Bolton’u durdurmak imkânsız

9 Mayıs 2019

Mahallede bir kabadayı vardır; geleni geçeni tehdit eder. Mahalleli “Şerrine lanet!” diyerek, bulaşmaz, “Efendilik bizde kalsın” der. “Belki ailesi uyarır, yola getirir” denir. Ama kolektif bir öfke kabarır, kabarır ve sonunda çok güçlü kuvvetli olmasa da mahallenin en efendi kişisi tokadı bir aşk eder ki kabadayı da beğenir.

1983’te, Lübnan’da iç savaş vardı. Hıristiyan Müslüman’ı, Müslüman her zaman olduğu gibi Müslüman’ı, İsrail her ikisini de katlediyordu. İsrail Lübnanlı Şiiler ile Filistinli mültecilerin bulunduğu Sabra ve Şatilla kamplarında korkunç bir katliam yapmış, kadın-çocuk dahil 450 kişiyi katletmişti. (Bu sayının 3 bin 500’e ulaştığına dair belgeler de vardır.)

ABD, daha sonra defalarca tekrar edeceği gibi, Birleşmiş Milletler’e bir Çokuluslu Barış Gücü kurdurmuş; bu kuvvete göstermelik, Fransız ve İtalyan askerinin yanı sıra, kendisi de 2.200 kişilik bir birlik göndermişti. Yine her zamanki gibi, ABD askerlerinin görevi, İsrail’i korumak ve İran’ın desteklediği Lübnanlı Şiilerin Sabra-Şatilla katliamının intikamını almasını önlemekti.

Fakat, bu kabadayılık, özellikle katliamın sorumlularının uluslararası ceza mahkemesine sevk edilmemesinin yarattığı öfkeyle

Yazının Devamı

Trajikomik bir barış planı

6 Mayıs 2019

Jared Kushner, mimarı olduğu sözüm-ona Orta Doğu Barış Planı için ortamı hazırlama gayretiyle bir dizi sunum yapıyor. Aklınca muhataplarını entelektüel bir tutarlığa davet etmek için “Planı görmeden bir şey söylememek gerektiğine iknaya çalışıyor. Ama tam tersine, açıkladığı her unsur, metni görmeden angaje olan Muhammed bin Salman ve Muhammed bin Zayed dışında ilgili her çevrede aynı etkiyi yapıyor: “Bu plan işlemez.”

İki Muhammed’in sadece bu plana değil, bunun mantıksal uzantısı olan işgal altındaki Kudüs’ün, Batı Şeria’da üzerine Musevi mahallesi kurulmuş arazilerin ve Golan’ın tümüyle İsrail’e ait sayılmasına da evet diyorlar. Bunu açıklayan herhangi birisi değil; Filistin Devleti ve Özerk Yönetim başkanı Mahmut Abbas. (Gerçi kendisini “Filistin Devleti Başkanı” olarak tanıdığınız zaman bir bakıma mesele bitiyor!)

Kushner’in planla ilgili son marifeti, “Plan açıklanıncaya kadar ‘İki Devletli Çözüm’ denmemesinin doğru olacağı” incisi. Çünkü İsrailliler bundan başka şey anlıyormuş; Filistinliler başka şey. Bay Kusher bu demagoji ile kimseyi kandıramaz. Herkes biliyor ki, “İki devletli çözüm” ifadesini bir süredir kullanımdan kaldıran kayınbabası Donald Trump ve kankası

Yazının Devamı

Türkiye’nin dünyadaki yeri

2 Mayıs 2019

“Türkiye’nin Rusya ile arasının açıldığı” haberlerinin kasıtlı arttığı meydanda. Rusya’nın İdlib’e hava harekâtı düzenlediği yalanından sonra, 38 bin ton domatesten 40 tonu (yani iki vagon dolusu) çürük çarık diye geri gönderilince, bu bir tür krize tahvil edildi. Bütün bunlar S-400 teslimatı yaklaştığı için oluyor.

İçerdeki yalan rüzgârını, dışarıdaki “wishful thinking” fırtınası izliyor. Sözlükler bunu “hüsnü kuruntu” diye çeviriyor. Belli ki “hüsn-ü zan” (iyi sanı) teriminden türetilmiş bir argo. Kuruntunun iyisi olmaz!

