Ne olur itaatkar yapın bizi!

26 Şubat 2012

İsyankar değil dindar ve itaatkar bir nesil yetiştirilmek isteniyor. Benimse şu ara memlekette gördüğüm tek “isyankar” türü romantik isyankar

Başbakan açıkladığında düşündüm. Demek ki dindar insan itaatkar oluyor. İsyankar olmuyor.
E ‘dindar’ diye artık nesli tükenmeye yüz tutan üç beş Hıristiyan vatandaşımızı kast etmediğine göre Başbakan “Müslüman nesil isyankar olmaz” demek istiyor.
O bunu söylüyor ama dünya tersini yapıyor. 21’inci yüzyılın en büyük isyanları Müslüman ve dindar ülkelerde çıktı. Bu yüzyılın başı gelecekte Arap Baharı’yla anılacak. Yönetimlerine, zulme ve totaliter rejimlere isyan eden Müslümanlarla yani...
Dindar Müslüman itaatkarsa eğer; Mısır, Tunus, Suriye, Yemen’dekiler dinsiz mi? Tinerci mi?
Dindar nesil meselesi üzerine çok yazıldı çizildi ama bana bu muhabbette bir şeyler hep yanlış ya da eksik geldi. Sonunda o eksiği buldum galiba: İsyan. Daha doğrusu isyankar.

Yazının Devamı

Hem şifreli, hem paralı, hem sansürlü!

25 Şubat 2012

Altın Portakal ödüllü “Bornova Bornova” filmi şifreli kanalda sansürlenince yönetmeni İnan Temelkuran dava açtı. Şifreli kanallardaki sansürü artık tartışmaya açmak gerekiyor


“Bornova Bornova” filmide rol alan Öner Erkan En İyi Oyuncu dalında ödül kazanmıştı.

Sinema kanalıyız diyeceksin. Üyelik satacaksın. Sinema paketi aldıracaksın. Sonra insanların kendi rızasıyla para ödeyerek satın aldığı sinema kanallarında Altın Portakal ödüllü filmi sansürleyip öyle izleteceksin.
Türk halkı küfür etmez, Türk halkı o....uluk yapmaz, Türk halkı içki, esrar içmez, Türk halkı... Neyse yani, böyle kafalar...
“Neden yaptın peki?” diye soru sorulunca da “Ne yapalım, RTÜK fena ceza veriyor, onlar kesmeden biz kesiyoruz” deyip işin içinden sıyrılacaksın.
2012 model Türk televizyonculuğu böyle.

Yazının Devamı

Yolumuz mutlaka onun bir şarkısından geçmiştir

13 Şubat 2012

Son sekiz ayda Amy Winehouse ve Etta James’in ardından şimdi de Houston’ın ölüm haberi geldi. Hayatımızda şöyle ya da böyle yer eden, dertlerinden çok şarkılarıyla hatırladığımız güzel sesler birer birer aramızdan ayrılıyor...


Los Angeles’da Beverly Hilton otelinin dördüncü katında bir hareketlenme olduğunda insanlar herhalde Whitney Houston fenalaştı ya da gene başı ilaçlar, uyuşturucu ya da alkolle derde girdi diye düşünmüş olmalı. Ama durum en kötüsüydü. Oteldeki Grammy partisi için hazır bekleyen acil tıbbi müdahale ekibi hemen odaya girdi ama yapacak bir şey yoktu. 90’ların en büyük yıldızlarından ve pop tarihinin en inanılmaz seslerinden Whitney Houston hayatını kaybetmişti. Türkiye saatiyle 04.00’te öldüğü resmen açıklandı. Müzik alemi ve dünyadaki milyonlarca hayranı 20. yüzyılın en önemli pop diva’larından birini kaybetti. Houston’ın Grammy ödül töreninde şarkı söylemesi bekleniyordu, ama kısmet olmadı.



Yazının Devamı

Obama beyazlaşmış!

