Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Şair ve kültür insanı Seyfettin Ünlü “Bizim dışarıdaki dünyadan farkımız, koleksiyon dünyamız. Onun için bizler nasıl olur da sıradan durur ve sıradan kalabiliriz. Roma deyişi ne güzeldir: “Amor Librorum” yani kitap aşktır vesselam” diyor.

Amor Librorum ya da kitap aşktır

Yazılarımı takip eden kıymetli okurlarımız bilirler, zaman zaman kültür tarihimizden kesitler sunduğumuz gibi, kültür tarihimizin verimlerinin izini süren koleksiyonerlerden de bahsisler açmaktayım. Geçenlerde de bu koleksiyonerlerden birini, şair ve kültür insanı Seyfettin Ünlü’yü ziyaret etmiştim. Bu ziyaretim biraz da baskı kitaplar ekseninde düşündüğüm bir sergi içindi.

Haberin Devamı

Sohbet havasında geçen  ziyaretimin kaydını aşağıya alayım istedim.

Amor Librorum ya da kitap aşktır

Kültür ortamımız sizi daha ziyade şiirlerinizle tanıyor, lakin sizin bibliyofil olduğunuza yıllardır aşinayım. Nasıl başlamıştı kitaplara merakınız?

Azizim, hayatın içinde şekillenen her durumun geçmişe dönük bir izi vardır. Kendi çocukluğuma baktığımda kitaplara duyduğum ilginin daha orta mektepte Aydın’da köy okulunun bir küçük odadan ibaret kütüphanesinde Milli Eğitim Klasikleri’nin neredeyse tamamının yer alyor oluşuyla başlamıştı. Masal kitapları filan derken, Goethe Hayatı ve Eserleri adlı bir hacimli kitabı görmüş, merak ile okumaya başlamıştım. Orada şairin doğa ile içiçe geçen çocukluğu beni oldukça etkilemişti. Çocuk Goethe’nin yaşadığı çevrede bulduğu ilginç görünümlü taşları  topladığından bahsediliyordu. Benim de çocuk aklıma yer etmiş olacak ki, şimdi artık kuraklık sebebiyle  susuz kalan derelerde, kendimce ilginç bulduğum çakıl taşlarını toplayıp, eve götürüp bir dolabın içine bırakıyordum. Dolayısıyla koleksiyon merakı çocukluktan gelen bir iz taşımalıdır.  Elbette sonraki yıllarda bu yaptığımın  çocukluk dünyasında farklı olma arayışı olduğunu sonradan idrak ettim.

Amor Librorum ya da kitap aşktır

İlginç, taşlardan kitaba nasıl geçtiniz?

Taşlar çocuklukta kaldı, kayboldu gitti de, sonrasında Ankara’da okurken Mavera Dergisi çevresinde bulunmuş olmam, edebiyatın, sanatın, şiirin ruhunu bizzat görmemi sağlamıştı. Çünkü derginin” yedi güzel adam”ı içinde Cahit Zarifoğlu gibi bir büyük sanatçı vardı. Zaman zaman kendisiyle Kızılay’da bulunan meşhur Zafer Çarşısı’na gidip, yeni çıkan kitapları etüt ediyorduk. Bütün bunlar kitap – insan ilişkisi bağlamında okuma / yazma hevesine dönük şeylerdi aslında. Sonra yıllar geçti, mesleğim olan Meteoroloji uzmanlığında tayinim İstanbul’a çıkınca bir Cumartesi günü Kadıköy’de Akmar Pasajı denen kitapçılar çarşısına uğramıştım. Orada bir de göreyim, zihnimde sadece eski zaman kütüphanelerinde görülür sandığım Osmanlıca kitapların orjinal baskıları raflarda duruyordu. Gerçekten inanamamıştım. Bir baktım, Fuzuli Divanı, diğerine baktım Ahmet Haşim Göl Saatleri. Fiyatları da 30 tl, 40 tl gibi rakamlardı (seksenli yılların sonu). Artık imkan buldukça bunlardan edinmeye başlamıştım. Şiirle ilgilendiğim için eski edebiyatımzın şiir kitaplarını toplamak keyif verici bir iş idi. Sonradan anladım ki bu yaptığım koleksiyon değil, biriktirmekmiş.

Haberin Devamı

Amor Librorum ya da kitap aşktır

Emekleme dönemi

Koleksiyon başka bir şey mi?

Haberin Devamı

İşte ince ayrım burası. Koleksiyon sizi başkalarından farklı kılıyorsa anlamlı olur. Herkes şiir kitapları toplayabilir elbette. Lakin mesela o kitaplar şairlerinden imzalı ise o zaman farklılık oluşmaya başlar. Hal böyle olunca kendi farklı koleksiyonumu oluşturmak hsusunda Osmanlıca bilim tarihi ve teknik kitaplar ile dünya kitabiyat tarihine örneklik teşkil etmesi yönünden erken dönem batıda basılmış kitapları merak etmeye başladım. Koleksiyonuma diyelim ki matematik üzerine ikinci Mahmut sonrası bir kitap bulup edinebilmiş isem, bu bana daha da anlamlı gelmeye başladı. Tabi batıda baskı kitabın tarihi 15.  Yy itibarıyla genel kabul ile Gutenberg ile başladığı için 1452-1501 arası dönem baskı kitaplar için Incubanula diye tabir edilen beşik baskı dönemi sayılıyor.

Ne demek beşik baskı?

Matbaanın emekleme dönemi demek. Yani kitapların tasarımı tam oturmuş değil, kapak yapımı yerine kitap adı sayfnsın ortasında yer alıp, metin birden bire başlıyabiliyor . Ülkemizde genel olarak kitab koleksiyonunda ana eksen kendi tarihimizle, kültürümüzle ilgili kitaplar ilgi görür. Bu herkesin yaptığı zaten. Ben bu genel tablodan bağımsız olarak, koleksiyonumun bir farkı olsun düşüncesiyle batıda basılmış 15. Yy, 16. Yy kitaplarndan mütevazı ve  ehven fiyatlarla edinebildiklerimi edinmeye çalıştım, çalışıyorum.  Bunlar ülkemizde neredeyse kimsenin ilgisini çekmediği kitaplar.

Kültürel birikimin yapı taşları

Neden ilgi çekmiyor?

Bir defa genel olarak Latince baskılar. Yani misalen Aristo’nun 1520 baskısı Latince Mantık Şerhi’ni kim ne yapsın vaziyeti. Oysa bu eserler uluslararası düzeyde bir kültürel birikimin yapı taşları. Kitaplığımda Türkçe’de yayınlanmış bir Aristo eseri ile bu kitabın yanyana durduğunu seyretmek bile farklılıktır.

Enteresan bir duygu olmalı bu.

Evet, insanın geçmiş nesnelerine ilgi duyması esasen kaybettiği zamanın nesnelerde var görünmesinden. Bu durumda koleksiyon ruhu belki de sanki bir yanılsamadan ibaret. Yine de geçmişin kitap hazinelerini düşünelim. Oradan belli olur koleksiyon olgusuna bakışımız. Amaç nedir? Amaç ruhu besleyen koleksiyonlar yapmaktır. Madde ruhu beslemez. Mana gerekir. Bizim dışarıdaki dünyadan farkımız, işte bu koleksiyon dünyamız. Onun için bizler nasıl olur da sıradan durur ve sıradan kalabiliriz. Roma deyişi ne güzeldir: “Amor Librorum” yani kısaca kitap aşktır vesselam.