Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

An itibarıyla siz pazar kahvaltınızı ederken ben Rockwerchter Festivali’nin çimleri üzerindeyim. Konserler hâlâ devam ediyor. Durum şöyle:

Siz bu yazıyı okurken ben a) sıcaktan bezmiş olarak serin bir yerde yaşama dönmeye çalışıyor olacağım, b) sauna atmosferindeki konser çadırlarından birinde coşuyor olacağım, c) yaklaşık
100 bin kişi arasında kaybettiğim insanları bulmak için telefon dışı yolları deniyor olacağım, d) iki konser arası bir ağaç altı bulup bira içerek muhabbet edeceğim, e) ana sahnede öne doğru ilerlerken üzerine bastığım bir kızdan özür diliyor olacağım, f) pizza ya da sosisli yerken ücretsiz wi-fi noktasına beleş internete gelen diğer ‘Belçikalı olmayan, dolayısıyla roaming dışı yollardan internete takılan festivalcilerle sosyalleşeceğim. Ama her halükarda etrafa bakınıyor, gördüklerimi not ediyor olacağım o kesin. Biliyorum şu anda memleketin gündemi farklı, yoğun, hepinizin çok ciddi, acil, mühim meseleleri, sorunları var. Ama ara sıra kontağı kapatmak, hard diski sıfırlamak lazım. Ben bunu yapmak için Belçika’ya festivale geldim. An itibarıyla durum şu:

Haberin Devamı

Festivalden bildiriyorum...

Bombay Bicycle Club şahane bir grup. Bunu biliyordum, sahne performanslarını görünce iyice ikna oldum. The Maccabees için de aynısını düşünüyorum. İkisi art arda ilaç gibi geldi.

Rockwerchter’de 100 bin kişi var. Aynı anda üç sahnede devamlı konserler oluyor. İnsanlar sürekli hareket halinde bir yerden bir yere koşuyor, içki içiyor, yemek yiyor, tuvalete giriyor ama tek bir kuyruk dahi yok. Nasıl oluyor da oluyor bilmiyorum. (Tek kuyruk içeri girişte.)

Şunu fark ettim, biz her şeyden şikayet ediyoruz memlekette. Burada sıcak, yağmur, çamur, pislik, yorgunluk, uzun bekleyişler, hepsi var. Kimse şikayet etmiyor, herkes mutlu. Mutluluk galiba şartlarda değil insanın kafasında...

Espadrilli, bıyıklı, şortlu adam görmedim. Giyinip kuşanıp kokteyle gelir gibi gelmiş kızlar görmedim. Hip ya da trendy olmaya çalışan kadınlar görmedim. Kimse enteresan olmaya ve görünmeye çalışmıyordu. Bana ilginç geldi. Bunun bana ilginç gelmesi de ilginç geldi.

Haberin Devamı

Rockwerchter’in akıllı telefonlar için hazırladığı uygulama
çok başarılı. Nerdeyim, kayboldum, kim, nerede konsere başlıyor, bu grup kimdi falan yok. Her şey elinizin altında. Pek beğendim.

Çılgın gibi dans edip tepinen kalabalığın ortasında yerde uyuyan tipler var. Nasıl bir his acaba diye denedim. Enteresan. Kimse üzerinize basmıyor.

Buradaki insan sayısı ve alanın büyüklüğüne bakınca bizim festivaller insana kokteyl parti gibi görünüyor.

Belçikalı Selah Sue kendi evinde hem Netsky’nin canlı performansına konuktu, hem kendisi bir konser verdi. Kadın çok çok iyi. One Love’a da gelecek, kaçırmayın.

Cypress Hill izlemek çok zevkliydi, Türkiye muhakkak böyle dev bir rap ekibini izlemeli, böyle coşmak yok.

Skrillex’i de sonunda izlemiş olduk. Tamam coşku iyi falan ama bana sorarsanız Netsky Live konserinin yanında sönük kaldı. Justice artık Daft Punk olmuş. Normalde bu tip festivallerde dans çadırında yer alıyorlardı, burada ana sahnede son gruptu. 50 bin kişi vardı önlerinde.

