Fenerbahçe'nin ilk 25 dakikada sadece bir kez gole yaklaşmasının temel sebebi, son dönemin en etkili ismi Nani'nin, Diego'ya dönüşmüş olmasıydı. Trabzonspor maçının yıldızı Nani sorumluluk alma ve atakları yönlendirme konusunda yeterince istekli davranmayınca sarı-lacivertliler tempoyu yükseltemedi. Volkan Şen'in yararlanamadığı pozisyon dışında ilk 25'te Gaziantep savunmasında gedik açmak mümkün olmadı.
Fenerbahçe'ye yarım saat dolmadan golü de kazandıran faktör ise Volkan Şen'in kulvar değiştirerek, Gökhan Gönül'le birlikte sağ kanadı savurmaya başlaması oldu. Volkan-Gökhan ikilisine Nani'nin de katılması maçı tamamen tek taraflı bir oyuna çevirdi. Kulüp kariyerinin 500. maçına çıkan Robin van Persie harika bir asistle süper stoper Kjaer'i golle buluştururken, Gaziantep'in, Koray'dan sonra en etkili hücum kozu Orkan'ı da sakatlığa kurban vermesi işin rengini büyük ölçüde belli etti.
İkinci yarıya özgüvenle başlayan ve kalesinde hiçbir tehdit görmeyen Fenerbahçe çok geçmeden ikinci golü de buldu. İlk devre çok net bir pozisyonu kaçıran Alper'in topla buluşturduğu Robin van Persie, Arsenal günlerini anımsatan bir golle farkı ikiye çıkardı, Mersin maçında kendisini ıslıklayan
Fenerbahçe üst üste 4. kez Nani'nin oyun liderliğini üstlendiği yeni dizilişiyle sahaya çıktı. Vitor Pereira'nın çok gecikmeli de olsa Diego'yu kulübeye, Nani'yi forvet arkasına, Volkan ve Alper'i kanatlara monte etmesiyle hızı artan sarı-lacivertli takım parıltılı kostümünü Trabzon'da da değiştirmedi.
Hami Mandıralı ise çok ciddi sürprizlere imza attı. Kaleyi iki ay sonra Onur'a teslim eden Mandıralı, Gençlerbirliği'ne karşı 3-0 geriye düştüklerinde bile sahaya sürmediği Cardozo'ya 11'de forma verdi. "Sezonu kurtarma maçında" Muhammet'i de fazla cesur bir hamleyle Cardozo'nun arkasında görevlendirdi.
Mustafa Yumlu ve Akakpo'nun yokluğunda orta sahadan da bir oyuncunun eksiltilmesi çok riskliydi ve kontratak için sabırla pusuda bekleyen Fenerbahçe bu yanlışların faturasını 4 dakika içinde attığı iki golle kesti. İlk golde Hasan Ali, ikincisinde Nani, Onur gibi iki ay sonra forma giyen Salih Dursun'un kanadını Karadeniz sahil yoluna çevirdi. Oysa hem mental hem de fizik açıdan bitik olan Salih'in yerine Bosingwa sağ bekte görev yapabilir, Douglas da Aykut'un partneri olabilirdi.
İki farklı geriye düşmelerine sebep olan hatasını geç fark eden Hami Mandıralı devrede Salih'i kenara
Galatasaray ligdeki son deplasman galibiyetini 3 Ekim'de Başakşehir'e karşı 2-0'lık skorla almış. 7. haftanın 77. dakikasında Podolski açık seçik koluyla önüne indirdiği topu ağlara göndermiş, hakem Serkan Tokat sadece izlemiş ve o golü vermiş. Sarı-kırmızılılar, "aşırma" golle kazanılan bu maçtan sonra 10 deplasmana çıkmış, 6 kez mağlup olmuş, 4 kez berabere kalmış, toplamda 26 puan kaybetmiş...
Galatasaray sahasındaki son galibiyetini ise 21 Şubat'ta 2-1'le Trabzonspor'a karşı almış. Hakem Deniz Ateş Bitnel, ligin 22. hafta maçında Trabzonspor 1-0 öndeyken 59'da Özer'e "kargaların bile kahkahayla güldüğü" bir kırmızı çıkarmış, son 20 dakikada da Aykut, Cavanda ve Salih'i kırmızı kartlarla saha dışına göndermiş. Yetmemiş, 89'da "facia" bir penaltıyla skoru da belirlemiş...