Bir yazarın, kendi dileğini, bir akıl yürütme süreciyle vardığı sonuç gibi sunmasına “wishful thinking” deniyor. Açın Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (FDD) sitesini ve benzerlerini, bakın “analist” sıfatı taşıyan Merve’lerin, Hümeyra’ların, Greg’lerin, Tom’ların yazılarına. Hepsinin bir “haber üslubu” ile başladığını, ama bir iki paragraf sonra ya “adının açıklanmasını istemeyen” bir uzmanın ağzından ya da “kaynakların verdiği bilgiye göre” devam eden yorumlar göreceksiniz.

S-400’ler ABD’li siyasetçileri o kadar öfkelendirmiş ki... Askeri uzmanlar Erdoğan’ın S-400’den vazgeçmeyerek Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırmasından dolayı kaygılarını ifade ediyorlarmış...

Yazının Devamı

‘Olmaz olsun böyle dostluk’

29 Nisan 2019

Bu başlığı Hürriyet gazetesi 1974 Mayıs’ında attı ve bir ay süreyle, Yunanistan’ın Ege’de dostluğa sığmayan tutum ve davranışından örnekler verdi. Kıbrıs’ın bir İngiliz oyunu ile elimizden gitmesine engel olmuş olan Hürriyet, bu yayını ile de örneğin İstanbul’da İzmir’e giden Türk gemilerinin Atina’dan izin alması gibi bir milli felaketi önledi. Hemen ardından 20 Haziran’da Karakas’ta başlayan Deniz Hukuku Konferansı’nı Hürriyet adına ben, Milliyet adına da duayen ağabeyimiz Altan Öymen izledik ve Yunanistan’ın tarihi sular sayılan denizlerde kıt’a sahanlığı üzerinde tek taraflı tasarrufa imkân veren bir maddeyi geçirmemesi için konferanstaki dışişleri heyeti üzerinde adeta at sineği hizmeti gördük.

Aradan çok zamanlar geçti; Ege’de sular bir ısındı, bir soğudu ve bugünlere, Yunan hükumetinin son bir yıl içinde bir tek Türkiye vatandaşının vize almadığı Trabzon’da “Vize Ofisi” açtığı günlere geldik.

Sosyal psikolojide “örtülü ilişkilendirme testi” diye bir şey vardır. Uzmanlar bir kavram söylerler, siz aklınıza gelen ilk kelimeyi söylersiniz; böylece zihin haritanızın ortaya çıkartılmasında önemli bir adım atılır. Sizinle burada böyle bir oyun oynayamayız ama siz çevrenize

Yazının Devamı

İran’ın hayat bağı koparken

25 Nisan 2019

ABD’nin ne gelenek ne görenek ve ne de uluslararası hukuk dinleyen yönetimi, haftaya bugün İran’ın dünyayla son bağını da kopartmaya hazırlanıyor. İran ise, 2 Mayıs’ta yürürlüğe girecek topyekûn petrol ambargosunu hiç önemsemez görünüyor; hatta petrol ihracatının günde 1 milyon varilin altına düşmeyeceğini bildiriyor. Yemen’den Lübnan’a Hizbullah “şubelerini” kurup işleten Devrim Muhafızları örgütünün başkanı da pişman olanın ABD ve İsrail olacağını söylüyor.

ABD geçen yıl Obama ve AB liderlerinin İran’la nükleer araştırmalardan vazgeçmesi şartıyla yaptıkları anlaşmadan çekilmiş ve İran’dan ithalat-ihracata ve yatırıma yeni kısıtlamalar ilan etmişti. Ancak Türkiye, Japonya, Güney Kore, Çin ve Hindistan’ın İran’dan petrol almasına izin vermişti.

İki ülkenin ticaretine bir üçüncü ülkenin “izin vermesi” veya “yasak getirmesi” ifadeleri bile uluslararası ilişkiler ve devletler hukuku açısından ortada yanlış bir şeyler olduğu göstermeye yetiyor. Ama söz konusu dünyanın (şimdilik) tek hegemonik devleti olunca ve başında da ne kadar dengeli olduğu kuşkulu bir lider bulununca, anormal normal yerine geçiyor.

ABD’nin bu hukuksuz kararına sadece iki ülke, Çin ve Türkiye karşı çıktılar. Japonya,

Yazının Devamı

Bir mizah öznesi olarak Trump

22 Nisan 2019

Kısa ve hızlı bir Washington ziyareti, bize Trump’ın bugüne dek altı ABD başkanında görmediğimiz kadar, mizah, hatta ondan da öte, istiskal, alay, hafife alma konusu hale geldiğini gösteriyor.