Haberin Devamı

Hava kararmak bilmediğinden zaman algısı da farklı. Saat 23.00’e doğru, “Oh be sonunda karardı” dedik valla.

İnsanlar sıcaktan pantolonlarını kesip şort haline getiriyordu. Ertesi gün sağanak yağmur altında pişman olmuşlar mıdır bilmiyorum. Ben şortum, konverslerim ve en sevdiğim Banana Joe tişörtümle mutluydum.


Bu yazıyı yazdığım şu anda daha üç gün var festivalin bitmesine. Grupları ve diğer izlenimlerimi de yazacağım, seneye buraya gelmek isteyenlere tavsiyelerim de olacak. Şimdilik durum bu.
Mehmet Tez, Hafif Müzik haber, Milliyet, Leuven/Belçika.

Müzisyenlerin en büyük derdi

“Yeni şarkım yoktu. Yapmak gibi bir hevesim de yoktu. Yeni şarkı yapmak cesaret istiyor. İnsanlar hep beni tarihimle karşılaştırıyor, şu anda olan bitenle ilgilenmiyorlar. Ahkam kesen insanlardan yoruldum. Ama tabii bu benim sorunum.”


“Neden bir cover albüm yaptınız?” sorusunu böyle yanıtlamış Neil Young. En basitinden “Adam haklı beyler” diyesim var. Sanırım müzikte uzun yıllar varolan müzisyenlerin hepsinin ortak sorunu bu. Çıtayı yükselttiğinde insanlar senden hep daha iyisini bekliyor. Ve bir süre sonra artık kendi kendini aşman imkansız hale geliyor. Dinleyici yeni yaptığın hiçbir şeyi dinlemek, anlamak istemiyor. Başkalarının şarkılarını söylemek bence iyi bir çözüm. İşte bu yüzden Neil Young yeni albümü “Americana”da Amerikan folk şarkılarını cover’lıyor. Bana mantıklı geldi.

Sly&Robbie Tarkan’la çalışmak istiyor!

Dalga geçmiyorum haber doğru. Reggae üstadları, prodüktör ve müzisyen ikili Sly&Robbie sağlam bir kaynaktan aldığım bilgiye göre Tarkan ile çalışmak istediklerini söylemiş. Gelen bilgilere göre (bu kalıba bayılıyorum) ikili “Tarkan’ın videolarını izledik, pek beğendik” diyorlarmış. Daha önce Wu Tang Clan, Madonna ile de çalışan ikili Tarkan’ı Jamaika’ya kayıt yapmaya davet edecekmiş. Tabii şu anda Fanta turnesinde olan Tarkan’ın bunlardan haberi yok. Biz aracı olalım.
Ben Tarkan’ı reggae/dub tadında remikslerle pek düşünemiyorum ama babalar düşündüyse bir bildikleri vardır.

İstanbul Caz Festivali’nde reggae akşamı!

Jamaika bu yıl bağımsızlığını 50’nci yılını kutluyor. Ve bu kutlamalar memlekete de yansımış durumda. Bakın Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında 4 Temmuz’da Esma Sultan’da bir reggae akşamı düzenleniyor. Reggae ve dub sevenler (ki ben de bunlardan biriyim) o gece sanırım pek şatafatlı etkinliklerin ortamı Esma Sultan’ı mekanın alışık olmadığı farklı kafalara sokacağız. Sly&Robbie, Ernest Ranglin, Bitty McLean, The Wailers üyesi Tyrone Downie gibi Jamaikalı ve Jamaika kökenli sanatçılar sahnede olacak. Kısaca “Evet beyler dreadlock’ları görelim” gibi bir durum olacak. Caz festivali yıllarca “Rock sanatçıları geliyor, bu nasıl caz?” diye eleştirildi umarım bu defa da “Caz festivalinde reggae’nin ne işi var kardeşim” demez kimse... Ben hazırlık olarak “Rastaman Vibration” plağımı pikaba yerleştirdim bile...