Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başlıkta “festivalcilik” dememin nedeni, gerçekten de artık bu işin konser düzenlemekten, müzikle ve sahneyle ilgili tüm diğer alanlardaki faaliyetlerden bambaşka, kendine has bir alana kaymış olması. Festival artık teknolojiyi de arkasına alarak başka bir yolda macerasına devam ediyor.

60’ların sonunda “özgürlük ve serbestlik” temasıyla bir araya toplaşan gençlerin ortak

Festivalcilikte son trendler
yaşam kültürüydü festival. Müzik ön plandaydı ve fikirler kendilerini edebiyat ve sinema alanında olduğu kadar ve daha da büyük bir netlikte müzikle ifade ediyordu. Müziğin dünyayı değiştirme gücü olduğu zamanlardı. Bir şarkı binlerce sayfalık romandan daha büyük etki yapabiliyor, mevcut düzene ve muhafazakar kültüre muhalif fikirler şarkılarla yolculuk ediyor, sınır tanımıyordu.

İş tamamen ticarete dökülmemişti.

Özel temalar belirlendi

Woodstock’tan Isle of Wight’a pek çok festival bu yıllarda yapılmaya başlandı. Ancak festival kültürünün yeniden ivme kazanması 90’lara denk geldi. Seyahat imkanlarının gelişmesiyle festivaller uluslararası boyut kazandı. Dil, din, ırk ayrımının ortadan kalktığı mekanlar olmaya devam ettiler. Kendi kültürlerini yeniden oluşturdular. Bir farkla; bu defa tema başkaldırı değil, yoğun şehir hayatından ve iş temposundan bunalanların kaçış ve soluklanma ihtiyacıydı.

Haberin Devamı

Kafa boşaltmak, deşarj olmak. Festivaller tatil anlamını 2000’lerin başından itibaren kazandı. Büyük şehirlerde nüfusun ve orta gelir düzeyinde çalışan kitlelerin artmasıyla festivaller de kalabalıklaştı. Katılımcı rakamları yüz binleri bulmaya başladı.

Bugün sırf ABD’de yılda 800 festival düzenleniyor. Avrupa ülkelerinde de bir o kadar festival var. Bunların çoğu bahar ve yaz aylarına denk geliyor ve tabiri caizse yazın Avrupa’da piknik yapacak tarla bile bulmak zor, her yer festival.

Yüz binleri bir araya getiren dev festivaller programları itibariyle artık her kesimden festival müşterisini tatmin etmemeye başlayınca eş zamanlı olarak butik festivaller yükseldi. Müzikte tarza, alt türlere göre özel festivalcilik de doyma noktasına gelince özel temalar belirlendi. Doğa, organik ürünler, yeme-içme, moda, spor gibi pek çok alanda festivalcilik çoğaldı, müzik grupları bu temalara eşlik etmeye başladı.

Büyük festivallere gitmek istemeyenler ve artık kendilerini orada ifade edemeyenler için yerellik ön plana çıktı. Yerel çıkışlı festivaller yükseldi. Öte yandan dünyaca tanınmış dev festivaller gezici olmaya başladı. Şehir şehir dolaştılar ve her gittikleri yerde o şehrin sanatçılarını işin içine katmaya başladılar. Yani yerelleştiler.

Haberin Devamı

Bu sektör tam gaz devam ederken son iki yılda bir de live stream önem kazandı. Festivallere gidenler yerinde görüyor ama ya gidemeyenler? İşte onlar için festivaller çeşitli internet mecralarında canlı yayına başladı.

Bakın mesela bu yıl RedBull televizyon üzerinden Primavera Sound, Bonnaroo, Lollapalooza, Bestival, Roskilde, Austin City Limits festivallerini canlı yayınlayacağını açıkladı (redbull.tv/festivals). Bütün konser ve etkinliklerle yaklaşık 400 canlı yayın yapacaklar. Ayrıca pek çok festival muhtelif şekillerde konserlerin tamamını ya da bazılarını canlı olarak yayınlıyor.

Sponsorlar aracılığıya bu yayınlarda ciddi gelir elde ediliyor. Bu yaz gidemeyenler ya da kendi ülkesinde artık festival izleyemeyecek hale gelenler bunları takip ederek biraz olsun teselli bulabilir belki.

