Bugün seyahat, tatil denilince akla gelen bir numaralı trend, paylaşım. Bugün dünyanın herhangi bir şehrinde, Airbnb gibi firmalar sayesinde, bu en küçük bir okyanus adası dahi olabilir, bir tıkla ve otellerden çok daha ucuza kalacak ev bulmak mümkün.
Airbnb’ye girip gideceğiniz şehri ve bütçenizi yazmanız yeterli. Her şey bu kadar basit.
Turizmde paylaşım trendi yükseliyor ama işin bir de diğer yüzü var. Yerel yönetimler kendilerini belli ölçüler almak durumunda hissediyor.
Berlin Belediyesi geçen hafta şehirde turistlere Airbnb aracılığıyla ev kiralamayı yasakladı. Ev sahipleri isterlerse evlerinin bir odasını kiraya verebilecekler ancak tüm evi kiralamak yasak. Cezası 100 bin euro.
Gerekçe şu: Talep artınca kiralar yükseliyor. Yani bir iki günlüğüne gelecek bir turist için otelden hesaplı oluyor Airbnb ile ev kiralamak ama şehirde yaşayanlar için sakıncaları var. Airbnb yüzünden kiralar artıyor. Hayat pahalılaşıyor. Berlin sakinleri zarar görüyor. Berlin yönetimi de işte bu nedenle vatandaşını koruyor.
Benim altını çizmek istediğim yere geldik. Bizde olsa ne olur bir bakalım. Bizde bütün yönetim bütün ekonomi zaten ev fiyatları ve kiralar yükselsin diye uğraşıyor. Sistem buna kurulu. Kiralar yükselmesin diye herhangi bir belediyenin ya da herhangi bir kurumun bir tedbir alacağı aklınıza alıyor mu? Aksine, emlak artacak, rant getirecek ki ekonomi batmasın. Altta kalanın da canı çıksın tabii.
Bizde kamu yönetimi ev sahibinin, sermayenin, rantın tarafında. Kiralar, ev fiyatları yükselsin, gelsin paracıklar. Türkiye’ni özeti bu.
Berlin’de ise kamu yönetimi kiracının, sade vatandaşın yanında. Vatandaş zarar görüyor, ben istemiyorum, sınırlıyorum diyor yönetim.
Kamu anlayışı farkı, yaklaşım farkı. Bizde vatandaş en son düşünülecek şey.
En kolay harcanacak... Yangında en son kurtarılacak...
“Düşük profilli”, niteliksiz demek değil
“Düşük profilli bir başbakan geliyor” lafını ilk kim etti, nereden çıktı inanın bilmiyorum ilgilenmiyorum da. Ben lafın kendisiyle ilgiliyim ve gördüğüm kadarıyla bu ifade köşe yazarları, siyasetçiler dahil pek çok kesim tarafından yanlış yorumlanıyor.
Sokaktaki adamın yanlış anlaması belki normal ama her gün siyaset yazıp çizen, konuşan zevatın, bir değil iki değil devamlı bu yanlış anlama üzerine fikir üretmesi, durumu tespitte yanlışa sürüklüyor.
Düşük ifadesinin yarattığı olumsuz, aşağılayıcı ifadeden olsa gerek, “düşük profil” niteliksiz, özelliksiz, karaktersiz ya da bunun gibi bir şey olarak algılandı.
Halbuki “düşük profilli” kendini belli etmemek, dikkat çekmemek anlamında kullanılan bir ifade.
İngilizce “low profile” kelimesinin aynen Türkçeye çevrilmesi düşük profil.
İngilizcede işini ya da her ne yapıyorsa, kalabalığın dikkatini çekmeden yapmak anlamına geliyor .
Mesela ünlü birinin düşük profilli bir yaşam sürmesi, basının ve kamuoyunun çok dikkatini çekmeden yaşaması anlamına geliyor.
Bazı çok zenginleri her gün magazin sayfalarında görürsünüz, bazılarını hiç bilmez, tanımazsınız. İşte onlar düşük profilli bir yaşam sürerler. Bu onları niteliksiz yapmaz.
Düşük profilli bir başbakan lafı o başbakanın niteliklerini değil, hareket tarzını anlatıyor bize. Çok göz önünde olmayacak, rol çalmayacak, ne yapacaksa biraz gizli kapaklı, kamuoyuna “çaktırmadan” yapacak bir görev insanından söz ediliyor.
Yani düşük seviyeli, yeteneksiz, niteliksiz, bilgisiz insanlardan söz edilmiyor.
Yorumlanacaksa illa, işin bu tarafı yoruma daha muhtaç.
Ama tabii anlayan yanlış anladı da, kullanan acaba benim belirttiğim doğru anlamıyla mı kullandı, cidden merak konusu.