‘Bu ülkede çocuk sahibi mi olunur?’

13 Aralık 2016

Bu ülkede çocuk mu doğurulur, bu ülkede çocuk mu büyütülür?” Her bombadan sonra neredeyse standart oldu artık. Başka bir ülkede her şey harika olacak ön kabulüyle sorulan bu retorik soruya gene de yanıt vermeye çalışayım ben.

Yeni bir baba olarak sanki üzerime vazifeymiş gibi havalara gireyim biraz izin verin.

Eskiden hayatımızın sorunlu ama en azından sıkıcı olmayan bir hayat olduğu iması “Burası Norveç mi canım” denerek iyimserlik ve sevecenlikle ifade edilirdi.

İtiraf edeyim, olayların geldiği noktada zaman zaman Beyrut’a razı olabileceğim günler geçiriyorum ben artık. Hepimiz geçiriyoruz.

Üstelik, bombalar patlamasa da sorunlar var. Eğitim sorunu büyük. Çocuklarımıza okullarda öğretilen şeylerden, verilen eğitimin kalitesinden ve evrenselliğinden memnun olmayacağımız bir dönemdeyiz. Hoşgörü, farklı bir sese saygı, diyalog gibi kavramlar hayal oldu. Kutuplaşma dorukta. Bilgi ve birikimle hak edenin değil belli bir görüşe sahip olanın ödüllendirildiği bir ortam giderek kurumsallaşıyor, vesaire vesaire...

Özetle, çocuklar için harika bir ortam değil. Kabul. Hepsine eyvallah da.

Başka dünya mı var? Başka bir hayat mı var?

“Bu dünyaya çocuk getirmem.” Peki, hangi dünyayı beklemeyi düşünüyo

Yazının Devamı

2016’nın CD şampiyonu Mozart

11 Aralık 2016

Mozart’ın ölümünün 225. yılıymış ve bu rakam hayli enteresan bulunmuş olmalı ki 225. yıl anısına 200 CD’Lik bir box set yayınlandı. Tüm çabalara rağmen 225 CD’lik bir box set yayınlanamadığı anlaşılıyor. Müzikseverlerin 200 CD ile yetinmesi gerek.

Amazon üzerinde nakliye hariç 448 dolara satın alınabilen, yaklaşık 20 kg ağırlığındaki bu paket (Türk lirasına çevirince 1500 lira civarı tutuyor) Decca Classics, Deutsche Grammophon, Salzburg Mozarteum Foundation işbirliğiyle hayata geçirilmiş.

Mozart’ın Handel ve Bach aranjmanları yer alıyormuş bu CD’de, ilk kez. Bach’ı Batı dünyasının gündemine ölümünden 100 yıl sonra yeniden getiren Mozart’tı. Anlamlı bir içerik.

Müzikseverler sevmiş

30 CD boyunca önemli eserlerin alternatif icraları var. Kalan CD’lerde beş saatlik yeni performanslar var. Farkı, Mozart’ın kendi enstrümanlarıyla kaydedilmiş olması.

Yeni keşfedilmiş parçalar var. Daha önce hiçbir yerde yer almamış eserlerden söz ediyoruz. Çok az icra edilmiş eserleri bir araya getirilmiş.

İcracıları sayıyorum: Abbado, Barenboim, Bartoli, Böhm, Brendel, Brüggen, Damrau, DiDonato, Fleming, Gardiner, Hogwood, Mackerras, Marriner, Mutter, Nezet-Seguin, Östman, Pinnock, Pires, Schiff, Solti, Terf

Yazının Devamı

Blockchain müziği değiştirebilir mi?

10 Aralık 2016

Bugün şarkılarını besteleyip Spotify’a koyan bir sanatçı, kimi hesaplamalara göre dinleme başına 0.001128 dolar alıyor. Bu parayı artık dolarda mı tutar, liraya çevirip mi saklar, yoksa dolar bozdurtup, makbuzuyla gidip vatansever bir dönerciden pide ya da döner mi alır siz düşünün. Bu hesaba göre bir milyon dinlenen bir şarkının getirisi 1128 dolar. Esnaf olsan çoktan kepenk indirmen lazım.

Spotify bu ücretin 0.006 ile 0.0084 dolar arasında olduğunu söylüyor. Ancak güçlü itirazlar var. Portishead’den Geoff Barrow geçen sene isyan etmişti. Portishead’in 34 milyon dinlemeden eline geçen stream ücreti 2 bin 589 dolardı. Buna göre bir “Sour Times” eşittir 0.00007615 dolar.

