Süperstar notları...

17 Temmuz 2011



Ajda Pekkan’ın “Farkın Bu” isimli albümü piyasaya çıktı.

Bir kere şunda anlaşalım: Ajda Pekkan çok değerli bir ses. Tarzıyla, imajıyla yıllardır Türk kadınına model olmuş, trendleri belirlemiş, büyük bir isim. Benim eleştirim şahsına olamaz, albümedir.
* Şunda da anlaşalım: Türkçe popun en sıkıcı, en klişe bütün kalıplarına maalesef Ajda Pekkan da teslim olmuş. Piyasadaki neredeyse her şarkıcıya albüm yapan klişe timi burada da iş başında. Basında yere göğe koyulamayan bu albüme dair izlenimim bu.
* Besteler yavan, düzenlemelerde derinlik yok. Sanki ritmi açıp sigaraya çıkmışlar, Ajda şarkıları okumuş, sonra da gelip aletleri kapamışlar gibi. Ne bir nüans, ne bir incelik...

Yazının Devamı

Banu Alkan şakaydı, Sinan Akçıl gerçek

16 Temmuz 2011

Kendisine mavi pantolon trendini de borçlu olduğumuz çok yönlü büyük Türk bestecisi
Sinan Akçıl, Manisa Turgutlu’daki konserinde. Dansçılar çılgın bir koreografiyi uyguluyor, arkada pop müziğimizin klasik dıp tıs ritmi... Her şey tamam, görüntü şahane. “Haydi Turgutlu lütfen biraz ayağa” diyerek seyirciyi coşturuyor büyük besteci. Ardından şarkısına giriyor.
O ne giriş. Detone desem anlatmaz, kötü desem eksik bir yorum olur. Orkestra bir yerde, Akçıl bir yerde. Anlatılmaz yaşanır.
Sahneler Banu Alkan’dan beri böyle ses görmedi.
Akçıl gayet memnun. Hande Yener kendisine eşlik ediyor. Ki onun sesi iyidir, neticede bir şarkıcıdır kendisi, detoneden anlar. Ama memnun olmalı ki her şey normalmiş gibi düetine devam ediyor.
Şöyle anlatayım. Arabesk müziği müzikten saymayan, dinleyenleri yavşak diye etiketleyen, “Sezen Aksu’nun müziği detone ve kirli” diyen Fazıl Say o akşam Turgutlu’da olsa herhalde plastik patlayıcıları kuşanıp sahneye atlar, “Ya Allah” diyerek pimi çeker ve Türk milletini bu müzikten korumak için kendini gözünü kırpmadan feda ederdi.
Dinleyenlerine saygısızlık etmek istemem ama Türk popunun geldiği durum bu. Bir yutturmaca...

Yazının Devamı

Beyoncé’nin yeni albümünü dinlerken

10 Temmuz 2011


Beyonc é’nin “4” isimli yeni albümünde genellikleorta tempoda 12 şarkı bulunuyor.



Lady Gaga trendleri yakalama ve belirleme konusunda şu anda bir adım önde olabilir ama Beyoncé son 15 yıldır pop dünyasındaki kadın yıldız açığını neredeyse tek başına kapattı. Ondan daha acayip dans edeni, daha ‘funky’, daha eğlenceli, daha dramatik, daha çılgın şarkılar söyleyeni hâlâ pek yok. İşin ilginci, onu takdir etmeyen kimseye de rastlamadım. Rock ya da metal, dinlediğiniz müzik fark etmiyor. Sahnede nasıl bir enerjisi olduğunu anlatmak zor. Şöyle diyeyim: O çıkınca yanınızdakiyle geyik yapmayı bırakıp sahneye bakakalıyorsunuz hiçbir şeyi kaçırmamak için. Sadece şarkı söyleyen biri değil. Sahne ve gösteri sanatıyla ilgili hemen her konuda hünerli.
Beyoncé dördüncü solo albümünü çıkardı. Doğrusunu söylemek gerekirse işi zordu. Kendini yenilemesi lazım, rakipleriyle boy ölçüşmesi lazım, hayranlarına hayran olacakları yeni şarkılar hediye etmesi lazım. Pop yıldızı olması bakımından zamanın ruhunu yakalaması lazım. Bunları yaparken komik duruma düşmemesi lazım. Sanat, yaratıcılık ve strateji bir arada olacak yani...

