bize ek imkan sağlamayacak. Ana şirket için çalışacak.Sayın okuyucularım, bu yazıyı Turkcellin satışını önlemek, "Turkcell satılmasın da ne olursa olsun" demek için yazmıyorum.Turkcell örneğinden yola çıkarak, özelleştirme ve borç tasfiyesi yoluyla "zorunlu" ve de özel sektördeki yatırımı nakte çevirme çılgınlığı sonucu "gönüllü" satışlar sonucu, Türkiyenin belli başlı büyük kuruluşlarının yabancılar tarafından satın alınmasının sonuçlarının ne olacağını anlatmaya çalışıyorum. Bir sanayi stratejisi, bir gelişme stratejisi olmadan sektörlerin mevcutların satışı sonucu yabancı sermayenin eline geçmesinin ortaya çıkaracağı sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Türk şirketi kalmıyor Bu tür yazılardan sonra mesajlar yağar, "Eleştirmek kolay, önerin nedir?" diyerek sual edenler olur. Benim önerim önemli değil. Dünyada bu işler nasıl olup bitiyor, onlara bakmak yeter. Kapitalist sistemin en gelişmiş ülkelerinde bile büyük kuruluşların hisse senedinin yabancı şirketler tarafından satın alınması ülke politikaları açısından değerlendiriliyor. Almanyada Volkswagen hisse senetlerinin bir bölümünün yabancılara satışı gündeme geldiğinde kıyamet koptu. Her ülke bankacılık, otomotiv gibi önemli sektörlerde yabancı sermayenin en çok ne ölçüde pay sahibi olabileceğini belirliyor. Bu tür davranışların yabancı sermaye düşmanlığıyla, sermayenin serbest dolaşımını engellemekle bir ilgisi yok. Bizde ise yabancı alıcılar hükümete şartlar dikte ediyor... guras@milliyet.com.tr Dünyadaki örneklerine bakmak lazım