Çok fazla aracı var

Bir başka infografikte ABD’de asgari ücret olan 1260 doları kazanmak için bir sanatçının hangi platformda ne kadar dinlenmesi gerektiği araştırılmış. Mesela Spotify’da bir sanatçının bu rakama ulaşabilmesi için 1 milyon 117 bin 21 kez dinlenmesi lazımmış. Bağımsızsa eğer (aracılar azaldığından) 180 bin dinlenme yetiyor. Tabii haberleri olup da sizi dinlerlerse. YouTube’da 4 milyon 200 bin dinlenme 1260 dolar ediyor. Bağımsızsanız bile 700 bin dinlemeye ulaşmanız lazım bu rakamı alabilmek için.

Müziği

Yazının Devamı

Dolarda mı kalalım, TL’ye mi dönelim?

6 Aralık 2016

Kendi vücudumuza sahibiz. Hayatta hiçbir şeyimiz yoksa kolumuz, bacağımız, elimiz, kafamız, kulağımız var. Böbreğimiz, ciğerimiz, bağırsaklarımız bizim malımız. Öyle farz ediliyor.

Vücudumuzu oluşturan kimyasallar hesaplandığında 1980 dolar değerindeymişiz. En para eden bileşenlerimiz hidrojen, kalsiyum ve fosformuş.

Organ bazlı fiyatımız daha yüksek ama hakikaten ucuza gidiyoruz bence. Karaborsada bir çift göz 1525 dolar. “N’aber iki gözüm” dediğimiz şey bu kadar.
Kalp 120 bin dolar civarında. Kalbimin sahibi dediğimiz de bu.

Böbrek en pahalı malımız. 260 bin dolara kadar çıkıyor. “O”na kalpli değil böbrekli mesajlar verin bence.

Elbette fiyatları Asya, Hindistan, Çin gibi pazarlar düşürüyormuş. Yoksa çok daha fazla ederiz. Şu an arz talep çerçevesinde piyasalarda bir milyon dolara yakın fiyatımız. Yorgun, bitkin, bezgin, kazıklanmış, ütülmüş da olsak bize ha bire “Sen değerlisin” diyen reklamlar bunu mu kastediyor acaba?

***

Tamam fiziksel olarak kendimizin sahibiyiz. Peki, dijital kendimizin sahibi miyiz?

Yazının Devamı

Sabahın kör karanlığında

4 Aralık 2016

Yeni saat uygulamasıyla sabahlarımız çalındı. Artık sabah yok, karanlık var. Servis beklerken; otobüse, metroya, vapura yetişirken kapkara bir gecenin içindeki gizemli yabancılarız artık. Güneş falan yok. Güneş, biz yerin altında metrodayken, otobanın bir köşesine saplanıp kalmış bir servisin içinde horlarken ya da ilerlemeyen arabanın direksiyonunda göz ucuyla Twitter’a bakarken doğan şeyin adı.

Karanlıkla mücadelede bilim çok ilerledi farkındayım ama ben bildiğim sularda yüzeyim, zifiri karanlık listesi önereyim.

“Eye of The Tiger” - Survivor: Rocky Balboa gibi kalın pamuklu gri eşofmanı altlı üstlü giyin. Üst kısmı belden içeri sokmayı ihmal etmeyin. Ayağa siyah Converse’leri de geçirip evinize en yakın tepelik yere doğru koşar adım marş marş. Sabahın kör karanlığında köpekler ve tinerciler eşliğinde spor keyfi.

“You Want It Darker” - Leonard Cohen (Paul Kalkbrenner remix): Merhum Cohen’in son albümünün single şarkısı. Hayli karanlık ve felsefi bir şarkı bu. Paul Kalkbrenner’in elinde yumuşamış. Ama sözler değil: “Daha karanlık istedin, biz de alevi söndürdük.” Kulaklığı takın, sağa sola bakmadan, kimseyle göz göze gelmeden dümdüz yürüyün.

“Dancing in the Dark” - Hot Chip: Bruc

Yazının Devamı

Kerem Akdağ ile tanışın

3 Aralık 2016

İngiliz müzik gurusu, DJ ve prodüktör Gilles Peterson geçenlerde bir genç sanatçıyı dünyaya tanıttı ve yeni albümünün (“Loungin’”) dünya prömiyerini kendi web sitesinde yaptı. Bu sanatçı Kerem Akdağ’dı.