Gerçi başkent olarak Washington’un en yaygın zaman geçirme faaliyeti siyasetçileri hafife alma, onlarla alay etme ve onları, çıkar düşkünü taşralılar olarak taktim etmedir; ama Trump’ın uğradığı istiskal, anlatılamaz boyutlara varmış bulunuyor. Bu kentte, Trump’a oy vermiş bir tek kişi bulunduğunu tasavvur etmek her ne kadar imkânsız gibi görünse de sarsılmaz parti sadakati sebebiyle yine de birkaç oy almış olması ihtimali vardır. Bu birkaç kişinin hatırına, Trump’ı alaya alma faaliyetinin sınırlı olması beklenebilirdi. Ama bu da yok ve nerede ise bütün başkent bir Trump tiyatrosuna dönmüş durumda. Belki Cumhuriyeti Parti Senato ve Meclis Grup idare amirliklerinde bu tiyatro çok canlı oynanmasa da Cumhuriyetçi Parti kulisinin loşça koridorlarında Trump fıkralarının anlatıldığı kuşkusuz.

Hele seçim kampanyası sırasında Rusya ile rakip demokratların hazırlıkları ve belli başlı adayların yararlandığı ekipler hakkında yalan yanlış da olsa, “zarar verici nitelikte” bilgi toplamak üzere iş birliği

Yazının Devamı

Avrupa Amerika’nın maskesini indirdi

18 Nisan 2019

Aralarında eski başbakanlar, dışişleri bakanları, AB yöneticileri, NATO’nun iki eski genel sekreteri, akademisyenler ve yazarların bulunduğu 40 aydın, Guardian gazetesine yazdıkları mektupta, içeriği ne olursa olsun, ABD’nin hazırladığı Ortadoğu Barış Planı’nın reddedilmesi çağrısında bulundu. ABD Başkanı Trump’ın başdanışmanı Jared Kushner tarafından hazırlanan plan bugün yarın açıklanacak.

Avrupalı liderlerin, henüz son şeklini görmedikleri bir planın reddini istemeleri garip görünebilir. Ancak, burada reddi istenen şu şu maddeler değil; Trump işbaşına geldiği ve Jared Kushner’i İsrail-Mısır dosyasından sorumlu başdanışman atadığı günden beri ABD’nin Filistin Barışı konusunda sergilediği tutum değişikliğidir. ABD, herhangi bir anlaşmazlıkta, taraflara düşmanlığı bırakarak, barışmalarını söyleyebilecek, bunun için taraflara atmaları gereken adımları teklif edebilecek arabulucularda aranan temel niteliği yitirdi. Bu nitelik, “honest broker” (dürüst arabulucu) sıfatıdır ve Trump, planın hazırlayıcısı Kushner ve planın ete, kemiğe bürünmesini sağlayan ABD Dışişleri Bakanlığı, Filistinlilerin hakkını savunacak dürüstlüğe sahip değiller.

Nasıl olsunlar? Daha Beyaz Saray’a adımını

Yazının Devamı

ABD zamanımızı boşa harcatıyor

15 Nisan 2019

Geçen hafta, en yetkili ağızlardan ve kalemlerden, uluslararası arenada ciddi ve güçlü mesajlar verilen bir zaman dilimi oldu.

Maliye Bakanı Berat Albayrak, önce Ankara’da, ardından da Washington’da yeni ekonomik programla ilgili açıklamalar yaptı. Washington’da 400’den fazla uluslararası yatırımcının ve banka temsilcisinin katıldığı toplantıda Albayrak “Yapısal Dönüşüm Adımları” adlı reform programını anlattı.

İngiliz Reuters haber ajansının toplantı biter bitmez verdiği ve Amerika’nın Sesi radyo-televizyonun saniye geçirmeden yaydığı negatif habere rağmen, toplantıya ev sahipliği yapan JP Morgan bankasının feedback’i, Albayrak’ın mali disipline riayet güvencesi ve kısa vadeli sorunların çözümü için kamu ve özel bankalara yaklaşık 5 milyar dolarlık borç garantisi desteği sözünün dış yatırımcılar arasında önemsendiğini gösterdi.

Reuters’in haberinde adı verilmeyen bir uluslararası yatırımcının maliyeci-yatırımcı ciddiyeti ile bağdaşmayan bir üslupla, “Doğruca IMF’nin kapısını çalmalı” şeklindeki sözlerine yapılan gönderme, haberin de demecin de ciddiyetine gölge düşürüyordu. Bu, son zamanların moda “yalan haber” akımının yeni bir örneğidir, diyebiliriz.

Haftanın ikinci uluslararası

Yazının Devamı