Bizim festival kitlesinde genel davranış konsere festivale son dakikada ya da gece geç gitmektir.
Çünkü asıl gruplar, büyük isimler
hep en son çıkar. “Bütün gün sıcakta
toz toprakta perişan oluruz” denir ve akşam gidilir. Ama festivaller gündüz başlar ve erken gidenler çok özel
Bu CD’leri dayayıp birayı ucuz tuttuk mu tamamdır. Her şehirli yetişkinin en az bir kere kurduğu hayali gerçekleştirip yazlık mekanımızı açabiliriz. Bülent Forta duymazsa tabii...
“Now & Forever” 3 CD - 45 şarkı
Bu albümü alıp içinde ne var diye bakınca insan Kuşadası, Didim ya da Kaş’a gidip bar açmak istiyor. Çok derleme gördüm, böylesine ilk kez denk geliyorum. Boney M ile başlıyor, Gogol Bordello’yla devam ediyor. İçinde Justin Timberlake, Pink, Britney Spears, Shakira da var, Calvin Harris, MGMT ve Broken Bells de. Yani alın bunları CD player’a ya da bilgisayara koyun devamlı çalısın. Birayı ucuz tutun gelsin İngilizi, Hollandalısı, Almanı, gelsin paralar...
“Lounge 2011” / 3 CD - 36 şarkıBu albümle Kelebekler Vadisi’nde,
Amy Winehouse nesli tükenen rock yıldızlarının sonuncusu. Salata yiyip vitamin kullanmıyor. Oysa bu dünyada artık geçerli olan bu
Amy Winehouse sistemin kolayca ele geçirip ehlileştirebileceği türden bir tip değil. Ticari korkuları yok. Brezilya’da tanesi bir milyon dolara konser vermeye gidiyor, bir gece önce sporunu yapıp uyuyacağına mini barı boşaltıyor.
- Amy Winehouse bir bağımlı ve tedavi olmayı reddediyor. Evet, kendine çok yazık ediyor ama bu onun karakteri...
-Çünkü süt içerek Amy Winehouse olunmuyor. Başka türlü basın sizi takip etmiyor, insanlar hayatınızı merak etmiyor, konserinize gelmiyor.
-Winehouse şöhret yönetimi diye bir şey bilmiyor. Böyle bir derdi de yok.
Pink Floyd’un Roger Waters ve diğerleri olarak ikiye çatırdaması bizi yıkmıştı. Ergen olarak dertlerimiz bize yetmiyormuş gibi bir de buna kahrolmuştuk. Hem ergensin hem karşılıksız aşk yaşıyorsun, hem Pink Floyd dağılıyor. Batsın bu dünya...
Sonra her iki tarafda yoluna devam etti ama benim açımdan eskisi gibi olmadı. Aynı tadı vermedi.
Birleşmeye şans tanımıyordum çünkü bu adamlar birbirlerinden nefret ediyordu. Geçmişlerine dair geri dönüşü olmayacak, yaralayıcı laflar ediyorlardı. Hani anneniz babanız size süper bir çocukluk yaşatır, çiçekli böcekli bir tablo çizer ama büyüyünce öğrenirsiniz ki kavga dövüş gırla gitmiş, haberiniz olmamış. Onun gibi bir his.
Yani bizdeki Kürt sorunu çözülür, CHP ve MHP, Ak Parti’yle koalisyon kurup gül gibi geçinir, Türkiye AB’ye girer, İstanbul’un trafik sorunu biter ama bu adamlar bir araya gelmezdi.
2005’te Live 8 için birlikte sahneye çıktıklarında bir umutlandık. Geçenlerde de David Gilmour, Waters “The Wall” albümünün en güzel şarkılarından “Comfortably Numb”ı çalarken sahneye çıktı. Ardından davulcu Nick Mason geldi. Rick Wright rahmetli olduğundan mevcut kadroyla Pink Floyd tek şarkı için bile olsa bir aradaydı...
ABD’nin Tennessee eyaletindeki Manchester kentinde yapılan ve her yıl 80 bine yakın insanın katıldığı Bonnaroo festivalinde üst üste iki gün iki kişinin ölüm haberi geldi. Birinin ölüm nedeni aşırı su kaybı. İkincisinin ölüm nedeni ise “aşırı sıcağa bağlı” şeklinde açıklanmış. Yani biri yeteri kadar su içmediği için, diğeri de şapka takmadığı ve güneşte fazla kaldığı için sizlere ömür.
Önümüzde festivaller var. Özellikle One Love ve Rock’n Coke kalabalık geçecek. Buralara gündüzden gidilecek. Tamam bizde o kadar şuursuz insan yoktur, ben eminim ama siz yine de bu vesileyle bazı noktaları hatırlamış olun, festivalde canınız sıkılmasın.
* Şapkasız, kremsiz, prezervatifsiz çıkmayın.
