Finale kalamadık, çarşı karıştı. Medyaya baktım, herkes kelle istiyor. Bakın ben bu durumdan ne dersler çıkardım
Meğer popçular fırsat verildiğinde şarkı eleştirmeye müzik eleştirmenlerinden daha meraklıymış. Demet Akalın’ın “Oh olsun, popçulara laf etmeyeceklerdi” şeklindeki ifadesine, İlhan Şeşen’in “Bu şarkı değil” diyerek grubu yerden yere vurmasına bakılırsa pek de iştahlılar. Ne güzel. Artık her hafta onlarca kötü şarkı dinlemek zorunda kalan birinin hislerini daha iyi anlarlar.
* “Eurovision’a rock grubu gitsin” bitmiştir. Yeni sezonda Atiye ve Hande Yener kapışır. Atiye genç ve Avrupalı olduğundan, Hande Yener “Gay’ler sever belki” ümidiyle gazlanır. Benim önerim yeni nesil indie ve alternatif grup ve müzisyenlerden yana. Can Bonomo, Bon Mod, Model, Nükleer Başlıklı Kız neden gitmesin? Misal yani...
* Eğer genç, çıtır, kadın ya da gay değilseniz, sahnede görsel bir şölen sunamıyorsanız Eurovision’da işiniz zor. E bildiğimiz kadarıyla bunların hiçbiri Yüksek Sadakat’te yok.
* “Kafeste lastik kız” eğer ortamla bir alakası yoksa dünyanın en antipatik gösterisi olabiliyor.
* TRT’den teklif gelince başına devlet kuşu konmuş gibi atlamamak lazım. Milyonlarca
Aerosmith’in solisti Steven Tyler hayatı boyunca kokaine 20 milyon dolar harcamış. Hesap ettim günlük uyuşturucu harcaması 1500 dolar. Sizce yıllarca fahiş fiyattan CD almaya mecbur edilmemizin bununla bir ilgisi var mı?
Steven Tyler hayatı boyunca kokaine 20 milyon dolar harcadığını yazdı. Nerede mi? Otobiyografisinde. Aerosmith’in meşhur solistidir. Şu anda American Idol isimli yetenek yarışmasında jüri üyesi kendisi.
Kitap bu hafta piyasaya çıkıyor ve anlaşılan satsın diye reklamı bunun üzerinden yapılıyor.
E her şey para tabii...
Yaptığım hesaplara göre Tyler 20 yaşında başlamış olsa 43 yıldır kullanıyor demek ki bu mereti (Rehabilitasyondan yeni çıktı, artık kokain kullanmıyormuş. Ama belli olmaz).
Günde ortalama kokain masrafı 1500 dolar. Ortalama diyorum. İçmediği günler olduğunu farz edersek hesabını size bırakıyorum. Yani bir oturuşta bir kuzuyu yerim misali, Tyler da öyle abanıyormuş.
Önce yasak dediler sonra sakıncalı. “Bu kelimeleri internette kullanmayın” diyorlar. Öyle demeyin böyle demeyin... Benim aklıma hemen Can Yücel’in lafı geldi
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı TİB’in yer sağlayıcılara yolladığı ve önce “yasak” deyip ardından tepki gelince “sakıncalı” diye düzelttiği sözcüklerden bazılarını gelin birlikte yakından inceleyelim...
Baldız: Bundan sonra eşinizin kız kardeşine bacanak demek hem daha güvenli hem de ortama erkek erkeğe daha delikanlı bir hava yaratıyor. Kadınlar erkeklerin, erkekler kadınların olduğu ortamlara gelmesin kardeşim. Bacanak iyi...
Çıtır: “Çıtır çıtır bir simit yedim” deriz ya. Bundan sonra sadece “simit yedim” dersek yanlış anlamalardan da kurtulmuş oluruz. Çıtır yerine önerim “kıtır”. “Kıtır kıtır bir internet” mesela...
Escort: “Başbakanın escort’ları yolu açtı” diye internette yazarsak başımız belaya girer mi? Bilmiyorum. Ama “escort kız” dediniz mi muhtemelen enselerler. Onun yerine koruma diyelim. Escort’la koruma aynı mı? Değil. Ama olsun, koruma daha güvenli.
Madem “Krizdeyiz” diyen firmalar her hafta her telden onlarca albümü piyasaya sürüyor, madem masamızın üstü gönderilen CD’lerden çılgın proje şantiyesine döndü, o halde gelin birlikte bakalım piyasada neler oluyor...
* “Charm School” - Roxette
Halis muhlis Amerikan müziği yapan İsveçli Roxette’in son albümü. Tam Roxette’in 25 Mayıs’ta Maçka Küçükçiftlik Park’taki konserine gitmeden dinlemek için. Merak ediyorsanız söyleyeyim, albüm iyi. Roxette’i sevenleri “Bu adamlar da amma değişmiş” dedirtecek türden falan değil pek. İyi yaptıkları şeyi yapmaya devam ediyorlar.
* “Gizli Aşk” - Semih Saygıner
Türk sanat müziği klasiklerini okuyor Saygıner. Klasik eserleri modernleştirmeyi hedefleyen düzenlemelerden oldum olası hazzetmem. Ancak Saygıner elinde ıstakayla ortama dalıp etrafı kırıp dökmemiş. Güzel söylemiş. Kendince bir tarz katmaya çalışmış. Bence beğenilecek bir albüm. Ama benim masa üstünde Zeki Müren’ler duruyor üst üste. O noktada ben onlara yöneliyorum.