Sanal katılım sırada

Festivalcilikte son trendler

“Peki bunları az çok biliyoruz, sırada ne var?” diye merak edecek olursanız, söyleyeyim: Sanal katılım var sırada. Sanal gerçeklik gözlükleri ve teknolojisi yayıldıkça, ucuzladıkça sanal festivaller başlayacak. Mevcut festivalleri sanal olarak gezebilecek, bu festivallerde sizin gibi sanal ziyaretçilerle tanışabileceksiniz.

Haberin Devamı

Bir sonraki aşama ise tamamen sanal katılımcılardan oluşan sanal konser ve sanal festival deneyimi. Dünyanın herhangi bir yerinden gözlüğünüzü takarak konsere bağlanacak, o an performansını sergileyen sanatçıyı izleyecek, gerçek bir konserdeymiş gibi alanı dolaşabileceksiniz.

İşte o zaman sanırım ayağım çamur oldu, tuvaletler çok pis demeyi bırakacağız. Ama bunlarla birlikte gerçek festival deneyimini de kaybetmiş olacağız galiba.

Benden tavsiye, bu yaz memlekette keyfinize uygun, bulabildiğiniz bütün festivallere gidin, doya doya eğlenin. Festivallerinize sahip çıkın.

Yeni pop star adayım: Dua Lipa

Festivalcilikte son trendler

Kosova’dan Londra’ya göçmüş Arnavut bir ailenin kızı. 16 yaşında modelliğe, ardından şarkıcılığa başlamış. Sesinden dolayı hemen ilgi çekmesi şaşırtıcı değil çünkü cidden güçlü bir sesi var ve pop âleminde bu her zaman karşınıza çıkmıyor. Şu ara “Hotter Then Hell” isimli şarkısı her yerde çalınıyor. Önceden yayınlanmış iki single’ı var. Warner sanatçısı ve bu yaz çıkacak yeni albümü üzerinde çalışıyor. Prodüktörü Miike Snow’dan Andrew Wyatt. Bir-iki aya bütün dünya ondan bahseder. “Mehmet yazmıştı bunu” dersiniz.

Kes’ten plak geliyor

Alternatif müzik âlemimizin en kaliteli ekiplerinden Kes’ten Cenk Turanlı geçenlerde Facebook hesabında sayfadaki resmi paylaştı. Kes’in “Kamlama” isimli albümünün plak baskısı ağustosta geliyor. Şu anda
Festivalcilikte son trendler
Almanya’da test aşamasında. Türkiye’de maalesef plak basacak yer yok. Bu tip şeyler için Almanya’ya gidiliyor. Hayli zahmetli ve pahalı bir iş bu. Ama “Kamlama” plaktan dinlenmeyi hak eden bir albüm. Sabırsızlıkla bekliyorum. Bir de not: Kes eylülde bir Avrupa turnesine çıkacak. Bol şans...

Pazar albümü
“Everything You’ve Come To Expect”
Alex Turner - Miles Kane

Alex Turner ve Miles Kane’in ilk buluşması “The Age of Understatement”ın tarihi 2008’di. İkinci buluşmanın albümü geçenlerde yayınlandı: “Everything You’ve Come To Expect”. Sekiz yıl beklediğimize değmiş mi? Kesinlikle. İlk albümdeki 60’lar tarzı pop/rock şarkılar, yaylı partisyonlarıyla birlikte hafiften dans ritimlerine evrilmiş. “Dracula Teeth”, “Pattern”, “Element of Surprise” böyle şarkılar mesela. Ama açılıştaki “Aviation” ve “Bad Habits” kesinlikle eski albümün izlerini taşıyor. Bu dengeyi ben sevdim. 12 şarkılık albümde bir tane bile dolgu şarkı bulamadım. Baştan sona devam eden albümün akışı ve ritmi de bana uydu.
Sekiz yılda bir bir araya gelerek bu kadar uyumlu olmanın sırrı nedir acaba? The Last Shadow Puppets yine zamansız, eskimeyecek, klasik olacak ve bütün yaz yanınızdan ayıramayacağımız bir albüm yapmış.