Anne ve babası o küçükken boşanmıştı. Çocukluğu iki ev arasında geçti. 80’lerde Los
Leimart Park mahallesi, bütün bu olumsuzlukların yanında kültürel anlamda da kaynayan bir yerdi. Çetelerin cirit attığı bu ortamda elbette rap müzik canlıydı. Ama klasikten caza her alandan müzisyenler de bu mahallede yaşıyordu. Uyuşturucu, silahlar ve çete şiddeti yanında şairler, müzisyenler, sanatçılar... Bu ortamda kulağı her kültüre açık bir şekilde yetişti.
Malcolm X’ten etkilendi
Beyazların gözünde herkesin çete mensubu olarak görüldüğü o ortamda siyasi bilinci hafiften gelişmeye başladı. Malcolm X’ten ve hayatından etkilendi.
Kendini ve kültürünü bütün kusurlarıyla kabul etmeyi öğrendi. Siyah kültürüne sahip çıkma fikri her yanını kuşattı. Sadece çetecilik değildi, siyah kültür, sanatı ve tarihiyle kölelik edebiyatından da fazlasıydı.
Kaliforniya Üniversitesi’ne yazıldı, müzik eğitimine başladı. Hint, Endonezya ve Gana müziklerini araştırdı. Müziği akademik bilgiler, müzikal araştırmalar ve sokak kültürünün bir karışımı. “Sadece kulüplerde ve sokakta öğrenemeyeceğim şeyleri okulda öğrendim” diye anlatıyor, “ikisi de gerekli.”
West Coast Get Down adıyla kendi gibi müzisyen çocuklarla bir grup kurdu. “The Epic” albümünün temelleri burada atıldı.
O ve ekibi pop piyasasında da çalışan müzisyenler aynı zamanda. Zamanla Snoop Dogg, Ryan Adams gibi isimlerle çalıştı. Kendrick Lamar’ın politik ve eleştirel albümü “To Pimp a Buterfly”da saksafon çaldı, bazı düzenlemeleri gerçekleştirdi. Bu albümün dinleyiciyi değiştirdiğini, “Basit müzik satar” anlayışını yerle bir ettiğini söylüyor.
Caz müziğinin ve genel anlamda siyah müziğin, beyaz kibrine ve tepeden bakışına tepki olarak kendini geliştirdiğini ve “basit” beyaz müziğine karşı karmaşık, sofistike bir hal aldığını düşünüyor. 50’lerde bebop’a dönüşü böyle açıklıyor. Siyahların ırkçılıkla, müziklerinde ve enstrümanlarında gelişerek, ustalaşarak mücadele ettiğine inanıyor.
Müziğini evrensel olarak niteliyor. Herkesin bağ kurabileceği bir müzik. Babası da bir caz müzisyeni ve yetişmesinde önemli bir etki sahibi. O dönem müzisyenlerinin, çok azı dışında dünyaya açılma şansı bulamadığını düşünüyor. “Benim kuşağım bu imkana sahip” diyor, “Ben bunu gerçekleştirmek istiyorum.”
35 yaşındaki caz müzisyeni, bestecisi ve saksafoncu Kamasi Washington, 14 Temmuz’da İstanbul Caz Festivali kapsamında Beykoz Kundura Fabrikası’nda bir konser verecek. Yeni kuşak caz müziğine meraklı olanlar için güncel bir deneyim.
Öte yandan siyaset, toplumsal dinamikler ve müzik alanında kafa yoranların da ilgisini çeken bir yanı var Kamasi Washington ve müziğinin.
Yanlış / doğru
Müzik yazarları ya da basın tanıtmadığı için bu grubu/sanatçıyı kimse dinlemiyor. Yanlış. Doğrusu: İnsanlar bu grubu/sanatçıyı beğenmediği için dinlemiyor. Sırf müzik yazarı yazdı, beğendi diye herkesçe dinlenen, başarılı olan grup yok dünyada. Müzik yazarı en fazla tanıtır. İyiyse beğeniliyorsa dinlenir, iyi değilse kim ne yazarsa yazsın mümkün değil.
Türkiye neden müzik üretemiyor? - 2
“Türkiye neden müzik üretemiyor” başlıklı yazıma tepkiler çeşitli oldu. Ama en garibi ve en anlaşılmazı şuydu: “Türkiye’de bu devri yansıtan, bu dönemin izlerini taşıyan, bu dönemin insanının derdini anlatan kitlesel bir müzik akımı artık çıkmıyor” diyorum. “Bizim arkadaşların grubu var (ya da filanca grup var) çok iyiler, biraz araştırsaydınız bilirdiniz” diye yanıt geliyor.
Şaşırmıyorum. Çünkü bu eğitim sistemi ve mevcut şartlar, okuduğunu anlamayan, anlasa da yorumlayamayan bir yeni “genç/yetişkin” birey yarattı. Üstelik bu birey şehirli ve göreceli olarak eğitimli, kültürlü. En azından kendini böyle görüyor, böyle konumlandırıyor.
Her fikir ve her görüşten insandan bahsediyorum. Belirli bir kesimi kastetmiyorum. Hepimiz böyleyiz artık.
Yorum için, eleştiri için ya kişisel tecrübe gerekir ya da farklı kaynaktan edinilen bilgi. İkisi de yok. Ama her an her yerde durmaksızın yorum var. Yorum da değil aslında, had bildirme. Durmadan birileri birilerine haddini bildiriyor.
Bizi körleştiren manasız bir ego ve kendine güvene sahibiz. “Bizim arkadaşın grubu var, sen neden bilmiyorsun?” Evet bu tablodaki en önemli konu senin arkadaşının grubu çünkü.
Televizyonda ne görse inanan, Twitter’da, Facebook’ta karşısına çıkan her altı iki satır yazılı resmi, videoyu temel veri kabul eden bir toplumuz.
Telefonuyla aşk yaşayan, sözde internetle dünyaya bağlı ama bu bağlantıyı Kaliforniya’daki kedi videosunu ya da Kim Kardashian’ın poposunu seyretmek için kullanan bir toplumuz. Dünyaya bakışımız da sloganlardan ibaret. 140 karakterden uzunsa zaten bir fikir, onu anlaması, anlatması, akılda tutması çok zor.
Ha bire konuşan ama hiç dinlemeyen, aklına ne gelse yazan ama hiç okumayan bir toplumuz. İşte bu yüzden her türlü malzeme, tarih, kültürel birikim olmasına rağmen müzik de üretemiyoruz. Şimdi gene yazılanı değil, anlamak istediğimizi anlayalım, basalım yazının altına küfrü. n