Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hayır, Başbakanımız değil bunu söyleyen, 1 Mayıs’ta Salon’da konser verecek İsveçli The Radio Dept. grubunun solisti Johan Duncanson

“Dünyaya açılmak istiyorsanız çoğalın”

The Radio Dept. üyeleri Martin Larsson, Daniel Tjäder ve grubun solisti Johan Duncanson (soldan sağa).

İsveç’ten çıkıp dünyaya yayılan şahane gruplar var. Neden dedim, sordum. yanıtımı aldım. The Radio Dept. ismini bilenlerin sayısı ne kadardır emin değilim ama tanıyanlar onların indie alternatif camiadaki sessiz sakin, kendine has müziklerini takdir eder. Benim şu indie müzik âleminde en sevdiğim, en şahsiyetli müzik yapan iki-üç ekipten biri The Radio Dept. İstanbul’da, Salon’da 1 Mayıs’ta çalacaklar. Grubun vokali Johan Duncanson telefonun diğer ucundaydı, bakın neler anlattı.

Son albümünüz “Clinging Up To a Scheme” çıkalı üç yıl oldu. Neler yaptınız bu arada?

Çok fazla konser verdik ve turladık. Albüm 2010’da çıkmıştı, 2011’de de single’ların bulunduğu bir derleme albüm yapınca (“Passive Aggressive: Singles 2002-2010”) iki yıla uzadı bu dönem.

Haberin Devamı

Yeni şarkılar yapmaya başladınız mı?

Evet. İstanbul konserinde bunlardan bir kısmını çalacağız. Ama albümün çıkış zamanı belli değil. Grup olarak tarih verme ve tarihe uyma konusunda çok iyi değiliz. 2008’de yayımladığımız “Freddie and the Trojan Horse” aslında “Clinging up To a Scheme”in ilk single’ı olacaktı ama albüm single’dan iki yıl sonra çıkabilmişti. Bunun bir daha olmaması için yeni single çıkarmaya çekiniyoruz. Dedim ya, dağınık bir grubuz...

Sözleri ya da müziği yazarken sizi en çok ne etkiliyor?

Biz her zaman bir şekilde politik bir grup olduğumuzu düşündük. Kimi, gazetelerdeki manşetlere bakar ve öfkeli sözler yazar. Kimi bizim gibi kişisel meseleler, ilişkiler üzerinden bir şeyler anlatır.

Bir keresinde “bazen bir tür yol müziği yaptığımızı düşünüyorum” demişsiniz bir röportajda. Ne demek istediniz?

Elbette müziğimiz hakkındaki tek yorumum bu değil. Ama şunu söyleyebilirim, yolda iyi gidiyor.
O kadar çok bu tarz yorum geldi ki, insanlar haklı galiba. Ben araba kullanmıyorum çünkü bunun sorumluluğunu almak istemiyorum ne kendim ne başkası için. Ama biri kullanırken gelip geçen manzarayı izleyip müzik dinlemeyi severim.

Haberin Devamı

Şu ara ne dinliyorsunuz?

Plak koleksiyoncusu bir arkadaşım var. 60’ların, 70’lerin genel anlamda “karanlık” diye niteleyeceğim müziklerini topluyor. Basit ve ucuz kayıtlar... Kayıt dediğin mükemmel olmamalı. Biraz kusur olabilir. Karakter verir.

Ticari müzikle aranız nasıl?

Taylor Swift’i seviyorum. Bazen. Yani şöyle söyleyeyim, benim en ağır eleştirilerim alternatif gruplara ve sanatçılara oluyor. Çünkü onlardan daha fazla şey bekliyorum. Ticari müzik yapanların amacı belli zaten. Onları çok fazla yargılamıyorum.

Kim Ki O (Ekin Sanaç ve Berna Göl) açılış grubunuz mu olacak yine konserde?

Evet. Kim Ki O çok iyi bir grup. Daha önce hem İstanbul’da hem de başka ülkelerde birlikte çaldık.

Yeni albümleri “Grounds”un kapağını da siz tasarladınız.
Bu fikir nasıl ortaya çıktı?


Müziklerinin bana çağrıştırdıklarını yansıtan bir fotoğraf kullandım. Yıllar içinde birlikte çok çaldık. “Bir albüm yapacağınız zaman haber verin, size kapak tasarımı yapmak isterim” demiştim.

Haberin Devamı

İsveç’te alternatif müzik sahnesinden pek çok grup dünyaya açıldı. Sizce Türkiye’deki grupların böyle bir şansı var mı?

