Kabul edin. Otomobil üreticilerinin de işi zor. Sadece yeni bir modeli geliştirmekle kalmayıp onu potansiyel müşterilere sevdirmek için neler yapmak gerektiği konusunda da ciddi ciddi kafa patlatmak zorundalar çünkü...
Alman markası BMW, 7 serisi müşterileri için dünyanın ünlü kayakçılarıyla turlar düzenleyip onlardan ders aldırdı.
Daha önce de yazıp çizdiğimi hatırlıyorum (çok güzel, henüz hafıza kaybına uğramamışım şükür)... Otomobil (ticari araç da öyle) üreticisi olmak zor şey. Şöyle afilli, İsviçre çakısı gibi ya da maaşallah dedirtecek (bu genelde Türkiye için geçerli) bir araç yapacaksınız ki müşteriler kapılara akın etsin, “Ben de satın almalıyım!” desin...
Yok, olay o kadar basit değil! Çünkü herkesin zevkine, ihtiyacına, bütçesine cuk oturacak bir araç 20 yılda bir belki gelir. Otomobil, ticari araç üreticisiyseniz kapsamlı tüketici analizleri yapacaksınız, ihtiyaçları belirleyeceksiniz, uygun motorları bulacak ya da geliştireceksiniz, sonra bu aracın güvenlik ve çevre normlarına uygun niteliklerde olması için uğraşacaksınız, bilmem kaç tane eziyetli testten geçireceksiniz... Sonra da “Ne olur gelip alsınlar, çoook ama çoook sevsinler” diye totem yapıp dua edeceksiniz...
Pazarlama lütfen işbaşına!
Tabii ki onu en iyi nasıl pazarlayabileceğinizi, satabileceğinizi, tanıtabileceğinizi de düşüneceksiniz... Çünkü önünüzde bilmem kaç tane marka, hiç bilmem kaç tane model ve versiyon olacak, tüketici de tek tip sevmeyeceğine göre, onu ayrıştırmak için elinizden geleni yapacaksınız. Tüketiciyi belki biraz meraklandıracak, biraz da otomobile ısındırıp sonrasında sizin onca cefa ile yarattığınız bebeği, “hiç aklında yoksa bile” satın almaya ikna edeceksiniz.
Hatırlar mısınız bilmem. Ama uzun zaman konuşulan, hatta halen gündemde olan yerli marka otomobil ile ilgili tartışmalarda, aracın geliştirilmesinin yanında pazarlama için de büyük bütçeler gerektiği, bunun da, neredeyse otomobilin geliştirilmesi kadar pahalı bir süreç olduğu dile getirilmişti. Eh, yalan da değil.
Hafızamda (hâlâ hatırlıyor bak) yer ettiği kadarıyla, büyüklerim, Anadol’un
ilk çıktığı dönemlerde Londra Otomobil Fuarı’nda bile tanıtıldığını söylemişlerdi. Türkiye’de üretilen ve ihracata yönelik
ilk model olan Fiat Doblo’nun başarısını pekiştirmek amacıyla Tofaş tarafından Almanya’da “gurbetçilere özel” tanıtım faaliyetleri yapıldığını, hatta bir temsilcilik açıldığını da ben biliyorum. Almanya’da
40 bin Türkün adresine Türkçe broşürler ve “Bursa’dan selam var” kartı gönderildiğini, telefon edildiğini de...
Benzer yöntem, Ford Otosan’ın sadece Türkiye’de üretilen Transit Connect’i için de yapılmıştı. Bunun için Köln Hali’nde stand kurulduğu, esnafın, sabahın çok erken saatlerinde buraya geldiği göz önünde bulundurularak 03.00-11.00 saatleri arasında yapılan tanıtımda çay ve kahve ikram edildiği anlatılmıştı. Hem de Türk müziği eşliğinde...
Büyük araca büyük tanıtım
Elbette bunlar, pazarlama bölümlerinin fazla mesaisi ile ortaya çıkan fikirler. İngiltere’de ilk kez tanıtılacak bir modelin, Londra’nın en işlek ve seçkin caddelerinde, üzerinde marka ya da model adı yazmayan kocaman bir sandık içinde günlerce sergilenip merak uyandırıldığını da hatırlamıyor değilim.
Bir de lüks otomobiller için yapılan pazarlama aktiviteleri var. Öyle “sadece
25 tane” üretilen ya da “yıldönümü şerefine” çıkarılan otomobillerden bahsetmiyorum. Elbette bu araçlar
için de bazı tanıtımlar yapılıyor. Ama sınırlı sayıda dendiğinde, “şanslı 25 kişiden biri” olmak isteyen hatta koleksiyon niteliği taşıyacağını da düşünerek yatırım olarak satın almaya yönelen alıcılara haber vermek bile bazen yeterli olabilir.
Ben daha fazla sayıda üretilen lüks otomobil ve modellerden bahsediyorum. Mesela Rolls Royce’un yaptığı gibi. Süper lüks otomobil üreticisi Rolls Royce satışlarını artırmak ve yeni modellerinin mükemmelliğini müşterilerine göstermek amacıyla fabrikasında bir akşam yemeği vermişti. Gitmemiş olsam da okumuştum. Eski ve yeni Rolls Royce modelleri arasında yenen yemekten sonra, araçların el emeğiyle nasıl üretildiklerini göstermek için bir fabrika turu düzenlendiğini de... Sonuçta Rolls Royce satışları rekor üstüne rekor kırıyor bir-iki yıldır.
Alman markaları BMW ve Mercedes de öncelikle Almanya pazarında benzer yöntemlere başvurmaya başladı. Son zamanlarda en lüks modelleri için birtakım aktiviteler düzenliyorlar. Örneğin 7 serisi müşterileri için tanınmış bazı kayakçılarla turlar düzenleyip onlara ders aldırmak gibi. Mercedes’in de hatırlı S sınıfı müşterileri için golf dersleri aldırdığı belirtiliyor. Porsche gibi sportif bir markanın, sürüş dersleri verip pistte araç kullandırmak için turlar düzenlemesi de, Jeep markasının “iyi günlerinde” Amerika’nın vahşi doğasıyla ünlü bölgelerine götürüp arazi deneyimi yaşatması da böyle bir şeydi.
HAFTANIN GÜZELİ
Seni elektrikli pisi seniii!!
Bazı otomobiller için “doğuştan şanssız” diye bir tanım vardır. Ama bu fotoğraftaki sanırım “sonradan olma şanssız”. Tamam, bir otomobilin çocuklar tarafından sevilmesi ve ilgi görmesi güzel de seçkin bir müşterinin ısıtmalı-soğutmalı garajında keyif çatmak ve sahibini konserlere, davetlere götürmek varken böyle hallere düşmek, karizma çizikliği olayının dibi olsa gerek. Belki tanıyamadınız ama fotoğraftaki otomobil elektrikli bir Tesla Model S. Tanıyamamanız da çok doğal çünkü aracın üreticisi bile onu zor tanır. Zira fabrikadan arkasında bir “kuyruk”, önünde “pisi” kulaklarıyla çıkmamıştı. Japonya’da popüler olan ve okul öncesi çocukları bilgilendirmeyi amaçlayan “Shimajiro” çizgi filminin yapımcıları, bir kampanya için onu seçmişler, ardından da filmin kedi kahramanına benzetmişler. Anladığım kadarıyla otomobili gerçekten de benzetmişler
gibi görünüyor. Elektrikli pisi oluvermiş çünkü...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025