'Bir hazine arşivlerde çürüyor'

20 Nisan 2019

Müzisyen ve prodüktör Yasin Vural: “Unutulmaya yüz tutmuş şarkılar var. Israf olmaya doğru giden şarkılar diyorum ben buna. Bunlara ikinci bir hayat vermek mümkün ama fonogram haklarını çözemediğimiz için bir hazine arşivlerde kapalı kalmış, çürüyor”

Yasin Vural ile Hey’ Douglas albümü “Marşandiz” için görüşüyorum. Yasin son yılların en başarılı ve orijinal müzik projelerinden biri. İlk albümünü yayınladı. Ancak bu albüm beklendiği gibi sample’lar içermiyor. Enstrümental bir albüm. Merak ediyorum sorular soruyorum ve albümün arka planını deşince ortaya çıkan durumu ve anlattıklarını sizinle paylaşmak istiyorum.

- Albümün arka planından bahseder misin biraz?

“Hey! Douglas projesi, 2013’te Ankara’dan İstanbul’a geldiğimde, stüdyo tadilattayken boşlukta kaldığım dönemde çıktı. Eski Türkçe şarkılardan sample’lar yaparak kayıtlar yapmaya başladım. Sonra bunları canlı performanslarla sahnede sundum. Büyük bir ilgi gördüm. 2018’e kadar da hep konserler yaparak geldim. Hepsi neredeyse ful geçti. O sıralarda her şey iyiydi. Plak şirketleri bana hard diskler dolusu şarkı gönderiyordu. ‘Bizim de şöyle kataloğumuz var bunları da kullan, senin yaptığın şeyleri gençler dinliyor beğeniyor, bizim

Yazının Devamı

“Kara delik” ve bildik gazetecilik refleksleri

16 Nisan 2019

90’ların sonlarında Aktüel’de çalışırken şunu görüp öğrenmiştim: Bir haberi ya da hikâyeyi bir kadın görseliyle ilişkilendirip verebiliyorsan ver. Eğer gerçekten başka bir yolu yoksa o zaman farklı görseller kullanabilirsin.

Rahmetli Ercan Arıklı bunu neredeyse bir şart olarak koşardı. Bu o kadar önemliydi ki haber toplantılarında genç muhabirler bu huyunu bildiklerinden haber önerirken “kadın (!)” görselli haber önerirlerdi. Haberlerini böyle savunanlar da vardı.

İşe yarar mıydı? Evet, yarardı. Bugün haber sitelerinde işe yarıyor mu? Evet, yarıyor. Sıradan insan bu şekilde algılamayı ve oltaya getirilmeyi seviyor. Basın ve gazeteciler de -dünyanın neresinde olursa olsun- sıradan insanın korkularını, sıradan arzularını, en ilkel dürtülerini hissediyor ve bunu kullanıyor. Bunu yapan sadece gazeteciler/editörler de değil elbette. Dünya bunun üzerine dönüyor. Ama bu başka bir yazı konusu.

Geçen hafta bilim insanları tarihte ilk kez bir kara deliğin fotoğrafını çekti ve paylaştı. Sosyal medyada haber patlaması yaşandı. Ancak bir süre sonra bütün haberlerde tek bir isim görmeye başladık. Bilgisayarın başında sevinçten havalara uçan genç, güzel, başarılı bir kadın. Yüz binlerce,

Yazının Devamı

Jakuzi’nin yeni albümü “Hata Payı”

13 Nisan 2019

Başarılı ilk albümdeki orijinal fikirlere yenilerini eklemek giderek zorlaşsa da henüz sihirbaz bütün numaralarını tüketmemiş.

Jakuzi ilk albümü “Fantezi Müzik”i 2016’da kaset olarak yayınladı. Hâlâ çalışma masamın üzerindeki kalabalığın bir yerinde duruyor. Dinlemeseniz bile bir şekilde yakınınızda bulundurmak isteyeceğiniz bir obje bu. Ben de zaten bu kasete obje muamelesi yaptım. Masada tuttum ama dinlemedim. Ne çocukluktan kalan walkman’imi çalıştırabildim ne de evdeki AKAI double deck’in tozunu alıp kuracak ve amfiye bağlayacak halim vardı. Albümü herkes gibi sıkıcı sıkıcı stream ettim. Çünkü bu kaset dinlenmek için değil bakılmak ya da bir şekilde sahip olunup masada durmak için çıkarılmıştı 2016’da.