Özetlersek, deplasman veya TT Arena hiç fark etmiyor, hakem katkısı-desteği-hatası yoksa Galatasaray bu sezon maç kazanamıyor. Başakşehir ve Trabzonspor maçları birer "lanet" olarak sarı-kırmızılı takımın üstünde dolaşmaya devam ediyor...
Antalya'da hava günlük güneşlikti ama Galatasaray'ın üstünde görünmeyen kara bulutlar vardı yine. Hakem Yaşar Kemal Uğurlu, Donk'un, Eto'o'ya yaptığı net penaltıyı çalmayınca
Robin van Persie ve Nani'nin ilk iki dakikada üst üste harcadığı net fırsatlar, derbinin Fenerbahçe için çok zor geçeceğinin somut işaretlerini verdi. Ardından Selçuk gole yaklaştı, Volkan Şen ise 5 metreden topu boş kale yerine auta göndererek "ikinci sınıf" olduğunu bir kez daha kanıtladı... Volkan ve Stoch sezon başında yerlerinde kalsa Fenerbahçe için çok daha hayırlı olurdu.
Derbide ilk yarının hakimi Fenerbahçe'ydi. Diego'yu yedeğe çeken Vitor Pereira'nın, Nani'yi nihayet Van Persie'nin arkasına monte etmesi olumlu sonuçlar verdi. Alper'in de sağ kanada geçmesi takımın hem hızını hem hücum etkinliğini gözle görülür biçimde yükseltti. Volkan Şen-Van Persie-Nani üçlüsü biraz becerikli ve soğukkanlı olsa derbi ilk yarıda bitebilirdi.
Pereira'nın ikinci yarıda Fernandao ve Diego ile oyuna yaptığı müdahaleler doğruydu. Zira hem Van Persie hem de Volkan Şen oyunda kalmayı hak etmiyordu, yapamadıkları, yapamayacaklarının kanıtıydı... Alper'in yerine Ozan'ın sahaya sürülmesi ise son derece yanlış ve korkakçaydı. Josef kenara alınsa, hem sağ kanat boşalmaz hem de çalım atabilen bir oyuncu daha sahada olurdu ama Pereira yine cesaret gösteremeyip bir kez daha yanlışı tercih etti...
Ligin
Maçın 25. dakikası... Sol kulvardan bindiren Hasan Ali penaltı noktasına ortaladı, kaleci Serkan yüksek gelen topu çıktı ve aldı. Hasan topu kestiğinde Konyaspor ceza sahasında hiçbir Fenerbahçeli yoktu. Diego, Volkan Şen ve Nani rakip yarı sahanın ortalarında gezinirken, Hasan'a 'duvar' olan tek forvet Fernandao taç çizgisinin hemen yanındaydı!
Bu görüntü, Fenerbahçe'nin son haftalarda hücumda yaşadığı sorunların adeta özetini oluşturdu. Fenerbahçe'nin geçen hafta Osmanlıspor'a gol atamamasının en önemli sebebi de duran toplar dışında rakip ceza sahasına kalabalık biçimde gidememesi ve neredeyse bütün ataklarını hücumdaki 2-3 futbolcusuyla son derece ağır şekilde yapmasıydı.
Vitor Pereira'nın, Osmanlıspor maçından çıkarması gereken ilk ders de takımın hızını artırmak olmalıydı. Ancak Pereira tam aksine takımın temposu en yüksek iki ismi Alper ve Ozan'ı kulübeye çekti. Buna karşılık Osmanlı maçının en kötüsü Josef yine 11'de oyuna başladı, bana göre takıma verebileceği fazla bir şey kalmayan Diego da anlamsızca 11'e döndü.
Beşiktaş'ın hafta başında Kasımpaşa'ya kaybetmesiyle yeniden ayağa kalkan Fenerbahçe'nin ilk 30 dakikadaki görüntüsü berbattı. Sarı-lacivertliler, kaleci Serkan ve
Sizi bilmem ama ben, Vitor Pereira'nın adil ve takım içi rekabeti artırma yolunda cesur rotasyonlar yapabilen bir hoca olduğunu düşünüyorum. Bu cesareti sayesinde kağıt üstünde yedek olan Hasan Ali, Alper, Volkan Şen, Ozan ve Kadlec'i ilk 11'in ciddi alternatifleri haline getirdi. Osmanlıspor'a karşı da bu isimlerden dördüne 11'de forma verdi.