Yazının Devamı

Afrika müziği, blues ve reggae ile birleşirse ne olur?

9 Temmuz 2011

Malili iki kör sanatçı. Bamako’da körler için kurulan bir enstitüde tanışıyorlar. İkisi de şarkı söylüyor. Bir arada daha da iyi... Derken ver elini Afrika yolları. Evleniyorlar. Burkina Faso senin, Fildişi Sahili benim turnelere çıkıyorlar. Otobüslerde, kamyonlarda takılıyorlar yeri gelince. Öyle ilgi topluyorlar ki albümleri Paris’te basılıyor. Avrupa, Amerika derken Amadou Bagayoko ve Mariam Doumbia ilk kez karşılaştıkları 1977 yılından bu yana müzikleriyle her türden insanı fetheden birer üstat oluyor.
Ben onları Damon Albarn ve Manu Chao sayesinde tanıdım. Blur’ün solisti Damon Albarn’ın kafayı kırıp Mali’ye gidip köy yollarında müzik yaptığı günlerden biriktirdiklerini kaydettiği “Mali Music” (2002) albümünü dinlemediyseniz çok şey kaybettiniz. Bu albüm sayesinde Malili müzikleri araştırırken Amadou & Mariam’la tanışmıştım. Manu Chao ise Amadou & Mariam’ın “Dimanche a Bamako” (2005) albümünün prodüktörlüğünü üstlendi.
Bu yaz DHL’in desteğiyle Caz Festivali’ne geldiklerini duyunca bir sevin bir sevin. Kuzeyden Avrupalılar, okyanustan Karayipliler, Amerikalılar gelip gitmiş. Mali, tarihindeki işgalleri, köleliği, savaşları ve daha pek çok trajediyi müziğine yansıtarak

Yazının Devamı

TT Arena’da Milli formalı Bon Jovi!

9 Temmuz 2011

Konseri izleyen on binlerce Bon Jovi hayranı her şarkıya eşlik etti. TT?Arena’daki ışıklar yandığında görkemli kalabalık gün yüzüne çıktı.

- İyi bir konserin birinci kuralı şarkıları ezbere bilen bir kalabalıksa ki öyle, Bon Jovi İstanbul konseri iyi ötesi süperdi. Çünkü neredeyse her şarkıyı ezbere bilince insan hiç sıkılmadan baştan sona coşabiliyor.
- Konser 21.00’de başladı ve 3 saate yakın devam etti. Her anında kalabalığın ilgisi sahnedeydi. Kimsenin bu konserden çıkıp da “çok sıkıldım ya” diyeceğini ben sanmıyorum.
- Eğer şarkıları ezberlenmiş bir grupsanız yeni şarkılarınız çalınınca ortalık sus pus olur ve buna alışmanız lazım. Sanırım Bon Jovi “yeni şarkısı kalabalık tarafından sessizce karşılanan eski grubun dramı”nı kolay atlattı.
- Her grup en büyük hit’ini sona saklar, seyirciyi konser boyunca saatlerce beklemekten hasta eder. Bon Jovi’nin böyle bir derdi yok çünkü her şarkısı hit. O yüzden ikinci şarkı “You Give Love A Bad Name” olablliyor mesela. Anında coşku...
- Ancak bunun kötü bir yanı da var. Denklem şöyle: Cuma + TT Arena + Bon Jovi + ikinci köprü trafiği + saat 9’da başlayan konser = Kaçırılan şarkılar. Ama ne gam, konser uzundu, hit