Her şeyin web’de olduğu ve bu web’in de telefona sığdığı dijital bir dünyada, stream platformlarının arayüzünde sıradan bir liste ya da isim olmak yerine sınırlı sayıda kaset olarak basılması tercih edilmişti. Bu tercih sanırım Jakuzi hakkında bir şeyler anlatıyor.

Albüm daha sonra 2017’de yeni bir şarkı eklenerek yeniden yayınlandı. Plak ve CD olarak basıldı. Ama 2016’da kaset çıkarmak kadar şahane bir duruş değil. Herhalde Jakuzi de (Kutay Soyocak, Taner Yücel) Türkçe sözlü

Yazının Devamı

Oxford Cambridge bahane, muhabbet şahane

9 Nisan 2019

Londra’nın güney-batısındaki Chiswick Köprüsü, uzaktan bakıldığında Galata Köprüsü’nde sıradan bir pazar günü çaparisi gibi kalabalık. Kıvıl kıvıl, sıra sıra insan köprünün üstünde toplanmış. Tek fark, insanlar ellerinde misinalar, kamışlar değil irili ufaklı bardaklar tutuyor. Kovalarda balık yerine soğuk içecekler var. Köprü ve çevresindeki sahil festival alanı gibi. Özlemişiz böyle sağa sola yayılmalı festivalleri.

Bizde kürek, sporcular, yakınları ve aileleri dışında kimsenin ilgilenmediği bir spor dalı maalesef. Buradaysa milli bir hassasiyet haline gelmiş. BBC canlı yayınlıyor, tepede helikopterler geziyor, kameralar her yerde. “Vatandaş sahillere hücum etti” tadında bir ortam.

Bu sıradan gibi görünen köprünün bugün bu kadar özel bir yer haline gelmesinin nedeni Oxford ve Cambridge üniversiteleri arasında yapılan geleneksel kürek yarışları. “The Boat Race”in finiş çizgisi burada. Sportif merak bir yana, Londralılar eş dost buluşup bir şeyler içmek, nehir kıyısındaki parklara doluşup önlerinden geçen yarışa heyecanlı çığlıklarla katılmak için güzel bir fırsat yakalamış. Gördüğüm kadarıyla yarış bahane, muhabbet şahane.

Nehrin güney yakasında köprünün az ilerisinde kalabalık maça

Yazının Devamı

“Müzikte kendin, oyunculukta başkası olmak”

6 Nisan 2019

Amerikalı şarkıcı, besteci Sharon Van Etten son albümü “Remind Me Tomorrow”u ve "The OA" dizisindeki rolünü anlatırken konu anne olmaya da geldi.

Londra’nın hip otellerinden The Ace Hotel’in lobisindeki uzun büyük masanın etrafında 30 kadar bilgisayar açık, kulaklıklar takılmış gözler ekranda. Otel lobisi değil sanki NASA kontrol merkezi. Az sonra uzaya mekik gönderecekler…

Ama hayır, sıradan bir günmüş. Bloggerlar ve online iş güç erbabı burada çalışmayı seviyormuş. Çok gözde bir yermiş bu lobi. Londra’nın özellikle Türklerin pek sevdiğini anladığım Shoreditch bölgesinin kerametine ben henüz vakıf olamasam da ortam güzel hakikaten. Bir gentrification atmosferi, bir post hipsterlık sokaklara yayılmış. Otelin kapısından girip lobiye kadar ulaşmış. Sharon Van Etten’ı bekliyoruz. Önceki gün Roundhouse’da şahane bir konser verdi, benimle görüştükten sonra Amsterdam’a uçacak. Avrupa’nın hemen ardından ABD’de turnesine devam edecek. Ocakta yayınlanan yeni albümü bir öncekinden beş yıl sonra geldi. Arada psikoloji eğitimini devam ettirdi, anne oldu. “Strange Weather” adlı film için müzik besteledi. Netflix’te merak edilen ikinci sezonu gösterime giren ve dünya çapında kendine has bir

Yazının Devamı

Ne yazsam boş!

2 Nisan 2019

İngiliz baharı zor geliyor, geç geliyor. Ama tam umudu kesmişken, soğuktan donmuşken imdada yetişmek gibi bir özelliği var. Bugünlerde havalar güneşli, o yüzden yüzler gülüyor.

Komşu Steve geçen hafta çocukluktan beri gittiği pub’a davet etti. Yerel lezzetlerden tadıp sohbeti koyulaştırdığımızda, “Burada nisandan önce pek baharı bekleme. Nisanda da yağmurlu olur, bir soğur, bir ısınır ama en azından güneş ufaktan yüzünü göstermeye başlar” dedi. Olsun o da yeter.

