Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cennet vatanımızda yarın ne olacağı belli değil. Her an her şey küt diye değişiveriyor. O yüzden kimse “Yok canım olmaz öyle şey, neden festivaller iptal edilsin ki?” demesin.
Bir süredir organizatörlerden ve sanatçılardan yoğun şikayetler geliyor. Müzisyenler ve müzik sektörü emekçileri, ülkenin içinde bulunduğu güvenlik zaafı ve terör meselesinden en fazla çeken kesim. Bunu biliyoruz. En ufak bir olay yaşandığında olan onlara oluyor. Herkes hayatına devam ediyor, fatura müzik dünyasına kesiliyor. Hemen konserler iptal. Tehditler var diye 23 Nisan kutlanmadı, festival ve konser iptallerinde gelinen boyutu hayal etmek zor değil. (Ben bu satırları yazarken Ahırkapı Hıdrellez Festivali de iptal oldu. )

Güvenlik meselesi ve konserler


Gerekçelere inanamıyoruz

Eskiden iptallerin altında yatan “Böyle bir günde konser mi olur?” çerçevesinde gelişen mahalle baskısıydı. Şimdi görünen o ki iptaller mahalle baskısı dolayısıyla organizatörler ve sanatçılar tarafından değil, bizatihi tepeden, resmi yollardan gelmeye başladı.
Üniversite rektörleri üniversitelerindeki bahar şenliklerinde konser yapılmasını “Güvenliği sağlayamayız” gerekçesiyle iptal ediyor bir bir. Onlara da YÖK’ten talimat geliyor. Talimatların kaynağını takip edersek kim bilir nerelere gideceğiz?
Üniversite şenliklerini ve bunları düzenleyenleri “Ne olacak bu ünversitelerin hali?” diye birçok kez eleştirmiş biriyim. Ama iş yasak oldu mu elbette niteliğe dair eleştiriler ikinci planda kalıyor. Çünkü sanatçıların yaşam alanı çok daraltılıyor. Bahar festivalleri bu sektör için iyi kötü bir soluklanma fırsatı oluyordu. Artık bu da yok.
2012’de son dakikada iptal ettirilen Efes One Love festivalinin ardından bazı şeyler geri dönülemez şekilde değişmeye başladı. Üniversitelere kanca atıldı, buraları “millileştirmek” ya da her neyse bir şeylere dönüştürmek için her şey denendi, deneniyor.

Gidişatın sonu iyi değil

Böyle bir geçmiş olmasa, mevcut yönetimin üniversitede eğlence, şenlik düzenlemeye karşı alerjisi ve tavrı bilinmese, belki inanacağız, ciddiye alacağız “güvenlik” gerekçesini. Ancak inanamıyoruz, alamıyoruz.
Üstelik bu işin sonunu da iyi görmüyoruz. Güvenlik öyle bir gerekçe ki siz karşı gelemiyorsunuz, elinizde istihbarat yok, olması da mümkün değil. Konu bir anda tartışmaya kapanıyor.
Önümüzdeki aylarda bir düzine kadar festival, onlarca kalabalık konser yer alacak başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimizde. Üniversitede bin kişilik konserin güvenliğini sağlayamayanlar bu on binlerce kişilik etkinliklerde nasıl güvenlik sağlayacak?
Bu konserlere iki gün kala valilik “Güvenliği sağlayamayız” diye konseri iptal etse, soruyorum kim ne yapabilir? Organizatör, sanatçı, hangi merciye başvurup hangi hakkını arayabilir ?
“Asmalımescit’te masaların kalkması ne kadar masalarla ilgiliyse, konserlerin iptali de o kadar güvenlikle ilgili” diye düşünüyor insanlar. Ve bunu düşünmek için geçerli nedenleri
var maalesef.

Haberin Devamı

Pazar albümleri

Haberin Devamı

“Azel” - Bombino

Haberin Devamı

BOMBINO (Omara Moctar) Nijerli bir sanatçı. Hayatı sürgünde, kamplarda geçmiş birisi (bkz. Tuareg isyanı). Cezayir’deki bir kampta kendisine eski bir gitar hediye etmiş yaşlı bir gitarist. Adını da aynı kişi koymuş: Bombino. İtalyanca “ufaklık” anlamına gelen bambino’dan türemiş bir lakap. Bombino 2013 tarihli “Nomad” adlı albümünü The Black Keys’den Dan Auerbach ile yaptı. Yeni albümünde bazen reggae, bazen rock altyapılar üzerine gitarını akıcı bir biçimde çalıyor, kendi kültüründen aldığı riff’leri, melodileri rock ve blues’a şahane bir şekilde uyarlıyor. “Azel”de sanatını konuşturuyor.

“Imarhan” - Imarhan

CEZAYİR’İN güneyindeki bölgede gezinen Tuareg topluluğuna mensup Imarhan, beş kişilik bir rock ve blues ekibi. Kendine has sololar, blues kökenli çöl riff’leri, çöl yaşamını ve insanını anlatan duygusal sözler. Imarhan’ın bu ilk albümü ve onlardan önce dünyaca üne kavuşmuş Tinariwen’in izinden gittikleri söylenebilir. Imarhan’ın blues gitarları ile Afrika ve çöl ritmini yansıtan vurmalı enstrümanları arasındaki uyuma dayalı bir sound’u var. Bu anlamda Batılı kulaklara daha “anlaşılır” geldiklerini düşünebiliriz. Yollara düşecekseniz bu hafif melankolik ama müzikal açıdan güçlü albümü yanınıza alın. İçsel yolculuklar için gene alın.