Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu defa anlatacağım festival biraz farklı. Adı Burning Man. Nevada’da çölün ortasında yapılıyor ve her yıl 60 bin kişiyi ağırlıyor. Burada sadece müzik değil neredeyse bütün sanatlar içiçe. Nasıl oluyor, ne oluyor yaratıcısı Larry Harvey’e sordum

Çölde kurulan fantastik şehir

Bu festivali anlatmaya çalışmak hiç görmeyen birine renkleri tarif etmeye benziyor.” Festivalin web sitesinde “Burning Man nedir?” sorusunun yanıtı bu cümleyle başlıyor. Yani anlatılmaz yaşanır türünden bir ortam var. Gidip yaşamadım, ama ne oluyor, neler oluyor soracak dünyadaki en doğru adamı buldum. 1986 yılında San Francisco’da temelleri atılan bu festivalin yaratıcısı, tasarımcısı, her şeyi Larry Harvey İstanbul’da tatildeydi. Bir arkadaşım arayıp haber verince fırsatı kaçırmak istemedim. Harvey’yi Ayasofya turunun hemen ardından Sultamahmet’te sakin bir terasta yakaladım ve sohbet ettim.
Burning Man insanların seyirci değil katılımcı olarak algılandığı bir etkinlik. Çölün ortasında kurumuş bir göl yatağında, Nevada’da Black Rock diye bir yerde. Etrafta kocaman bir düzlük var ve dikkatinizi dağıtacak hiçbir şey yok. Buraya insanlar dünyadan kopmaya, izole olmaya, kendilerinden kaçmaya ya da bulmaya geliyor.

Haberin Devamı

Diyelim ki ben Burning Man’i hiç bilmeyen sıradan biriyim ama ilgimi çekti, merak ediyorum. Ne bulacağım orada?

Biz dünyanın kalan kısmından soyut bir ortam yaratıyoruz. Bir kere çöldesiniz. İzole bir ortamdasınız. Etrafta sizi de içine çekecek bir sanat anlayışı var. Bir tür oyun gibi de algılayabilirsiniz. İnteraktif olarak hazırlanan yıl boyunca üzerinde çalışılan işler bunlar. Yaratıcı yanınızı ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz. Telefon yok, reklam yok, size bir şey satmaya çalışmıyoruz, böyle bir dünya. Bir konsere gittiğinde eve gelip ben de grup kurayım demezsin. Dinleyici olmak ve hayranlık tek taraflı bir iştir. Bizimki seni de içine alan bir şey. Çöle gelin ve ne olacağını görün.

Türkiye’ye nasıl düştü yolunuz?

Her yıl festival bitince yollara düşüyoruz. Dünyanın farklı yerlerini geziyoruz. Bu Türkiye’ye ilk gelişim ve tesadüfler sonucu Burning Man’e katılan pek çok insanla tanıştık. Festival son yıllarda giderek büyüdü, katılımcılardan gelen talep doğrultusunda dünyaya yayılmaya başladı. Pek çok ülkede bizimle birlikte eş zamanlı etkinlikler yapacak insanlarla iletişime geçiyoruz. Bu şekilde giderek küresel kültüre katkımız olacağını düşünüyorum. İnsanlar kendileri ulaşıyor bize. Bu biraz da zamanında ektiğimiz şeylerin hasadı gibi. Hiç reklam yapmıyoruz. Tanıtımımız neredeyse yok. Kulaktan kulağa tanınıyor ve 60 bin kişi geliyor her yıl.

Haberin Devamı

Nerelerden katılıyorlar festivale?

Dünyanın her yerinden geliyorlar. Aslında bakarsan şaşırtıyor beni bu durum çünkü herkesin gelmek isteyeceği konforlu bir yer değil. Çölün ortasında dünyanın en garip yerlerinden birinde yapıyoruz bu işi. Çoğu insan çöle bu kadar insanı nasıl toplamayı başarıyorsunuz diye soruyor. Amerika’nın bütün eyaletleri ve 40 değişik ülkeden insan geçen yıl festivaldeydi. Çin’den, Japonya’dan, Türkiye’den gelenler var. O kadar çok insan geliyor ki onları ağırlayacak yerimiz yok. Sınırlamaya gitmemiz gerekiyor mecburen.

Haberin Devamı

Kalabalıklaştıkça işin ruhunu ve samimiyetini kaybetme tehlikesi yok mu?

İnsanlar bu soruyu soruyor ama bizim için bir tehlike yok çünkü biz hippi değiliz, kendi aramızda sadece arkadaşlarımızın davetli olduğu bir parti yapıp eğlenmiyoruz ki... Hippilerle bir sorunum da yok ayrıca. Bunu söyleyenler daha çok hipsterlar. Genelde iki şeyden korkarlar. Davet edilmemek ve kalabalıkta kaybolmak. Böyle bir derdimiz yok. Festivale gelince zaten bunların bir önemi olmadığını anlıyorsunuz. Biz San Francisco’nun bohem kültüründen çıktık. Köklerimiz orada. Yaptığımız şey bunu çölün ortasına taşımak ve her yıl tekrarlanan yaratıcı bir şeye dönüştürmekti. Kendi mahallemizi çölde her yıl kurulan bir şehir haline getirdik. Biz bunu yapan ilk insanlarız.