İsveç’le Türkiye’yi karşılaştırırsak fark şu, bizde daha fazla grup var. Dolayısıyla bir ortam oluşuyor ve o ortamda dikkat çekmen daha olası. Tek başına ya da bir-iki isimle sınırlı kaldığında işin daha zor. Bence İsveç’te Türkiye’den daha iyi müzik yapıldığından değil, daha fazla grup olduğundan daha fazla sayıda grup dünyaya açılabiliyor.
İnsanlar Amerika ve İngiltere’den çıkan müziklere artık daha az ihtiyaç duyuyor, farklı sesleri ve ülkeleri merak ediyorlar. Bu umarım sizin gruplar için de bir şansa dönüşür.

Nankör yarasalar

Ne alaka demeyin, dinleyin... Balıkesir’in Havran İlçesi’nde, 2009 yılında su tutmaya başlayan baraj gölü alanı içinde kalan İnboğazı Mağarası’ndaki 20 bin yarasa için 3 milyon lira harcanarak yaptırılan yapay mağaraların boş olduğu tespit edilmiş. Oysa DSİ 3 yıl önce “yarasa kolonileri, yapay mağaralara sorunsuz bir şekilde taşındı” diye açıklama yapmış. Tabii ki şu anda gerçek mağara sular altında, yapay mağara boş, ortada yarasa falan da yok. Allah rahmet eylesin. Paralar havaya harcanmış, geçmiş olsun. Şaşırmadım. Bizim ülkeyi anlatan şahane bir haber.
Baraj yapıyoruz ya her şey mubah. Doğa harikası bir mağara sular altında mı kalacak? Ne önemi var, şov devam etmeli, inşaat durdurulamaz. Çözüm? O mağaranın aynısından yaparız, yarasalar oraya geçer.
Beyler, yarasalar üç milyon liralık yapay mağaranıza geçmedi, öldüler. Milletin parası zarar ziyan. O yapay mağaraya da artık gütmekle çok övündüğümüz koyunlarımızı bağlarız. Yarasaları öldürmemizden daha yaralayıcı olan bu kandırıkçı zihniyet. Biz yiyoruz ama yarasa yemiyor işte. Siyasetten, laftan anlamıyor, küt diye ölüyor nankörler.
Başbakanın “milletimiz yarasayı başbakan yaptı” dediği hafta gelen bu diğer yarasa haberini görmezden gelemedim.

İTİRAF EDİYORUM

* Geçenlerde bir sebepten Billionaire Club denen yere gidip fasafiso pop şarkılarının “apaçi” remiksleriyle milletin kendinden geçtiğini görünce “iyi ki milyarder falan değiliz” dedim. Milyarderlik de zor...
* Yıllar sonra sabah kahvaltısında tekrar Bach’ın çello süitlerini dinlemeye başladım. Her gün yarım saat tavsiye ederim (Rostropovich yorumuyla).
* Boğaziçi Elektrik’ten gelen faturalarda yer alan “hayatınızda hep varız ama bizi asla fark etmeyeceksiniz” ibaresine çok güldüm. Sanki Boğaziçi Elektirik umutsuzca âşık olmuş ama karşılık görmemiş, o yüzden de Müslüm Babacı olmuş gibi bir durum. Kurumca dükkanı kapayıp içmeye giderlerse şaşmam.
* Gayrettepe’deki Bosphorus Brewery’yi geç keşfetmem beni hakikaten üzdü. Kendi biralarını yapıyorlar. Favorim 81, İstanbul Pale Ale ve Haliç Gold.

Oduncu gömleğiyle dinlenebilecek 5 albüm

* Band of Horses - “Everything all The Time”
* The Lumineers- “The Lumineers”
* Kings of Leon- “Youth and Young Manhood”
* Fleet Foxes- “Fleet Foxes”
* Midlake- “Trials of Van Occupanter”
(Not: Kot gömlek de olur.)

CUMARTESİ ALBÜMÜ

“Dye It Blonde”/ Smith Westerns

Efendim lo-fi diye bir şey var. Fazla kaliteli olmayan kayıtlara verilen isimdir. Ama zamanla özellikle 80’lerden itibaren hafiften bir tür olmuştur. Mesela bu tarzın çevresinde dolanan gruplardan Pavement’ı, My Bloody Valentine’ı çok severim ben. 2007’de kurulan Smith Westerns
bu tarzın günümüz versiyonuna
heves ediyor. “Weekend”, “Imagine Pt.3”, “End of the Night” durumu anlatan şarkılar. Çok şey beklemezseniz eğlenirsiniz (hayat dersi gibi oldu).