Prodüktör ve müzisyen Akdağ’ın muhtelif etkilere maruz kalan ritim anlayışları ve baslarla zenginleştirdiği bu modern caz çalışmasında Londra çıkışlı iki vokal, Tom Micsh ve Jordan Rakei de yer alıyor. Albümde caz, soul, hiphop ve funk referans alınan türler, ancak hepsi bas ve davul temelli melodik bir ritim evreninde buluşuyor. Elbette “gece” tonlarında seyreden klavyeleri unutmamalı.

Akdağ, “Afrobeat, soul, funk, hiphop, bossanova, broken beat gibi ama tam da değil” diye anlatıyor müziğini: “Fusion da var bazen içinde, hani caz parçalarında bütün orkestranın beraber çaldığı bölümler vardır, Herbie Hancock’un ‘Tell Me A Bedtime Story’sindeki gibi, ben de bu bölümler hep devam etse keşke acaba nasıl olur derdim, belki biraz da böyle.”

İlham verenler

“Get There” drum’n bass kulağı olanlara hitap eden özel bir parça olmuş. “Whatever” Akdağ’ın soul’a ilgisinin bir sonucu. Dört parçalık çalışmanın son şarkısı “Loungin”, tıpkı “Stepping Out” gibi Latin / soul geçişlerine sahip sıcak

Yazının Devamı

Mülteciler için teknoloji

29 Kasım 2016

Teknolojiyi kullanan start-up’lar mültecilerin hayatını kolaylaştıracak girişimlerde bulunmaya çoktan başlamış. Bu kulvardaki çalışma giderek büyüyor.

Funzi adlı Finlandiya çıkışlı start-up, mültecilere gittikleri ülkenin günlük yaşantısı hakkında bilgiler veriyor. Altı dilde indirilebilen uygulama elbette ücretsiz. Öncelikle Afrikalılar için düşünülmüş. Batı’da girişimcilik ve iş imkânlarına yönelik temel bilgiler içeren ve imkânlardan bahseden mobil kurslar da içeriyor.

The Refugee Phrasebook, Berlin çıkışlı gönüllülerin hazırladığı bir uygulama. Mültecilere 28 dilde hukuki ve tıbbi sözlük sunuyor.

Ürdün çıkışlı Refugees Open Ware (ROW), atık maddelerden, yani çöplerden nasıl işe yarar araçlar üretileceğini öğreten bir uygulama. Dave Levin ve Loay Malahmeh tarafında kurulan bu start up, özellikle kamplardaki hayata odaklı. Buralarda 3D printer kullanarak patlamamış bombaların bire bir kopyasını elde ederek insanları onlardan uzak durmaları konusunda bilgilendirmek de dahil workshop’lar yapıyorlar.

Kamp hayatına odaklı bir diğer uygulama Arapça ve İngilizce indirilebilen, İtalya çıkışlı HaBaby. Kadınlara doğum öncesi temel bilgiler veriyor ve zorlu yolculuklarında mülteci

Yazının Devamı

Yussef Kamaal’ın büyüleyen sound’u

27 Kasım 2016

Yussef Dayes ve Kamaal Williams’ın “Black Focus”undan “Strings of Life” BBC Radio 6’de Mary Anne Hobbs’un programında kulağıma çalındı. O zamandan beri büyülenmiş bir şekilde işim bitse de eve gidip hiçbir şey yapmadan gözlerimi kapatıp şu albümü baştan sona dinlesem diye kıvranıyorum. Sonunda başardım (evde olmasa da vapurda) ve her notasını sindire sindire dinledim.

Yussef Dayes ve Kamaal Williams’ın 2007’den bu yana muhtelif platformlarda çalarak gelişen birlikteliği birbirinden vurucu funk / caz beat’lerine, şahane derin baslara ve klavyelerdeki ustalıktan kaynaklı oldukça melodik ve zengin bir müzikal derinliğe sahip. Cazın Londra kulüp sahnesine ve 70’lerin funk’ına bu denli uyumuyla insan kendinden geçiyor.

“Thelonious Monk’ın piyanosu, Kaidi Tatham’ın davul programları” diye de not düşülmüş Brownstone web sayfasında müziği tarif için. Katılıyorum, uygun bir yerde bir Roni Size adı da geçerse.

Sofistike ritimler

Yussef Kamaal’ı daha iyi anlamak için sanırım biraz plak şirketleri Brownstone’a da bakmak lazım.

Brownstone, BBC Radio 6’deki şovuyla müzikseverlerin kesintisiz orijinal müzik kaynağı Gilles Peterson’ın sahip olduğu bağımsız plak şirketi. Yayın çizgisini ve kataloğunu

Yazının Devamı