Takımla kimyası bir türlü örtüşmeyen Diego'nun yerine Ozan'ı sahaya sürerek doğru bir hamle yaptı. Caner ve Nani'nin yerine Hasan Ali ve Alper'i ilk 11'de görevlendirmesi de bana göre yerinde tercihlerdi.
Son maçını 17 Mart'ta Braga'yla yapan ve hakem Ivan Bebek tarafından adeta doğranan Fenerbahçe'nin 17 gün sonra oynayacağı ilk karşılaşmada ortaya koyacağı performans, şampiyonluk inancını yeniden göstermesi anlamında çok önemliydi. Rakibin ligin en iyi kontratak takımı Osmanlıspor olması ise maçın değerini ve zorluk derecesini biraz daha artırıyordu.
Bu sezon Galatasaray ve Trabzonspor'u her iki maçta da mağlup eden, Fenerbahçe ile Beşiktaş'a karşı ise tek farklı (0-1, 2-3) yenilgiler alan Osmanlıspor kolay lokma olmadığını yine gösterdi, futbolun doğrularını sahaya yansıtmaya çalıştı. Fenerbahçe'ye net pozisyon vermedikleri ilk yarıda hem
Fenerbahçe bu sezon 47. resmi maçını Kayserispor'la oynadı. Süper Lig'de 25, Avrupa arenasında 13, Ziraat Türkiye Kupası'nda 9 zorlu karşılaşmaya çıktılar şimdiye kadar. Üç kulvarda en az 12 maç daha oynayacaklar. UEFA Avrupa Ligi ve Türkiye Kupası'nda finale kadar giderlerse bu sayı 17'ye yükselecek ve sezonu da tam 64 maçla kapatacaklar.
Bu rakamlar, bir sezonda iki lig sezonu kadar resmi müsabaka oynamak anlamına geliyor. Kadronuz geniş, kaliteli ve küstürülmemiş yedeklerden oluşuyorsa eğer bu ağır yükü taşıyabilirsiniz. Ancak alternatif oyuncularınız mutsuzsa işiniz zor demektir, rotasyondan istediğiniz verimi alamazsınız.
Ben, Vitor Pereira'nın forma adaleti ve rotasyon konusunda hem becerikli hem de çok objektif bir hoca olduğunu düşünüyorum. Hasan Ali, Şener, Alper, Kadlec, Volkan Şen gibi kağıt üzerinde yedek oyuncuları ilk 11'in içine çekme ve takım içideki rekabeti artırma konusunda ciddi bir başarı sağladı. Böyle olmasaydı çok kritik Braga ve Galatasaray maçları öncesi bu geniş rotasyonu yapamazdı. Hatta aklından bile geçiremezdi...
Son 14 günde 5. maçına çıkan Fenerbahçe ilk yarıda dağınık bir görüntü verdi. Prese karşı oynama becerisi düşük olan Diego kanatlara ve
Akhisar Belediyespor; centilmen başkanıyla, güler yüzlü teknik direktörüyle ve saygılı seyircisiyle benim de en takdir ettiğim kulüplerden biri. Futbol kaliteleri yüksek, tek olumsuz tarafları berbat zeminleri. Ve maalesef bir yanlış, bütün doğruları gölgeliyor, hatta silip atıyor...
Yazmaktan yorulduk ama yamalı bohçaya benzeyen bu zemin; Türkiye'ye, Manisa'ya, Süper Lig'e yakışmıyor. Ne oynayan ne seyreden keyif almıyor, pas hataları birbirini kovalıyor, kalite yükselmiyor... Şu zeminde Barcelona-Real Madrid, Bayern Münih-Borussia Dortmund, Manchester United-Arsenal maçları oynanır mı? Sahaya çıkmayı kabul ederler mi? Artık herkes üzerine düşen görevi yapmalı, Türk seyircisi böyle zeminlere mahkum edilmemeli...
Fenerbahçe, Akhisar karşısına cezalılar Caner ve Alves'den yoksun çıktı ancak hiç kimse bunu dert etmedi! Önceki yıllarda olsa, "Savunma çöktü" başlıkları atılır, hafta arasında alternatif isimlerin performansları için fal bakılırdı.
Bu düzeni değiştiren isim Pereira oldu. Geride kalan dönemde hem Şener'i hem Hasan Ali'yi mümkün olduğu kadar kullandı, bu oyuncuları hep hazır tuttu, hiç küstürmedi. İşte o Şener, hocasının güvenine Manisa'da çok güzel bir karşılık verdi.