Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Almanya ile ABD arasında kıyamet kopuyor. Hatta sadece Almanya değil, Avrupa’nın çoğu ülkesi ile ABD arasında köprüler atılıyor. Edilen sözlere kulak verirseniz, sanırsınız ki ikinci adımda karşılıklı büyükelçiler çekilecek.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in G7 zirvesinden sonra Hindistan gezisinde yaptığı açıklamalar, içeride sert görüşmeler olduğu görüntüsünü veriyordu. Başkan Trump’ın bu açıklamalara verdiği daha
sert cevaplar, içeride gerçekten neler olduğunu gösteriyor gibi.
Trump kullanmaya bayıldığı Twitter’da “Almanya ile devasa ticaret açığımız var; NATO ve askeriye alanında, gerekenin çok azını veriyorlar” diye yazdı ve ekledi: ”Bu değişecek.”
Nasıl değişir? Henüz bilinmiyor. Ticaretteki dengesizliği gidermek için Almanya daha çok ABD malı mı alacak? Veya daha az mı otomobil satacak? Görünüyor ki aradaki fark Almanya’ya lehine neredeyse üç kat daha fazla. ABD’nin şu andaki endüstriyel ve tarımsal yapılanmasına bakarsanız, bunun değil kısa zamanda, uzun zamanda da değişmesi pek olası değil.
Ama bu duruma bakıp da Trump’a hak vermek de gerekmiyor; çünkü bu durum ABD’nin kendi tercihiydi. Amerika yıllar önce bu tercihi yapıp ticaret ortaklarıyla bu sonucu sağlayacak anlaşmaları imzaladı. Dış ticaret rakamları ve bu rakamlar arasındaki dengesizlik, seçmen kitlelerini en kolay etkileme aracıdır. “Filanca ülkeden biz 100 dolarlık mal alıyoruz ama onlar bizden 20 dolarlık mal alıyor” diyen bir siyasetçi, yorgun eve gelmiş ve her şeyin fiyatının arttığından şikâyet eden karısına eve daha fazla para getirememesinin nedenini anlatamayan Amerikalı otomotiv işçisinin oyunu alır. Nitekim Trump böyle oy aldı. Gazeteler “Az eğitimli kitleleri kandırıyorsun” diyen yazar-çizer ve bilim adamlarına cevaben, “Bayılıyorum bu az eğitimlilere!” diye yanıt veriyordu. Ama şimdi verecek hiçbir yanıtı yok.
Söyleyecek sözü olmayan her siyasetçi gibi, Trump da sadece, dışarıyı, başkalarını, basın-yayını, yani “ötekileri” suçluyor. Suçlarken adil de değil, haklı da.
Amerika, yıllar önce finans-kapital merkezi olmaya, insanlarını perakende tüketim için mal ve hizmet üretmeye sevk ederek, dış yatırımlardan sağlayacak “fazla” ile onları sosyal sübvansiyonlarla adeta oyalamaya karar verdi. Nitekim Obama’nın sağlık reformu çabası da bunun sonucuydu: “Çok kazanıp iyi bir sağlık sigortası edinemiyorsan üzülme; devlet üstünü tamamlar!”
Şimdi Trump’ın popülist (halk dalkavukluğu) türünden ağlamalarını çok ciddiye almamak lazım. Bir kere ABD’nin ithalat vergilerinin hemen hemen her ülkeden yüksek olduğunu hatırlamak gerekir. ABD’nin satın aldığı her yabancı mal ve hizmette, büyük bir olasılıkla ABD’li bir sermaye grubunun yatırımı, yani kazancı vardır. Kaba bir hesapla, ABD’den çıkan her 10 doların 4’ü bir Amerikalının kasasına giriyor. ABD, bu kazancı, sermaye hesaplarının dolar kazancı olarak defterlerinde kısmen gösteriyor. Ama bu kazançların çoğu ya kazanıldığı ülkelerde ya da sermaye şirketinin kayıtlı olduğu vergi cennetlerinde kalıyor.
Trump önce bu paraları Amerika’ya getirip, vergisini almanın bir yolunu bulsun.