12 Şubat 2012

Obama’nın Spotify aracılığıyla paylaştığı sevdiği ve dinlediği şarkılar listesi iki yıl öncesine göre zevklerinin değiştiğini gösteriyor, nereden mi biliyorum?

29 şarkılık listeye bakınca önce dedim ki kendi kendime, ABD başkanının müzik zevki aslında hiç fena değil. Bir kere Wilco, Arcade Fire, Florence and the Machine ya da Noah and the Whale gibi indie ve alternatif rock gruplarını dinlemesi müziği takip ettiğini gösteriyor. Bildiği ve sevdiği tek şarkı “My Way” değil yani.
Öte yandan belli ki Obama siyah müziğe meraklı. Üstelik eğlenceli ve funky olanlarına. Earth, Wind & Fire, Booker T & The MG’s bunun kanıtı. Ayrıca Motown’a da açık. 60’ların siyah soul gruplarını dinliyor, The Impressions ve Al Green var listede. Yenilerden Raphael Saadiq benim de en sevdiğim Amerikalı soul sanatçılarından biri.
R&B sevdiğini Ledisi dinlemesinden anlıyorum. Hem de 90’lar usulü
R&B bu. Eminim Chaka Khan ve Angie Stone falan da seviyordur, gayet güzel. Ancak kendi adıma evde mesela Afganistan ya da Irak’la ilgili bir karar alırken, ya da şu Türkiye’nin güneydoğusunda neler oluyor bir rapor verin diye danışmanlarına talimat verirken fonda Whitney Houston çalma ihtimalinden

Yazının Devamı

“Evet, sansürlüyoruz!”

11 Şubat 2012

Pamela Anderson’ın mayosunu “uzattılar” diye yazdık ya hani... Ve plajda çağdaş bir kılıkla denize girmek bile müstehcen kabul ediliyor dedik ya... Bakın kimler ne yorum yaptı


“Bir Avuç Dolar İçin” filminde Clint Eastwood puroyla dolaşıyor. Bu filmi gösteren kanalın ‘çiçekleme’sinden dolayı biz de her sahnede oyuncunun yüzü yerine koca bir dal görüyoruz. Hiç göstermeseler daha iyi.

Bir firmanın reklamında oynayan Pamela Anderson’ın mayosunun özel efektle sonradan uzatılmasını ve ‘ayar’lanmasını geçen hafta eleştirmiş, “Artık çağdaş bir kılıkta denize girmek bile müstehcen kabul ediliyor” demiştim. Sizden gelen yorumlardan anladığım şu: Özellikle şifreli, para verip satın alınan platformlarda yer alan sinema kanallarındaki sansüre büyük itiraz var.
Oscar’lı, ödüllü, gişe yapmış filmlerden sanat filmlerine kadar neredeyse her yapımın en can alıcı sahneleri tıraşlanmakla kalmıyor, iki kişi konuşurken fonda görünen heykellerin bile memesi, poposu buzlanıyor.
Hele hele CNBC-e’nin western filmleri göstermesini çok anlamsız buluyorum. Bu filmlerin tanıtımını izledim, Clint Eastwood’un suratını göremedim çiçekten daldan. Komik oluyor. Hiç göstermeseler daha iyi.
İlginç bir

Yazının Devamı

Haydarpaşa neden otel oluyor?

5 Şubat 2012

Neden illa üçüncü köprü yapılmak zorundaysa, neden 2B yasası illa çıktıysa, neden Taksim ve Beyoğlu illa değişmek zorundaysa, neden AKM yıkılmak zorundaysa işte o sebepten


Haydarpaşa Garı 1908 yılında İstanbul-Bağdat demiryolunun başlangıç istasyonu olarak inşa edildi. Geçen hafta buradan son tren hareket etti.