Yeni klibini izledim, şarkılarını dinledim, fotoğraflarını inceledim, düşündüm taşındım;şu sorunun yanıtını bir türlü bulamadım. Hadise Beyoncé olmak zorunda mı kardeşim?
Beyoncé zenci ve Allah vergisi bir sesi var. Neredeyse bütün büyük soul ve R&B sesleri gibi o da kilise korosu geleneğinden yetişme. Evet, pop yıldızı ama soul ve R&B geleneğini devam ettirdiğinden yaptığı müziğin bir derinliği var. Yazın Çeşme’de bir-iki mekanda insanlar denize girerken çalınıp unutulacak türden şarkılar yapmıyor.
İyi prodüktör ve bestecilerle çalışıyor. En iyi modacılar ve tasarımcılardan fikir ve destek alıyor. Bütün bunların yanında acayip iyi dans ediyor. Sahnede bir kez yakından izledim, gözünüzü alamıyorsunuz.
Sonuç? Sonuç ortada. Beyoncé tarzının bir numaralı yıldızı. Çağdaş bir R&B divası olmayı hak ediyor. Ayrıca dünyanın en fazla satan isimlerinden.
Hadise’nin sesi iyi. Ama Beyoncé ile karşılaştırılacak düzeyde değil. Şarkıları da onun kadar iyi değil. Çalıştığı isimler elinden geleni yapıyor ama Beyoncé ile karşılaştırılacak bir durum yok. “Dıptıs” ritimler, tekerleme tarzı sözler.
“Bunlar satar abi” kafası. Derinlik yok. Kalıcılık yok. Geleceğe yatırım yok. Hadi
CHP türkülerle halkçı imajını yerleştirmeye çalışıyor. AK Parti merkezde, kucaklamacı. Latin de var, techno horon da, ska punk da, marş da, ilahi de... MHP ise rapcore ve rock’ı mehter müziğiyle birleştiriyor
Size bir şey söyleyeyim mi, bu seçimde müziklerde gözle görülür bir gelişme var. Masama gelen bir sürü albümde yer alan şarkılardan çok daha yaratıcı şarkılarla karşı karşıyayız. Muhtemelen pek yakında (hatta daha şimdiden) her yanından hoparlörler fırlayan otobüslerden bangır bangır dinleyeceksiniz bu şarkıları.
O yüzden bir bakmakta fayda var.
Ne diyorlar, ne mesaj veriyorlar?
CHP AKP’den daha “halkçı” duruyor
Değerli müziksever, iş gene başa düştü. Partiler vaatleri açıkladı, an itibarıyla müzikle ilgili tek satır yok. O halde kendi kendimize gelin güvey olalım
Konser biletleri maksimum 10 TL olacak. Çünkü Kültür Bakanlığı bütçesinden bir bölümü konser ve festival destek bütçesi olarak ayıracağım. Nasıl başka partiler tütünü, çayı, fındığı, pancarı sübvanse ediyorsa biz de konserleri sübvanse edeceğiz.
* Her mahallede bir yıkık dökük bina bulunacak, o bina büyüklüğüne falan bakılmadan performans merkezi olarak restore edilecek. Ses sistemi ve izolasyon belediyeden, örgütlenmek sizden. Parayı nereden mi bulacağım? Bir seneliğine kaldırım kırıp yenisini yapmasam yeter. Mahalle konser salonları tamamen özerk olacak. Başlarında YÖK gibi bir adet PÖK (Performans Örgütleme Kurumu) olmayacak. Türküyse türkü, rap’se rap, rock’sa rock, mahallenin gençlerinin elinden ne geliyorsa artık, dükkan sizin...
* Konser salonlarında ve barlarda sigara serbest olacak. Kaçak yapılara ruhsat vermekten daha az tehlikeli, sağlığa ve çevreye daha az zararlı. Millet sevdiği sanatçıyı kaçırmadan kesintisiz izleyecek. Ayrıca özel bir havalandırma sistemini mecburi tutacağım. O sistemi de benim birader
Trip hop aleminin en acayip, en orijinal adamı Tricky haftaya İstanbul’a geliyor ya, bu vesileyle bir-iki soru sorayım dedim. Yeni Zelanda’da çeteye katıldığını öğrendim. Ama bir nedeni var
Eskiden stat dolduran, meydanları ayağa kaldıran, Açıkhava’yı yıkan gruplar şimdi Beyoğlu’nun barlarına gece kulüplerine konsere geliyor.
22 Nisan Cuma Tricky, bildiğimiz Tricky, Ghetto’da. İzdiham yaşanıyor diye kızan eden olsa da dünya çapında isimleri küçük salonlarda izlemek insana kendini özel hissettiren bir tecrübe. Bu vesileyle Tricky’ye merak ettiğim bir-iki şeyi sordum. Bakın neler öğrendim...
* Genel olarak nelerden ilham alırsınız?
Her şey olabilir. Bir insan, bir his. Bazen yaptığım şeyleri sanki ben yapmamışım ya da ben yapamazmışım gibi geliyor. Bunu farklı güçlerin benim vücudumdan geçerek dışarı çıkması şeklinde yorumluyorum.