Sayın Babacan’ın dün açıkladığı program, iktisatçıların ve yabancı gözlemcilerin alkışlayacağı bir programdır. Bütçe denkliğine, daha az borçlanmaya odaklanmış bir programdır.
Geliniz görünüz ki, başka ülkelerde olduğu gibi, bizim ekonomide de yangın var. Yangını söndürmek için alevlerin üzerine su dökmek zorundayız. ABD Hazinesi dolar basarak, ABD Merkez Bankası ile diğer ülkelerin merkez bankaları piyasaya para salarak yangını söndürmeye çalışıyor. Bizim yangını unutarak su hesabı yapmak lüksümüz olmamalıdır.
Sayın Babacan açıkladı: Milli gelir (üretilen mal ve hizmetlerin parasal-katma değeri) 2008 yılında 735 milyar dolardı. 2008 yılında 608 milyar dolara düşüyor.
Demek ki, bu kriz döneminde üretimde çok, hem de çok büyük düşme olmuş. 2008 yılında kişi başı üretim (gayrisafi yurtiçi hasıla) 10.436 dolardı. 2009 yılında 8.456 dolara düşüyor.
Üretimi artırmalıyız
Üretim düşünce gelir düşer. İşsizlik artar. Ülke ve insanlar fakirleşir.
İşte bunun için, krizden çıkmaya, üretimi artırmaya yönelik bir programa ihtiyacımız var.
Hükümetin “Özel sektör kendi kendine bu krizden çıkar. Üretim kendiliğinden artar” politikasını benimsediği anlaşılıyor.
Ülkede üretimin artması talebin artmasına bağlıdır. (1) İç talep artamıyor. Kriz gelirleri düşürdü. Piyasada alım gücü azaldı. (2) Dış talep nazlandı. İhracatın canlanması döviz kuruna bağlı. Programa göre, 2010 yılında dolar 1.60 TL olacak. Bu döviz kuru ihracatı değil, ithalatı coşturur.
2009 yılında özel sektör yatırım yapmadı. 2010 yılında talep coşmadıkça, üretim ve kapasite kullanımı artmadıkça özel sektör yatırım yapmayacaktır. Özel sektör beklenen ölçüde yatırıma başlayıncaya kadar yatırımdaki uçurumu devletin kamu yatırımlarını artırarak kapatması zorunludur. Bu ise bütçeden ekonomiyi harekete geçirecek üretim artışını tetikleyecek harcamaları artırmayı gerekli kılar.
Desteksiz olmaz
Eğer hükümet üretimi artırma önceliğini unutur, mali disiplin ilkesine ağırlık vererek bütçe gelirlerini artırmaya, bütçe harcamalarını sınırlamaya giderse talepte beklenen canlanma gerçekleşemez.
Krizden kurtulmak, yangını söndürmek önceliği içinde (sadece yangın söndürülün-ceye kadar/normal koşullar gerçekleşinceye kadar) bütçe açığından ve iç borcu artırmaktan korkmamak gerekir. Üretim artışı başlarsa, devletin bütçe gelirleri de artar. Bu sayede kriz döneminin borç faturası önlenebilir.
Sayın Babacan anlatmıştı. ABD’de Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke’ye sormuş: “Boyuna dolar basıyorsunuz. Bunları sonra nasıl toplayacaksınız?” Bernanke cevaplamış: ”Bizim önceliğimiz krizden kurtulmak. Kriz bitsin, dolarları ne yapacağımızı o zaman düşünürüz.”
Bizim derdimiz de bu. Bakınız, bizim 2007 yılında milli gelirimiz 658 milyar dolar, 2008 yılında 735 milyar dolardı. 2009 yılında 608 milyar dolar olacak. 2010 hedefi 641 milyar dolar. Eğer üretim canlanırsa, 2010’da bile 2007 yılı üretimin/gelirinin gerisinde olacağız. Bu üretimle kime iş buluruz, kime aş buluruz?
(Not: Bu program IMF’nin ve dış finans çevrelerinin beğeneceği programdır. IMF bu programa destek verecek, dış finans çevreleri kesenin ağzını açacaktır. Gerekli düzenlemeler yapılmazsa, dışarıdan girecek sıcak döviz, doların fiyatını aşağıya çekecek, ihracatçı daha fazla zorlanacak, ithalat ucuzlayacaktır.)