YazarlarHoca semer dikerken...

Hoca semer dikerken...

09.01.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hoca semer dikerken...

Hoca semer dikerken...

Yavuz DONAT

DÜN öğleye doğru Numune Hastanesi'ni gittik.
Tenis oynarken ayağını kıran Fatih Çekirge'yi ziyarete.
Biz oradayken ANAP'Bakan'lardan Mustafa Taşar da geldi.
Ve hasta ziyareti bir anda siyasi sohbete dönüverdi.
Mustafa Taşar dedi ki "seçmenin yarısı kararsız."
Ya diğer yarısı?
Taşar:
- Futbol takımı tutar gibi parti tutan bir kesim var. Onlar "eski yerinde" duruyorlar. Ama diğer kesim... Yani yüzde ellilik seçmen dilimi kararsız.
Kararsızlara "neden kararsızsınız" demeye hakkımız yok.
Burada "soruyu" siyasetçilere sormak gerek:
- Sizler seçmene "güven" verebilseydiniz, kararsızların oranı acaba bu kadar yükselir miydi?
* * *
MUSTAFA Taşar "ben Çevre Bakanı iken" diyerek bir anısını anlattı.
Bakan göreve başlayınca danışmanlar listesine bakmış.
İçlerinde Bakanlığa hiç uğramayan, ama yıllardır maaş alan bile var.
Taşar danışmanı aramış:
- Ya işe gelin ya da istifanızı gönderin.
Mustafa Bey sonucu anlattı:
- Araya öyle çevreler, öyle isimler girdi ki anlatamam... Herkes "dokunma ona" diyordu. Hem de kimler, bir bilseniz...
Devlet tam bir arpalık.
Ve bu arpalık parsellenmiş.
Parsel sahipleri kendi aralarında müthiş bir savunma mekanizması kurmuşlar.
Birisi, bir parsel sahibinin çıkarına dokunduğu anda arpalık çetesi kilitleniyor.
* * *
MUSTAFA Taşar bir gün personel dosyalarına bakmış.
Sorduk:
- Neler gördünüz?
Bakan sadece birini anlattı.
Bir kamu görevlisinin dosyasında "CHP'lidir" notu var.
Aynı dosyada bir de ANAP'lıdır" notu.
Derken "MHP'lidir."
Tabii "DYP'lidir" de.
- Sayın Taşar, bu görevli hangi partiden?
- Hiçbirinden değil. Ama iktidara kim geldiyse, "görevli" hemen o iktidarın Bakan'ına çıkmış, "Efendim, ben sizdenim" demiş.
Sözümüz elbette basamakları teker, teker çıkan, liyakat sahibi kamu personeline değil.
Ama onlar basamak çıkacağız diye yorulurlarken, çok kişi de paraşütle bir yerlere geliveriyorlar.
Bugünkü bozulmanın, yozlaşmanın en önemli nedenlerinden biri de bu değil mi?
* * *
MUSTAFA Taşar dedi ki "geç kalmayalım, Meclis'e gidelim, yapacağımız çok iş var."
TBMM'nin çalışma saatleri "Ramazan nedeniyle" saat 12.00 ile 16.00 arasına alındı.
Ve Taşar'ın dediği de doğru...
Yapılacak çok iş var.
Fatih Çekirge'
nin bacağındaki alçıya imzayı attık, Meclis'in yolunu tuttuk.
* * *
MECLİS'e girer girmez Agah Oktay Güner'le karşılaştık.
Agah Bey çok güzel fıkra anlatır.
Ayaküstü yine anlatıverdi...
Nasrettin Hoca'nın eşeğinin semeri sökülmüş.
Hoca, eşeğin arkasına geçmiş.
Elinde çuvaldız.
Hoca eğiliyor, kalkıyor, bir ileri, bir geri gidiyor, semeri dikiyor.
Olayı uzaktan seyreden biri bağıra, bağıra Hoca'ya doğru yürümeye başlamış:
- Hoca, hoca!.. Saçından, sakalından utan!.. Eşekle cinsel temas ha!.. Sana yakışıyor mu?
Hoca "olay senin sandığın gibi değil" demiş:
- Ben eşeğe bir şey yapmıyorum. Ama "bulunduğum pozisyon nedeniyle" sen de öyle düşünmekte haklısın.
Fıkra bitti, Agah Bey de "Mustafa Kalemli'ye ithaf olunur" diye gülerek gitti.
* * *
VE Meclis'te yoklama başladı.
Milletvekillerinin çoğu kulisteler.
Ama genel kurul salonundaki sayı hayli az.
Birinci yoklamanın sonucu 150 milletvekili.
Başkanvekili Kamer Genç, ikinci yoklamaya geçti!.
Bu defa sayı 155.
Meclis'in toplanabilmesi için ise en az 184 gerekli.
Kamer Genç:
Çoğunluğumuz yoktur.
Hem iş çok, hem de çoğunluk yok.
Sahi bu yüce parlamentoyu kimler yıpratıyor dersiniz?

Yazara EmailY.Donat@milliyet.com.tr
KEŞFETYENİ
Anne olmak için gün sayıyor! Son halini paylaştı
Anne olmak için gün sayıyor! Son halini paylaştı

Cadde | 09.06.2025 - 12:35

Oyuncu İrem Helvacıoğlu ilk kez anne olmak için gün sayıyor.

Yazarlar