* Yanınıza değerli eşyalarınızı almayın. Çaldırırsınız ya da kaybedersiniz. Bu gerçek değişmez. Sonra “O yüzük babaannemindi” falan diye dövünmeyin.
* Yanınızda su şişesi ya da matara bulundurun. Bunu sürekli dolu tutun ve gün boyu su için.
“Sana su koyayım mı” diyor masanın üzerindeki şişenin kapağını açarken. Elimde telefonumu tutuyorum kayıt için. “Ben tutayım böyle daha iyi kaydeder” diyor. Ben böyle röportaja alışık değilim arkadaş. Bizim en sıradan grubun sanatçının havalar bin beşyüz. Karşımda 60 milyon albüm satmış, bütün dünyada genç kızların, teyzelerin, genç ve yaşlı adamların ve hatta annemin hayran olup, görünce derin bir “Ooofff” çektiği, Ricky Martin var. Konuşurken “Telefonu ben tutarım sen yorulma” diyor. Şöhreti sindirmek ayrı bir sanat herhalde...
Son albümünün önceki albümlerden ne farkı var?
Umarım 10 yıl önce yaptığım müziğin aynısını yapmıyorumdur. Umarım bir şeyler değişmiştir. Temel olarak aynı yerdeyim. Latin, pop ve rock’ı birleştirmeye çalışan bir tarzım var. Ama kendimi artık farklı ifade ediyorum. Galiba artık başka tür bir adamım. Heyecanlarım duygularım daha farklı... Hayatım çok değişti.
Nasıl değişti?
Bir erkeğin 20’lerinde ve 30’larında duyguları birbirinden çok farklı. Hayatının farklı dönemlerinde farklı şeyler bekliyorsun. Daha çılgınsın, delice şeyler yapmak istiyorsun, hayatını buna göre yaşıyorsun. Ben 30’larımı geçirirken gerçek anlamda ruhsal bir yolculuğa çıktım
* Facebook’ta 34 milyon arkadaşı var. Görüntüleri Youtube’da 1 milyar kere tıklandı. Dünyanın, albümünün satıldığı neredeyse her ülkesinde, bir numara olmayı başardı. Ve ikinci stüdyo albümü de şahane. Bence popun 21’inci yüzyıldaki en büyük fenomeni çoktan oldu Lady Gaga. İtirazı olan?
* “Christina Aguilera onu taklit edeyim derken kariyerini bitirdi, Katy Perry ve Rihanna gibi isimler ona özenip giderek daha acayip klipler çekmeye başladı. Giyim kuşam tarzları giderek uçmaya başladı” diye yazmış Rolling Stone yazarı. Çok doğru.
* 14 şarkılık yeni albüm pop dinleyicisini yakalayacak şekilde ortalama bir zevk üzerine inşa edilmiş. Ama o inşaatı öyle güzel yapmışlar ki büyülenmemek elde değil. 80’lerden bu yana yapılmış bütün büyük Amerikan pop albümlerinden ezgiler var gibi. Disko, rock ve pop birbirine karışmış.
* Bana kalırsa albümü pek meşhur olan “Judas” değil daha ziyade “Bloody Mary”, “Hair”, “Born This Way” gibi şarkılar yansıtıyor. Hepsi de hem bildik,
hem de yeni.
* Lady Gaga iyi bir oyuncu, dansçı. Hikayesini sadece şarkıyla, sözle değil vücuduyla da anlatıyor. Bu onun iletişiminin önemli bir parçası. Bu konuda eğitimi de var.
* Ben ona baktığımda
Nazan Öncel’in yeni albümü “Hayvan!”ı dinliyorum. “Beğenmedim” gibi basit bir yorumda bulunacak değilim. Elbette ki Nazan Öncel yazdığı şarkılarla kendini kanıtlamış bir sanatçı. Elbette ilgi çekici sözleri, hoş melodileri olan pop şarkıların bulunduğu bir albüm yapmış. Ve elbette onu sevenler yine dinleyip beğenecekler şarkılarını.
Sezen Aksu’nun albümü gibi Öncel’in albümü de iyi bir ekiple hazırlanmış. Buna kötü denmez, olmamış denmez.
Önceden kestirilebilir bir hali var. Heyecansız, sürprizsiz, formül endişesine yenik düşmüş, “Yaza damgamı vurayım” endişesiyle bazı noktaları ıskalamış...
İşte bunlar söylenebilir.
Çünkü büyük isimler söz konusu olunca benim beklentim ister istemez yüksek oluyor. Bu isimler tarzlarıyla pop iklimini etkiliyorsa, büyük kitleler tarafından dinleniyorsa, yapacakları iş de çok çok iyi olmalı. İnanılmaz olmalı, öncü olmalı, insanları peşinden sürüklemeli. Kraliçe olmak kolay değil.