Başlıkta “festivalcilik” dememin nedeni, gerçekten de artık bu işin konser düzenlemekten, müzikle ve sahneyle ilgili tüm diğer alanlardaki faaliyetlerden bambaşka, kendine has bir alana kaymış olması. Festival artık teknolojiyi de arkasına alarak başka bir yolda macerasına devam ediyor.
60’ların sonunda “özgürlük ve serbestlik” temasıyla bir araya toplaşan gençlerin ortak
İş tamamen ticarete dökülmemişti.
Özel temalar belirlendi
Woodstock’tan Isle of Wight’a pek çok festival bu yıllarda yapılmaya başlandı. Ancak festival kültürünün yeniden ivme kazanması 90’lara denk geldi. Seyahat imkanlarının gelişmesiyle festivaller uluslararası boyut kazandı. Dil, din, ırk ayrımının ortadan kalktığı mekanlar olmaya devam ettiler. Kendi kültürlerini yeniden oluşturdular. Bir farkla; bu defa tema başkaldırı değil, yoğun şehir hayatından ve iş temposundan bunalanların kaçış ve soluklanma ihtiyacıydı.
Kafa boşaltmak, deşarj olmak. Festivaller tatil anlamını 2000’lerin başından itibaren kazandı. Büyük şehirlerde nüfusun ve orta gelir düzeyinde çalışan kitlelerin artmasıyla festivaller de kalabalıklaştı. Katılımcı rakamları yüz binleri bulmaya başladı.
Bugün sırf ABD’de yılda 800 festival düzenleniyor. Avrupa ülkelerinde de bir o kadar festival var. Bunların çoğu bahar ve yaz aylarına denk geliyor ve tabiri caizse yazın Avrupa’da piknik yapacak tarla bile bulmak zor, her yer festival.
Yüz binleri bir araya getiren dev festivaller programları itibariyle artık her kesimden festival müşterisini tatmin etmemeye başlayınca eş zamanlı olarak butik festivaller yükseldi. Müzikte tarza, alt türlere göre özel festivalcilik de doyma noktasına gelince özel temalar belirlendi. Doğa, organik ürünler, yeme-içme, moda, spor gibi pek çok alanda festivalcilik çoğaldı, müzik grupları bu temalara eşlik etmeye başladı.
Büyük festivallere gitmek istemeyenler ve artık kendilerini orada ifade edemeyenler için yerellik ön plana çıktı. Yerel çıkışlı festivaller yükseldi. Öte yandan dünyaca tanınmış dev festivaller gezici olmaya başladı. Şehir şehir dolaştılar ve her gittikleri yerde o şehrin sanatçılarını işin içine katmaya başladılar. Yani yerelleştiler.
Bu sektör tam gaz devam ederken son iki yılda bir de live stream önem kazandı. Festivallere gidenler yerinde görüyor ama ya gidemeyenler? İşte onlar için festivaller çeşitli internet mecralarında canlı yayına başladı.
Bakın mesela bu yıl RedBull televizyon üzerinden Primavera Sound, Bonnaroo, Lollapalooza, Bestival, Roskilde, Austin City Limits festivallerini canlı yayınlayacağını açıkladı (redbull.tv/festivals). Bütün konser ve etkinliklerle yaklaşık 400 canlı yayın yapacaklar. Ayrıca pek çok festival muhtelif şekillerde konserlerin tamamını ya da bazılarını canlı olarak yayınlıyor.
Sponsorlar aracılığıya bu yayınlarda ciddi gelir elde ediliyor. Bu yaz gidemeyenler ya da kendi ülkesinde artık festival izleyemeyecek hale gelenler bunları takip ederek biraz olsun teselli bulabilir belki.
Sanal katılım sırada
“Peki bunları az çok biliyoruz, sırada ne var?” diye merak edecek olursanız, söyleyeyim: Sanal katılım var sırada. Sanal gerçeklik gözlükleri ve teknolojisi yayıldıkça, ucuzladıkça sanal festivaller başlayacak. Mevcut festivalleri sanal olarak gezebilecek, bu festivallerde sizin gibi sanal ziyaretçilerle tanışabileceksiniz.
Bir sonraki aşama ise tamamen sanal katılımcılardan oluşan sanal konser ve sanal festival deneyimi. Dünyanın herhangi bir yerinden gözlüğünüzü takarak konsere bağlanacak, o an performansını sergileyen sanatçıyı izleyecek, gerçek bir konserdeymiş gibi alanı dolaşabileceksiniz.
İşte o zaman sanırım ayağım çamur oldu, tuvaletler çok pis demeyi bırakacağız. Ama bunlarla birlikte gerçek festival deneyimini de kaybetmiş olacağız galiba.
Benden tavsiye, bu yaz memlekette keyfinize uygun, bulabildiğiniz bütün festivallere gidin, doya doya eğlenin. Festivallerinize sahip çıkın.
Yeni pop star adayım: Dua Lipa
Kosova’dan Londra’ya göçmüş Arnavut bir ailenin kızı. 16 yaşında modelliğe, ardından şarkıcılığa başlamış. Sesinden dolayı hemen ilgi çekmesi şaşırtıcı değil çünkü cidden güçlü bir sesi var ve pop âleminde bu her zaman karşınıza çıkmıyor. Şu ara “Hotter Then Hell” isimli şarkısı her yerde çalınıyor. Önceden yayınlanmış iki single’ı var. Warner sanatçısı ve bu yaz çıkacak yeni albümü üzerinde çalışıyor. Prodüktörü Miike Snow’dan Andrew Wyatt. Bir-iki aya bütün dünya ondan bahseder. “Mehmet yazmıştı bunu” dersiniz.
Kes’ten plak geliyor