Yazarlar Malatya’da Kopenhag kriterlerine uygun sünnet

Malatya’da Kopenhag kriterlerine uygun sünnet

08.09.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Malatya’da Kopenhag kriterlerine uygun sünnet

Malatya’da Kopenhag kriterlerine uygun sünnet


1995’de kurulan YDH’nın o günkü kurucuları İbrahim Betil, Cem ve Ümit Boyner, İzzet ve Ayşe Tukin ve Cengiz Çandar Malatya’da işadamı Hasan Özhan’ın oğullarının sünnet düğününe gittiler. Sünnet düğünü davetiyesini "Kopenhag kriterlerine uygun" diye bastıran Özhan’ın oğullarının kirveleğini YDH eski milletvekili adayı Cengiz Erdoğan ve Cem Boyner yaptı. Davete yine YDH kurucularından Aydın Giz, Memduh Hacıoğlu ve DTP Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar da davetliydi. Ancak Giz ve Bayar, YTP Genel Başkanı İsmail Cem ile randevuları olduğu için sünnet düğününe katılamadılar. Sünnet sahibi Özhan’a YDH’yı Malatya’da ilk kez biraraya getirmisini sordum. Verdiği yanıt şöyle oldu:
"YDH’nın söyledikleri bugün hayata geçiyor. O dönem bize çılgın diyenler, bugün amaçlarımızın gerçekleştiğini görüyorlar."
Özhan, seçimlerde Milletvekili adayı olmamasında, kapanan YDH’ya benzer bir oluşumun olmamasını gösterdi. Ancak YDH’nın kurucularından Kemal Derviş, şu anda onlar adına belki de iktidara yürüyor. Uçakta görüştüğümüz Cem Boyner, CHP dahil siyasi partilerden dolaylı yollardan davet aldığıını ancak meclise girmeyi düşünmediğini söyledi. Yine birlikte yolculuk yaptığımız Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Toplum Gönülleri Vakfı kurucusu İbrahim Betil de siyasetçilerden aynı ilgiyi görmekle birlikte, yolunu sivil toplumdan yana çizdi.

Milliyet TIR’ı ile illeri dolaşırken, kadın sohbetleri yapma olanağı buldum. Doğu Karadeniz’de plajlara giren kadınları gördük. Yine Trabzon’da Milliyet TIR’ına gelen iki genç kız ile söyleşmiştim. İkisi de abartısız açık giyimli, eğitimli, gelir düzeyi yüksek ailelerin kızlarıydı ve oylarının AKP’ye gideceğini söylüyorlardı. Kızlar, "Ailelerimiz tanınıyor, sıfır kollu bluz giyerek dolaşamayız" diyorlardı... Ben de yazdım! Trabzon’dan özellikle erkek okuyuculardan tepki geldi, "Sizi yanıltmış, burada kızlar istediği gibi giyiniyor" dediler. Caddelerde yürüyen kızlara baktım; kiminin göbeği açıkta, kimi gece kafelerde arkadaşlarıyla geziyor, kimisi de türbanlı.
Geçtiğimiz gün de İzmir Fuarı’nda iki hemşire ile söyleşimi yazdım. Kızlardan biri türbanlıydı, öbürü açıktı. Onları aynen böyle ifade etseydim, sorun olmayacaktı. Ancak ben "açık" yerine "modern" ifadesi kullanmıştım. Okuyucuların tepkisi de bu ayrıma oldu.
Modern sözcüğünü rastgele oraya oturtmamıştım. Hemşireyi ‘açık’ sözcüğü ile tanımlamam yetersiz kalacaktı. O aynı zamanda çalışmayı bir yaşam biçimi olarak kabul eden, okuyan, tartışan biriydi ve ben ona ‘modern’ kelimesini uygun gördüm. Türbanlının ise; geleneklere bağlılık refleksi taşıyan, değişimden çok uyumu öngören bir hali vardı. Kastım modern eşittir açık değildi.
İsrail eski Devlet Başkanı Şimon Peres, "İslam dünyasında iki eğilim var. Biri köktendincilik, diğeri modernizm ve çoğulcu demokrasi. Köktendinciliğin liderliğini İran, modernizmin Türkiye yapıyor" demişti. Orta Doğu’da Türkiye’yi ‘modernizmin’ öncüsü yapan hiç kuşku yok, Atatürk devrimleri ve laiklik, türbanın Türkiye’deki ifadesi, modern devlet yapısına karşı simge olması. Ve türbanlı bir Başbakan eşinin, Türkiye’deki kadınların fotoğrafını yansıtmasına karşı çıkanlar. Ve laiklerin özgürlük alanlarının tehdit altında olması. En önemlisi de; dinin, siyaset arenasına çekilmesinden rahatsız olan müminlerin varlığı.