Hakikaten tam da söylediği gibi. Ben bu yazıyı yazarken günlük güneşlik, manolyalar çıldırmış, ağaçlar tomurcuklanmış, erikler, elmalar ve benim adını henüz bilmediğimi türlü türlü rengârenk çiçeklenmiş çalılıklar Cemal Süreya’nın dizesindeki gibi insanın yolunu kesiyor.

Kulağımda size bahsetmek istediğim albümler, önümde gazeteler, yazmak istediğim konular, kitaplar, bir yandan bilgisayara düşen haberler, içim pır pır, yazımı yazmaya oturdum. Ama ne yazacağım bugün bilmiyorum.

Aslında size buradaki antika ve eski eşya çılgınlığından söz edecektim. Şu an alakasız geldiğini biliyorum. Şu an her şey alakasız gelebilir. Hayır, öyle bitpazarı falan değil. İnternetteki paylaşım gruplarından, buralarda yaşanan ikinci el

Yazının Devamı

'Rap eskiye göre daha kulak dostu'

30 Mart 2019

Türkçe rap’in başarılı beatmaker’larından Farazi: “Aklımın erdiği zamanlardan beri rap dinliyorum. Sanırım ilk defa kalite olarak güncele bu kadar yakında duruyoruz ama içerik ve vizyon sorunlarımız var”

Gerek piyasa şartları, gerek dinleyici alışkanlıkları sebebiyle albüm yapmanın zorlaştığı, bilhassa tercih edilmediği bir dönemde, tüm içeriği, sound’u, konu ve konseptiyle yine bir bütün olarak hazırlanmış bir albüme imza atmak benim için oldukça önemli” diyerek Farazi, aslında sadece “Şehir FM” albümünü değil, müziğe yaklaşımını da açıklamış oluyor.

Türkçe rap son dönem çok dillendirilen yükselişini, ön planda olan MC’ler kadar kendine has tarzları ve müzik kültürleriyle çalışan beatmaker’a da borçlu. Müziğe yeni bir seviye ve kalite getiriyor, orijinal altyapılarıyla müzik birikimlerini ve kültürlerini rap’e yansıtıyorlar. Türkiye’deki pek çok değerli beatmaker arasında Farazi şu anda hem parçası olduğu 90 BPM’in “Şehir FM” albümü, hem “RUSTIQUE” isimli kişisel enstrümantal EP çalışması hem de Amerikalı rapçi Chuuwee ile ortak işi “iLL” ile radarımızda bu hafta.

- “Şehir FM” albümü hakkında neler anlatmak istersin?

Albümün tüm vokal kayıtları ve aralardaki çeşitli

Yazının Devamı

Pilav üzeri yumurta, nargile, lokma, çedar ve diğerleri

26 Mart 2019

Önce etçiler sökün etti. Görgüsüzlük tabandan değil yukarıdan geldi. Zenginler, meşhurlar örnek oldu. Üzerlerine “Bu et bilmem ne dizisindeki oyuncunun malı ve burada bekletiliyor” yazan etleri butları yemek salonuna yaptıkları camekânlı dolaba astılar ki herkes görsün. Çünkü görgüsüzlük kendine saklayınca yavan. Paylaşılınca görgüsüzlük oluyor. O camekânlara baka baka yediler etlerini.

Kupkuru, kaskatı (görgüsüzlerimiz etin tahta gibi olana kadar pişmişini seviyor) etleri köfteleri baharatlayıp baharatlayıp koydular tahta masalara. Vitrinine iki tane et asan “Etlerimiz özel olarak Balıkesir’den geliyor, haftalarca bekletiyoruz” kalıbını ezberleyen her esnaf Kısm-et, İsm-et, Ahm-et, Fikr-et diye markalaşma yarışına girdi. Memlekette normal kasap kalmadı. Herkes et danışmanı oldu.

Son yılların en büyük ihracat ürünü, “çiğ etleri tokatlayıp mıncıklayarak şov yapan adam”ımızla gururlandık. Görgüsüzlük ilk kez bir endüstriye dönüşüyordu. ”Yemek nimettir, oyun olmaz”dan gelinen nokta ayrıca göz yaşartıcıydı. Ama tabii görgüsüzlük olduğu yerde kalmıyor. Devamlı gelişiyor. Bu defa halkımız et sever zenginlerimize okkalı yanıtlar vermeye başladı.

Bu yanıtın ilk izlerini “sunumcu”larda

Yazının Devamı