Diyeceğimi baştan diyeyim, rahat rahat konuşalım. Bizim ülkece ürettiğimiz dünyaya sattığımız ve geliriyle geçindiğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Doğru dürüst bir gelirimiz yok bizim. Ürettiğimiz tek şey rant. Bir yerden yol geçecek orası değerlenecek ki para kazanalım çark dönsün. İşte onun için Haydarpaşa otel olacak, üstelik devamı da gelecek. Gerisi teferruat.
Biz Türkiye olarak araba üreten, araba markası bulunan bir ülke değiliz. Yeni çalışıyoruz, onu da İtalyanlar yapacak ama nasılsa yerli olacak falan filan.
Elektronik ürünlerimiz var mı? Yok (pardon Kamosonic var).
İstanbul değişiyor kabul de Londra, New York yerinde mi duruyor?

Yazının Devamı

RTÜK’ten önce, RTÜK’ten sonra!

4 Şubat 2012

RTÜK’ün uyarıları kanalları otosansüre yönlendiriyor. Artık mayolu kadın bile sansürlenecek bir şey haline geldi

RTÜK öyle bir ortam yarattı, öyle tespitlerle öyle ağır cezalar verdi ki son bir-iki yılda, bugün artık bütün kanallar kendilerini RTÜK’ten daha ağır bir biçimde sansürlemeye başladı. Her kanal kendi içinde gayriresmi sansür kurulları oluşturuyor ve yayımlayacakları programlara baltalarla dalıyor. Aslında yeni de değil. Birkaç yıl önce Digitürk’te Nuri Bilge Ceylan’ın “İklimler”inde filmin bütünlüğünde önemli bir yeri olan sevişme sahnesinin tamamen ortadan kaldırıldığını fark etmiş, şaşırmıştım. Ardından Patrick Suskind’in romanından uyarlanan “Koku” filminin sonunun ve en kilit sahnelerinden biri olan idam sehpası sahnesinin tamamen uçurulduğunu fark edince Digitürk’ü aramıştım. Hem para veriyor, özel bir yayın satın alıyor, hem de sinema kanalıyız iddiasındaki bir kanalda sansür yiyordum.
Özür dileyerek “RTÜK’ten korktuğumuz için biz kestik oraları” dediler. En azından dürüst davrandılar. Ben de Digitürk üyeliğimi bitirdim.
Bugün geldiğimiz nokta bir ileri boyut. Çıplaklıkla ilgili hassasiyet ise otosansürün boyutlarını göstermesi açısından önemli.
Bakın

Yazının Devamı

Kate Moss haklı beyler!

29 Ocak 2012

‘Cool’ diye kime denir bilmiyorum ama Twitter ve Facebook’la cool olunamadığı kesin. Kate Moss geçenlerde “Hayatta Twitter’a üye olmam” dedi de, o bakımdan...

Marlon Brando Twitter’a girer miydi? Ya da Marlene Dietrich? “Baba”nın “The Godfather’ın setinde kahve keyfi lollll :))” diye twit’lediğini görsem kahrımdan ölürdüm herhalde. Ne bileyim, mesela Steve McQueen “Bizim aşağıdaki kahvaltıcının omleti nefissss” diye yazsa benim için o an biterdi... Ya da James Dean’in soğuk bir akşam “Kar... Rüzgar... Yalnızlık... Sen...” falan yazması sonu olurdu gözümde.
Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama abartmıyorum. Tarih onlara iyi davrandı ve bunlarla hiç tanıştırmadı. Cool olarak yaşadılar ve aramızdan ayrıldılar.
Mesela benim için Guns N’ Roses’ın gitaristi Slash çok cool bir adamdı. Düşünsenize, rock tarihindeki en şahane gitar sololarından bazıları size ait ama siz saçlarınızı dağıtıp yüzünüzü bile göstermiyorsunuz. Saç, gözlük ve sigaradan ibaret bir imajınız var. Sonra Twitter icat oluyor ve restoranda yediğiniz yemekleri falan paylaşıyorsunuz. Veya “Az sonra konser var, çok heyecanlı” gibi acayip heyecansız şeyler yazıyorsunuz. Twitter karizmayı bozuyor yani...
Tama

Yazının Devamı