Yazının Devamı

KONSER DEĞiL YAZ DÜĞÜNÜ

7 Temmuz 2011





* Maçka Küçükçiftlik Parkı’nda kimin konseri olursa olsun yaz boyu değişmeyen ve değişmeyecek bir festival var. Maçka arabalar ve değnekçiler festivali. Park etmeye çalışan yüzlerce araba ve onlara gel gel yapan değnekçilerin arasından ezilmeden ve korna yemeden geçebilirseniz konsere girebiliyorsunuz. Ben bu konsere ulaşmak için en pratik yolu seçtim. Tabanvay... Size de tavsiye ederim.
* Kapı önündeki Elton John ekonomisini özetlemeye çalışayım. Değnekçiler, köfteciler, sucular (“Kazık yemeyin! İçeride 5 TL, dışarıda 1 TL” sloganıyla), mavi leğen içinde biracılar, karaborsa bilet satanlar ya da elinizdeki fazla bileti ucuza kapatmaya çalışanlar vee... Elton John gözlüğü satan eleman. Dev kalp şeklinde camlarıyla bir torba gözlük. 10 liradan veriyor. “Pahalı değil mi?” diye sordum. “Abi bize 3 lira kalıyor zaten” dedi.
* Küçükçiftlik Parkı düğün salonu gibiydi. Ön taraf oturmalı. Arka taraf ayakta. Koltuklar beyaz kumaşlarla düğün salonu sandalyesi gibi kaplı. Herkes birbirine “Siz hangi taraftansınız?” esprisi yapıyor.

Yazının Devamı

Bütün ‘festival tipleri’ oradaydı

5 Temmuz 2011

Dakika bir gol bir. Santralistanbul’un kapısında girişte mavi leğende bir One Love klasiği olarak buzlar içine yatırılmış işporta bira... “Kaç para?” dedim, “5” dedi. “Çok fazla” dedim. “İçeride 7 ama” dedi. “E içeride müzik var, grup var, eğlence var, tesis var” dedim. “Sende sadece leğen var...” Yanıt vermedi.
Girişte “Bira 5 lira, içeride kazık yemeyin” diye bağıran başörtülü kız satıcı “kültür mozayiğimiz” herhalde. Ya da öyle bir şey. Ekmek parası neticede...
One Love Festival’ın bu yıl 10’uncu yıldönümü. Ama “headliner” denen assolist kadrosu, kimse kusura bakmasın, emekliler takımı gibi. Bir kısmı turnede bile değil. Muhtemelen bu festival için “Haydi çocuklar toplanıyoruz, eski günlerdeki gibi...” tarzı bir operasyona girmişler ve soluğu sahnede almışlar. Ama 25 yaş altı dinleyiciler için hiç şüphesiz iyidir.
Benim iki favorim izlemekten heyecan duyduğum, festivale renk katan Nijerya asıllı Alman Nneka ve ekibiyle, festivale katılan gruplar içinde “bu devrin grubu” diye tanımlayabileceğimiz tek isim olan The Editors idi (pazar gününün en iyisi onlardı).

Ses yasağı yüzünden erken bitti

Yazının Devamı

Bence bu yazın hiti...

3 Temmuz 2011


Alta sabit ritmi döşüyorsun. Üstüne içinde aşk ve türevleri olan kafiyeli sözler. Basın da gazladı mı yaz hitimiz hazır.
Evet biraz abartıyorum, biraz büyütüyorum ama durum teknik olarak bu. Sektör böyle çalışıyor.
Sonra bir bakıyorsunuz bu şarkılar aynı anda her yerde. Her kanalda, her radyoda... Şarkıları söyleyenler de bütün magazin eklerinde boy boy. Nereye baksanız aynı dıptıs. Bikinili fotoğraflar, jet ski kareleri, yalandan “ay çekmeyin”ler. Yaz hitiniz hayırlı olsun. Sanki memlekette yazın başka şey dinlenmiyor...
Siz gene “pop müziğe düşmansın zaten” diye azara başlamadan bir şey söylemek istiyorum (Bu arada popa düşman değilim, aksine severim.) Youtube’a girdim ve araştırmaya başladım.
Demet Akalın’ın “Aşk”isimli albümünden aynı adlı şarkı. 324 bin 677 kez izlenmiş. Serdar Ortaç’ın bu yılın devvvv hit’i olmaya aday şarkılarını barındıran 2011 albümü “Gold”daki şarkılara baktım. 21 bin bandından 1 milyon bandına uzanan sayılarda dinlenmiş bu şarkılar. Hadise’nin televizyondaki ve radyolardaki bütün programlara çıkarak söylediği “Süperman”i 1 milyon 150 binde... Rakamlar diğer bazı isimlerde de çok değişmiyor.

Yazının Devamı