Tepki almıyor musunuz çevreden?

Nevada’ya ilk geldiğimizde rahatsız olanlar vardı. “Birtakım hippiler çölde grup seks ve uyuşturucu partisi yapıyor” diyorlardı. Ben bunu duyunca grup seks varmış bizde diye bayağı aradım ama bulamadım. Şaka bir yana zamanla bunun doğru olmadığını gördüler. Biz her yıl çölün ortasında yüz binlerce dolarlık bir ekonomi yaratıyoruz onlara ve herkes memnun halinden. İnsanlar her zaman birilerinin eğlenmesinden ve iyi vakit geçirmesinden tedirgin olurlar. Bunun sıkıntısını biz de çektik başlarda.

Sanatsal açıdan yeni bir bakış açısı yarattığınızı söyleyebilir misiniz?

Her açıdan evet. Yeni bir sanat pazarı yaratıyoruz bence. Bizden yetişen çok fazla insan var. Ekibimizde çalışmaya başlayıp bağımsız sanatçılar oldular. Sanat için yeni bir finansman sistemine model olduğumuzu da söyleyebilirim. Tek finansman kaynağımız katılımcılar. Sponsorlar yok. O bakımdan çok özgürüz.

Festival her yıl bir tema çerçevesinde gerçekleşiyor. 2012’nin teması “Doğurganlık”tı. Temalar nasıl belirleniyor?

Bir bardak kahve alıyorum, mutfakta oturuyorum ve karar veriyorum.

Dünyada olan bitenle hiç alakanız yok mudur?

Var tabii. İster istemez. Dünyaya bakıyorum. Ama önce içimde neler oluyor ona bakıyorum. Zamanın ruhu elbette etkiliyor fikirlerimizi. Genellikle festival bitince altı ay düşünüyor, kalan altı ayda da uyguluyorum. İçinde mizah olan bir şey yapmayı düşünüyorum ama belli olmaz. Dünyanın buna ihtiyacı var.

Kaç kişi çalışıyor her yıl bu şehirde?

Binlerce. Her meslekten insan var. Çölün ortasında 60 bin kişiye sekiz gün boyunca yaşama ortamı sağlamak için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Pek çok şehirde bulunandan daha iyi tıbbi imkanlara sahibiz. Beyin ameliyatı yapamıyoruz belki ama yaşanacak her türlü soruna hazırlıklıyız. Ayrıca suç oranı neredeyse sıfır.

Sonuçta Türkiye’de de paralel etkinlikler yapmayı düşünüyor musunuz?

Bunu katılımcıların talebi belirler. Tabii isteriz neden olmasın?

Babylon’da plaklı geceler

Hani CD ufaktan yolcu, mp3 ve plak yükselişte diyoruz ya hep. Bakın Babylon’da da plak merkezli geceler başlıyor. 13 Kasım’dan itibaren “Support Vinyl” adı altında her salı plakçılar Babylon Lounge’da buluşacak.
Support Vinyl geceleri çerçevesinde her hafta bir plak dükkanı stand açacak. Bu gecelere ilgi duymanız için illa plak biriktiriyor falan olmanız gerekmiyor. Bu işe merak sardıysanız plaklar ve pikaplar hakkında her türlü bilgiyi buradan alabileceksiniz.
13 Kasım Salı “Vinylmania” isimli bir de belgesel gösterilecekmiş, bence takvimde işaretleyin.
Bu arada meraklıları kendi koleksiyonlarından plaklar da çalacakmış bu gecelerde. Dünyanın belli şehirlerinde artık plak günleri yapılıyor ve en büyüğünden en küçüğüne müzisyenler de bu günleri destekliyor, sadece plak olarak sınırlı sayıda basılan kayıtlarını bu günlerde satışa sunuyorlar. Dileğim bizim müzisyenlerin de benzer çabalara girişmesi. Ne iyi olurdu...

26 yıldır yapılan festival

* Burning Man festivali adını Larry Harvey’nin 1986’da San Francisco’daki sahilde bir sanatsal dışavurum olarak hazırlayıp yaktığı dev bir korkuluktan alıyor. Sembolik olarak her yıl bu korkuluk yakılıyor. Harvey bunu ifade ve yaratıcılığın bir kutlama töreni olarak algıladığını söylüyor.
* Festival her yıl Ağustos ayının son pazartesi günü başlıyor sekiz gün sürüyor.
* Bu yıl festivale 40 ülkeden 60 bin kişi katıldı.
* Giriş bileti kişi başı 390 dolar. Pahalı olduğu eleştirilerine Harvey “Tek gelirimiz katılımcıların ödediği ücretler. Sponsorumuz yok, dünyadaki diğer festivallerle karşılaştırırsanız sekiz gün için çok da değil” diye yanıt veriyor.
* Festival 1986-1990 yılları arasında San Francisco’da yapıldı. 1990’dan bu yana Nevada’da Black Rock kasabası yakınlarında çölde gerçekleşiyor.
* Festivalin kendi kuralları ve sözlüğü var.
Dış dünyadan izole bir ortamda insanlara kendileriyle baş başa kalacakları, yaratıcılıklarını ifade edebilecekleri bir ortam yaratılıyor.